Şefik Çolak

Şefik Çolak

Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Kurdistanı İşgal Eden Devletlerin Emperyal Emelini Gizleme Devlet Solunun Dayattığı Emperyalizme Karşı Mücadele Projesi

A+A-

Şefik Çolak

Ticarette müşteri veya partner tercihi neye göre yapılır. Anlaşmalarda her taraf kendi kazancına bakar ve kazanma olasılığı yoksa seninle çalışmaz. Tek taraflı kazanç olmaz. Karşıdakinin neyi ve ne miktarda kazandığı değil senin ne kazandığın önemlidir. Ticarette ve siyasette tek taraflı kazancı hedeflersen anlamlı sonuç alma şansı olmaz. Kurdler diplomasiyi öğrenmeli ve ona göre hareket etmeli.

Bir devletin emperyalist olarak tanımlanabilmesi için zengin olması veya askeri güce sahip olması ile ilgili değildir. İşgalci emeller taşıması gereklidir. Tarihsel olarak, sadece işgaller ve sömürgelerden beslenen Osmanlı ve devamı ile Pers Devleti de emperyalisttir. Sarıkamış savaşından sonra gazetecilerin sorduğu soruya Enver Paşa’nın verdiği cevap emperyal niyetlerin açık göstergesidir; “Bu bir yenilgi değildir. Savaşı kazansaydık Turan emeline (Kafkasların yeniden işgaline) ulaşırdık. Başaramadık ama daha sonra öldürmek zorunda kalacağımız 80.000 Kurdün ölümünü sağladık.” (Bakınız: Ama Onlar Kardeşti, Yazar Azad Sağnıç, NotaBene Yayınları ve https://ismailbesikci.org/yazilar/ama-onlar-kardestiler ) Bu gerçeği görmeden sadece ideolojik nedenlerle tek başına diğer emperyalist devletleri görmek ve görülmesini sağlamaya çalışmak manipülatif kötü niyetli planın parçası olmak ile açıklanabilir. T.C.nin veya İran’ın kaç ülkede askerinin bulunduğuna bakmak bile yeterli olmalıdır.

İki emperyalist blok arasında bir savaş olan Çanakkale Savaşı ile öğünenler bilsinler ki emperyalizme hizmet etmeyi kendilerine görev edinmişler. Bir emperyalist bloku diğerine tercih etme görevi ile hareket edersek dönemin bize sunduğu fırsatı kaçırma durumunda kalırız. İsrail ile İran arasındaki savaş Kurdlerin savaşı değildir. Ama en çok Kurdleri etkilemekte, kısa ve uzun vadede etkilemeye devam edecek. Bu savaştan dolayı nasıl herkes yeni pozisyon alıyorsa Kurdler de pozisyon alıyor. Bizden İsrail veya Batı Bloku karşıtlığı isteyenler 1918-1923 arası olduğu gibi Kurd ve Kurdistan geleceğini olumsuz design etmek isteyenlerdir. Bu plana Kurdlerin uymayacağına inanıyorum. Bırakalım Kurdlerin işgalcileri çatlasın ve Kurdler çekirdek çitleyerek keyifle seyretsinler.

Emperyal emeller arasında karşılaştırma yapılarak birinin yaptığına gerekçe yaratmak doğru anlayış değildir. Haksızlığın her türlüsüne karşı olmak insani bir görevdir. “Ama onlar şunu yaptı” demek sağlıklı bir düşünce değildir. Öncelikle kendisine yakın olanın yaptığına karşı tavır alınır ise samimi olunur.

Savaş taraftarı olmak iyi bir şey değildir. Savaşlar arasında tercih yapmak da doğru tercih olmamalıdır. Ama bu Kurdlerin kendi işgalcilerinin birinin yok olması ile sonuçlanabilecek bir savaşa karşı tutum almasını gerektirmez. Böylesi bir politikadan dolayı Kurdleri suçlayanlar önce kendilerine bakmalıdır. Kendilerine bakmayanları mazlum halkların dikkate almasına da gerek yoktur. Kurdistan 2. İsrail olmayacak ve bunu söyleyenler ise dostane bir tutum içinde değildir.

Bir politikanın, beklentinin, idealin veya ideolojinin doğru olabilmesi için uygulama şansının ve uluslararası hukuki temelinin olması gereklidir. Aksi durumda savunucularının enerjisini boşa harcamasına neden olacağı gibi kendilerine gelecekte felaket yolunu açar. Emperyalist bir devlet ile müzakere etmek veya ilişki kurmak sakıncalı mı? Düşmanlık hukukunda bile ilişki kurmanın yeri vardır. Düşman ile barış yapmak için ilişki kurmak zorunda kalınması bile kötü bir şey değildir. Bir beklentin var ise ilişkiye geçmekte ve ittifak kurmaya çalışmakta sakınca yoktur. Bu nedenle her gün Kurdistan’ı işgal eden devletler ile görüşenlerin aksi görüşlerini dikkate almamalıyız veya her şeyden önce yok saymalıyız ki kahrolsunlar.

