Kardeşi öldürmek!

Kardeşi öldürmek!

Ölüm bize hem yabancı, hem de çok yakındır; ne tümüyle dışımızda ne de mutlak olarak bize aittir.

A+A-

İnsanın bilinci, zihni ya da algısı, kendi kendine veya kendi içinde bir şey değildir; zihin, bilinç ya da algı, ancak bakmakta veya düşünmekte olduğu şey üzerinden tanımlanabilir. Ünlü Britanyalı Filozof David Hume “zihnine baktığında, başka şeylerin algısı ya da duygusu dışında, arı biçimde kendisi olan bir şey bulamadığını” öyle laf olsun diye itiraf etmemişti. Bu bakımdan tarihsel varlıklar olduğumuz için, zihnimiz hep başka şeylere dönük ve hep başka şeyler üstünde düşünme eğilimindedir. Aynı şekilde, tarihsel varlıklar olduğumuz için, her zaman ötekilerle bir olmak, birlik içinde olmak ve birleşme süreci içinde yaşarız. Bu durum nesnel olarak irademize rağmen de olur ve kimi zaman irademiz tarafından bir proje dahilinde de sürdürülür. Sürekli olarak kendimizin ilerisine odaklı halde, hareket halinde oluruz. Bu yanıyla hayatımız bir mevcut anlar dizisinden ziyade bir proje olduğu için, söz gelimi bir aslan gibi ya da bir futbol topu gibi istikrarı kimliğe asla ulaşamayız.

Wittgenstein dediği gibi “Eğer bir yerlerde sonsuzluk denilen şey varsa, burada ve şimdi de olmalıdır. İnsanlar söz konusu olduğunda, her zaman olduğundan daha fazla varlık vardır, demektir. Bizler bir “şimdi”den çok, bir “henüz olmayan”larız. Hayatımız, varoluşumuzu dibine kadar oyan türden bir arzu hayatıdır. Eğer özgürlük özümüze içkin bir şeyse, o zaman kendimizi ayrıntılı tanımlamalardan kaçınmalıyız.

Aslında kim ne derse desin ideoloji, bizi kendimize karşı ve rağmen iyi hissettirmek için vardır; felsefe de esas itibarıyla, bize var olmadığımızı hatırlatmak için yedekte durur. Ve dünyayı olduğu gibi görmek ise onu herkesin olumladığı ve onayladığı anlamı ışığında görmek demektir.

Kardeş ya da kardeşlik, ötekini tanımlamak için baş vurduğumuz ilişki formlarından biridir. Bir yaşanmışlığa, bir bağlılık ya da bağımlılığa, bir hukuk ve aidiyete atıfta bulunuruz. Bir tür sorgulanmaz himaye fedakarlığı gibi de algılanır. Aile hukukunun statülerinden biridir de. Yakınlık ve aşinalık da devamlılığı da simgeler. Doğal eşitliğe dair ilk ve rakipsiz tek kimlik olma özelliğini de korur. Dinin, siyasetin, ailenin ve geleneğin sıkıca korumaya çalıştığı en sık örgülü dayanışma duygusu anlamını da taşır.

Kardeş ya da kardeşlik söylem düzeyinde bu kadar kutsanıp yüceltilirken, toplumsal pratik, bu kutsallık ve yüceliğe itiraz eder. Çünkü pratikte olup bitenlerin bu kutsamalarla izah edilmediği açıkça görülür. Din ve siyaset, retorik düzeyinde tutkuyla kardeşliğe bağlılığını ilan ederken, kardeşlerden bazılarının neden aç bilaç olduğunu izah edemez. Bazı kardeşlerin neden fakir, yersiz ve yurtsuz olduğunu açıklayamaz.

Kardeşliğin pratik seyri tutarsızdır. Bazı kardeşler pekala öldürülebilir, tutuklanabilir ya da sürgünlere gönderilebilir. Hiç kimse, öldürmeyi, tutuklanmayı veya sürgüne gönderilmeyi kardeşlik kutsiyeti içinde meşrulaştıramaz. Burada kardeşlik son bulur yerine yabancı ve öteki alır.

Dünyada hiçbir ulus, ulusal olan diğer kardeşlerinin kanını dökmeden, bir devlet inşa edememiştir. Bir devlet olma pratiği olarak kardeş kanı, adeta o devletin inşasında temel olma, harç olma niteliğini korumuştur. Bütün savaşlar, bu yanıyla kardeşler arası savaşlardır. Bütün iç savaşlar, kardeşlerin kardeşleri boğazlama destanlarıdır. Belki abartılı olacak ama kardeşini öldürme cesaretini göstermeden devlet sahibi olmak neredeyse imkansızdır.

Yanlış anlaşılmak istemem. Benim önerdiğim yeni bir şey değil bu. Ayrıca naçizane ben önermediğimi de hemen ifade edeyim. Yaptığım tek şey olmuş olana, yapılmış olana bir parça ışık tutmak ve bizi tarihin bu tuhaf trajedileriyle yüzleştirmektir.

Kürtçe’de “birakujî” kardeşi öldürmek anlamına geliyor. Daha doğrusu kardeşi öldürme eylemi bu sözcükle ifade ediliyor. Eğer yukarıda kabaca ifade etmeye çalıştığım dünya kardeşlik tarihi doğruysa, o zaman eli kardeş kanına bulaşmamış neredeyse tek halk ve uluslardan biri de Kürtlerdir. Çünkü Kürtlerin bir devleti yok. Bunun anlamı da şudur. Kürtlerin eli kardeş kanına bulaşmamıştır. Nedeni ne olursa olsun nesnel gerçeklik budur. Ama ulusal devlet talebi eninde sonunda kardeş kanını akıtacaktır. Bu bir ironi değil, tam tersine şapşal tarihin şaşmaz kurallarından biridir bu.

Ölüm bize hem yabancı, hem de çok yakındır; ne tümüyle dışımızda ne de mutlak olarak bize aittir.

Ali Fikri Işık-K24

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.