Binbir Tahribattan Sonra Dön Dolaş Öcalan’a Dön?
Hüseyin Akıncı
Silahlı mücadelenin demokratik siyasetle baypas etme projesinin Abdullah Öcalan’a ait olduğunu hemen herkes biliyor. Özellikle Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra hayata geçirilen demokratik siyaset önceliği ''Öcalan’ın devletle iş birliği iddiaları ayyuka çıkmasına sebep olmuştu. Elle tutulur hiçbir karşılığı olmadığı halde, silahlı güçlerini silahlardan arındırmak istiyor suçlamasına maruz kalmıştı. Suçlamanın bir başka gerekçesi de Abdullah Öcalan 30 yılda yürütülen mücadelenin tüm birikimleri kendi kişisel çıkarına kurban ediyor idi. Oysa silahlı mücadelenin nedeni ne olursa olsun, Abdullah Öcalan kendi ürettiği demokratik siyaset projesiyle olabildiğince samimiydi.
Peki silahlı mücadeleyi demokratik siyasetle baypas etmeye çalışan Öcalan’ın yoldaşları nasıl bir katkı sundular? Bırakalım demokratik siyasetle inşa etmek istenilen taşın üstüne taş koymayı, örülen duvarın taşları bile sağa sola savurup Kürt halkını yolmuş kuşa çevirdiler! Çeyrek asır önce Sayın Öcalan’ın demokratik siyaset projesi hayata geçer olsaydı ne olurdu? Onlarca yerleşim alanı yerle bir olmazdı, binlerce Kürt gencin yaşamasına son verilmezdi, savaş teknolojinin şaha kalktığı bir çağda binlerce genç deneme tahtasına av yapılmazdı? Yani sözün kısası bindir tahribattan sonra dön dolaş aynı yere gelmesine gerek kalmazdı. Ya da o günkü çözüm sürecinin birçok yetmesine rağmen, palazlanan Kürt halkının mücadelesini alt üst eden, akli melekesi bozuk öten hendek sendromu yaşanmazdı!
Samimi bir şekilde söylemek gerekirse Kürt halkının devletleşmesine gerek yok denildikten sonra, Kürt halkına silahlı mücadeleyi dayatmak akıl kârı değildi zaten. Kaldı ki çağın teknolojisiyle yarışma şansı kalmayan gerilla usulü mücadeleyi dayatmak samimi gelmiyordu artık? Yani sözün kısası, Suriye Kürtlerin geleceğiyle oynaşmama şartıyla, sağlıklı bir çözüme en yakın duran Abdullah Öcalan’ın kendisidir.Hiç olmasa ve en azında koşulların değişmesiyle, silahlı mücadelenin demokratik siyasetin tabiatına aykırı olduğunu Öcalan’ın anlıyor olmasıdır. Çünkü demokratik siyasetin midesi silahlı mücadeleyi sindirir şansının kalmadığını söyleyen kendisidir.
Dolayısıyla dünle başlayan barış süreci olsun, bugünle sil baştan başlatılan barış sürecin özü olsun, PKK’nin reel gerçeğine daha yatkın olduğunu söylemek abartılı bir öngörü olmaz sanırım. Çünkü demokratik siyasete yol alan yol haritası, değişim kongrenin onayından geçtiğini de unutmamak lazım. Yani sözün kısası Öcalan tek başına Kürtlerin devletleşmesine karşı çıkmadı, tam aksine bu karşı çıkış PKK'ye önderlik yapan tüm mili takımın öncelikli öngörüsüne dönüştü. Çünkü bahsedilen mili takımın hemen hepsinin Kürt halkının devletleşmesine karşı çıktıkları biliniyor. Dolayısıyla demokratik siyasetin mücadelesiyle, vur kaç gerilla mücadelenin açmazı burada başlıyor.
Demokratik siyasete evet, ama silahlı mücadeleye de devam” demekle samimi olunmadığı gibi Kürtler vardır ama Kürtlerin varlığını tescil edecek bir düzenlemeye hayır demenin de zerre kadar samimiyeti yoktur. Zira demokratik siyaset devreye girdiği andan itibaren, silahların anlamsızlaştığı gibi ret ve inkârın da anlamsızlaşması gerekir olduğunu hemen herkes hemfikirdir. Zaten hakka hukuka yol alan aklın yoluna döşenmesi gereken taşlar da bu ahenkte olmalıdır. Ancak o zaman demokratik siyaset kulvarın amacı, silahın ve inkârın gölgesinden çıkarmanın anlamıyla anlam kazanır olur?
Umarız ve dileriz ki bin bir deklarasyonla “Abdullah Öcalan bizim irademizdir” diyenlerle, Kürt halkının hak sahibi olmasını inkâr edenler, bugünle başlayan bu yeni barış sureci bir daha kendi ideoloji ve inkarın egosuyla baypas etmemiş olsun? Çünkü bir çeyrek asır önce başlatılan birinci barış sürecinin neyin adına baypas edilmiş olmasının gizemi hâlâ soru işaretleriyle doludur. Gerçi baypas edilişinden sonraki gelişmelerin her satırbaşında görmek mümkün. Zira her satırbaşında, demokratik siyaseten sonraki sürecin çok büyük felaketlere nasıl yolladığının birden fazla örneği vardır. Velhasılıkelam klasikleşen ideolojilerle inkârın diline prangalar vurulmalıdır artık. Aksi taktirde reel gerçeklerin diline vurulan prangalar yerli yerinde kala kalır.


YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.