ABD ve İsrail bize ne yaptı. Bize karşı anne, baba veya kardeş sevgisi beslemiyorlar. Böyle bir beklenti içinde olmamızın da mantıklı bir yanı da yoktur. Çıkarlarda ortaklaşma veya kısmi ortaklaşma durumu var ise neden görmezden gelelim. Bizden T.C. ve İran tercihi isteyenler karşılığında neye sahip olacağımızı bekliyorlar. Sömürge ulusun geleceğine İdeolojik olarak bakmasında sorun var. Kurdistan sorunu tek başına bir şahsın veya gurubun sorunu değil. Kurdlerin nihai hedefine ve ortak çıkarlarına hizmet ediyor ise kim olduğuna bakılmaksızın herkes ile ilişki kurmalıyız ve bundan birleri istiyor diye utanmamalıyız. Kurdlerin menfaat hesabı için bu yazımın tekrar okunmasını tavsiye ediyorum.

https://www.rupelanu.org/ismail-haniyenin-oldurulmesi-ve-kurdlerin-menfaat-hesabi-yapmamasinin-bedeli-1481yy.htm

Kurdler gerçekçi ve uygulanabilir politikalar geliştirmek ve uygulamaya sokmak zorundadır. Başka çözüm yolumuz yoktur. Tarihimizi incelediğimizde bu deneyimi kazanabiliriz. Kurdistan’ı işgal eden Emperyalist devletler solu ve dini kendilerine hizmet edecek şekilde tasarlamışlar ve kurgulamışlar. Bizden istenen ise bunlara hizmet etmektir. Bu konuda çok hata yaptık ama hatadan dönmenin zamanı gelmiştir.

Gelecekte de emperyalist ülkeler olacaktır ve emperyalizme karşı mücadele etmek sadece kurdlerin işi değil. Kendi devletinin zulüm politikasına karşı tutum almayan emperyalizme karşı mücadele edemez. Emperyalizme karşı mücadele çağrısı yapan Türkler, Araplar ve Farslar öncelikle kendilerinin emperyal politikalarına karşı çıkmayı öne çıkarmalılar. Bunu yapmadıkları sürece geçmişte hep yaptıkları gibi benim hırsızım iyidir anlayışının parçası olurlar.

Emperyalizme karşı olmak ilkeli bir samimiyet gerektirir. İlkeli samimiyet Kurdler’den istenmekte ama bizden isteyenlerin ilkeli samimiyetten anladığı onların çıkarını savunmaktır. Emperyalizme karşı çıkmak sadece Kurdlerin işi değil ise neden Edirne, Kütahya, Konya veya Sinop’ta kimse gösteri yapmıyor. Bekleyelim bakalım Türk dindarlar Türkiye’nin NATO’dan çıkmasının kavgasını versinler. Boşuna beklemeye gerek yok, biz onların kavramlarının etrafında dolanıp durursak sonsuza kadar gerçekçi olmayan özlem içinde kalırız.

T.C. cezaevlerinde yaşamanın ne olduğunu iyi Kurd direnişçileri bilir. Devlet tutsaklar üzerinden çok kolay bir şekilde manipülasyon yapabiliyor. Bu, tutsakları bizim gözümüzde suçlu durumuna düşürmez. Tutsakların, devletin izni olmadan, dışarıdaki gelişmeleri sağlıklı bir şekilde öğrenme şansları olmadığı gibi dışarıdaki dostları ile anlamlı ilişki kurmaları veya görüşlerini aktarmaları da kolay değil. 5 Nolu Cezaevi’nde yapılabildiği gibi Arkadaşları Yerine İşkence Görme Timi’ni oluşturanlardan olmak her zaman mümkün değildir ve onların yaptığını yapamayanları kınamamamıza da gerek yoktur. (Bakınız: Diyarbakır Zindanında Güvercinler Yuvalarını Terk Etti, Yazar İbrahim Göröz, Doz yayınları) Yaparsak da anlamı olmayan haksızlık yapmış oluruz. Yine işkence görme timinde olanlardan birinin “düşüncelerimizde ve ideallerimizde olmasa da hepimiz teslim olmak zorunda kaldık ve dayatılan kurallara uyduk” dediğini unutmamak gerekir.

Cezaevinde olan arkadaşlara karşı toleranslı ve hoşgörülü olmamız lazım. Onların yanlış tahminlerinin ve tahlillerinin %90’nından fazlası yaşam koşullarından kaynaklanmaktadır. Devletin izin verdiği ölçüde gelişmelerden bilgi sahibi olabildiklerini ve yine izin verdiği ölçüde düşüncelerini dışardaki dostlarına gönderebildiklerini bilmeliler. Bizler de günlük politikanın parçası olmaya çalışan zindandakilerin söylemleri etrafında oyalanmayı bırakmalıyız. Bu tutum onları önemsiz gördüğümüz anlamına gelmez. Çok fazla tartışma konusu yaparsak tutsakları yıpratmış oluruz.

Selahattin Demirtaş da bunlardan biridir. Onun 17 Haziran 2025 tarihli mesajı bunlardan biridir ve beni şahsen çok üzmüştür. Daha önce de Haniye için yayınladığı mesajı da unutmuş değiliz. Cezaevinde olduğu için ilkesel olarak onun düşüncelerini tartışmak istemiyorum. Ama kendisine seslenmek istiyorum;

Sevgili Selahattin, devlet yeterince Ziya Gökalpler yaratmada tecrübelidir. Son yıllarda bunları cezaevlerinde devşirmektedir. Bunlardan biri olmaya aday olmana gerek yoktur. Daha öncekileri yaptıkları gibi sana ihtiyaç duymadıkları anda seni de rezil edecekler. Senin bu duruma düşmen bütün Kurdleri üzer. Galiba Yakındoğu’nun emperyalistlerinin ve başta Kurdler olmak üzere mazlum halkların tarihinden yeterince haberin yok. Eksik tarih bilgisi ile senin konuşturanlar veya konuşmana izin verenler milyonların kalbinde edindiğin yeri kaybedeceğini biliyorlar. Sadece sen değil, Kurdler de büyük kaybedecek. Seni tanıyorum, bunun aparatı olmak istemediğinden emin olmak istiyorum.

Kurdler Eşir Geleneğinden geldiği gibi namus kavramı söz konusu olmadığı sürece kendi ailesinden olan birini aforoz etmezler. Senin için de öyle olması muhtemeldir ama yeni Ziyalık oyununu oynadığına inanırlarsa tutumun değişeceğinden emin olmalısın. Kurdlerin menfaati Kurdistan’dır ve koşulların yarattığı şanstan dolayı bunu namus meselesi yapmışlar. Son mesajından sonra cafede, pazarda, sokakta, otobüste ve benzeri yerlerde karşılaştığım ve sana karşı sonsuz sevgi besleyen Kurdlerin 1/3’ü sana karşı olan sevgilerinin sarsılmakta olduğunu söylerken geri kalanları suskun kalmayı tercih ediyorlar. Bu suskunluğun hayra alamet olmadığını bildiğinden eminim. Televizyonların bir kısmını izleme olanağın vardır. Sana kimlerin övgü duyduğunu görmelisin. Seni severim ama son olarak bilmelisin ki beni bahsettiğin 86 milyondan lütfen çıkar.

Gezi sürecinin yaşandığı dönemde doğayı ve kent konseptini koruma amacıyla sokak protestoları yapılıyordu. Geçmişe dönüp bakalım aynı dönemde Hewsel Bahçeleri’nde ağaçlar kesiliyordu. Kendilerine yeterli destek vermiyorlar diye Kurdler acımasızca eleştiriliyordu. Bu suçlamadan etkilenen Kurd gençleri ileriye çıkmaya çalıştılar ama 1970 yılından sonra ilk defa devşirmelerin bir adım önüne geçmemeye çalıştılar. Haydi Hewsel Bahçeleri için de eylem başlatalım deselerdi kendilerini eleştiren Türkler’ den kimsenin etraflarında kalmayacağını görürlerdi. Varsayalım ki İran Emperyal bir devlet değil ve başta Kurdler olmak üzere kimseye haksızlık yapmayan bir devlettir. Bugün Kurdleri Batılı devletler ve İsrail’e karşı sokağa çağıranlar ne zaman bunlara karşı sokağa çıktılar.

!983 veya 84 yılıydı. Ankara’da Sakarya Caddesi yakınında Cengiz Çandar’ın konuşmacı olduğu bir söyleşi vardı. O zaman onu uluslararası bir devrimci olarak biliyorduk. Filistin’e bile savaşa gitmiş büyük bir kahramandı benim için. İran ile Irak arasında çetin bir savaş sürüyordu ve konu buydu. Hayranlıkla konuşmayı dinlediğim sırada bir Kurd olarak şok yaşadım. Cengiz Çandar “Savaş bir ülkenin kazanımı ile sonuçlanmamalıdır.  İran’ın savaşı kaybetmesi bizim için iyi olmaz. İran savaşı kaybeder ise orada bir Kurd devleti kurulur. Bu da Ortadoğu Devrimci Hareketi’ne zarar verir.” Aradan geçen zaman çok uzun bir zamandır ve İnsanların düşüncesi değişebilir (olumlu her değişim Diyarbekirlilerin değişi ile başımızın tacıdır.) ama son zamanlarda görüldü ki 40 yıl önce bize ne dediler ise aynı şeyi söylemeye devam ediyorlar. Bu anlayışa sahip biri bugün bizi Kurdler adına emperyalizme karşı mücadeleye çağırıyor. Bizim Ziyalar aynı saflarda olmamızı istiyorlar. Onların anlamak istemediği emperyalist devletler bizim ülkemizi sömürgeleştirenlerdir ve amacı ne olursa olsun başka emperyalist devletlere karşı ülkemizi sömürgeleştirenler adına onların hatırı için taraf olmamalıyız.

Kurdler adına başkalarının hazırladığı projeler peşinde koşan değil gelecek hedeflerine odaklanan Kurdlerin çoğaldığına inanmamak için neden yoktur.

Şefik Çolak

Endüstri Mühendisi

20.06.2025

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar