
‘’Türkçe Konuş Çok Konuş’’
.

Cengiz Güngör
12 Eylül 1980 askeri-faşist darbesinden sonra, insanlık dışı uygulamalarıyla bilinen Diyarbakır 5 Nolu Cezaevinde Kürt ailelerin görüşmelerde çocuklarıyla Kürtçe konuşmaları yasaktı.
Cezaevi duvarında Cezaevi Müdürü’nün talimatıyla şu slogan yazılıydı:
‘’Türkçe Konuş Çok Konuş’’
20.08.2025 günü TBMM'de, "Milli Dayanışma, Kardeşlik, Demokrasi Komisyonu", beşinci oturumunda, Barış Anneleri'ni dinledi.
Barış Anneleri adına toplantıya katılan Rabia Kıran ve Nezahat Teke konuşmalarını Kürtçe yapmak istediler.
TBMM ve Milli Dayanışma, Kardeşlik, Demokrasi Komisyonu" Başkanı Numan Kurtulmuş "Meclis iç tüzüğü ve ana dil yasası"nı gerekçe göstererek iki annenin Kürtçe konuşma taleplerini reddetmiş.
Ardından da konuşmasına Kürtçe ile başlayan Rabia Kıran'ı uyararak, Türkçe devam etmesini istemiş; Rabia Kıran da konuşmasına Türkçe devam etmiş.
12 Eylül 1980 askeri-faşist darbesinden 45 yıl sonra, bu kez TBMM Başkanı iki annenin komisyonda Kürtçe konuşmasını " yasalar elvermiyor" diyerek "yasaklamış" ve deyim yerindeyse "Türkçe konuş, çok konuş" demiş.
Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Türk dili dışında hiçbir dilde ana dilde eğitim yapılamayacağı ifade ediliyor ve Kürtçe diye bir dilin varlığı kabul edilmiyor.
TBMM oturumlarında da bir milletvekili Kürtçe konuştuğunda mikrofonlar kapatılarak Kürtçe konuşma engellenmeye çalışılır ve yapılan Kürtçe konuşma TBMM tutanaklarına "Bilinmeyen bir dille konuşuldu" diye geçer.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın e-Reçetem sisteminde Türkçe, İngilizce, Almanca, Arapça, Fransızca ve Rusça yer alıyor; Kürtçe yer almıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde yer alan hutbe yayınları sayfasında Türkçe, Arapça, İngilizce, Rusça, Almanca, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca dillerinde cuma hutbeleri bulunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde 8 dilde cuma hutbesine yer verilirken Kürtçe hutbe bulunmuyor.
TRT-KURDİ, 2 saatlik Kürtçe seçmeli ders ve bazı üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri gibi olumlu bazı adımlara rağmen hem devletin anayasası ve ilgili diğer yasalarında ve devletin tüm idari kurumlarında, hem de toplumsal yaşam alanında yüzyıllık bu inkar, asimilasyon ve yasak siyaseti fiili olarak uygulanmaya devam devam etmektedir.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, barış ve kardeşlikten dem vurulduğu bir süreçte, adında ‘’Kardeşlik, Demokrasi’’ olan bir komisyonun toplantısında, iki annenin Kürtçe konuşmaları engelleniyor...
Ve üstelik kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, komisyondaki bazı milletvekillerinin ‘’Biz Kürtçe konuşmayı Türkçeye çevirebiliriz’’ demiş olmalarına rağmen; Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, bu öneriyi de reddetmiş. Yani Numan Kurtulmuş, Kürtçe bilmeyenler konuşmaların içeriğini anlayamayacaklar kaygısından değil, ‘’Meclis İç Tüzüğü ve ana dille ilgili yasa’’yı esas alarak Kürtçe konuşulmasını engellemiş.
Bırakalım Kürt sorununun çözümünü, barış, demokrasi, özgürlük, eşitlik, adaleti; Kürtçe konuşulmasına bile, ‘’yasal engeller ve iç tüzük’’ gerekçe gösterilerek tahammül gösterilmemektedir.
TBMM ve Milli Dayanışma, Kardeşlik, Demokrasi Komisyonu" Başkanı Numan Kurtulmuş’un Kürtçe konuşulmasını engelleyen tutumu hiçbir şekilde kabul edilemez; bu tutum Kürt milletine, Kürt diline saygısızlıktır, inkar, asimilasyon siyasetinin ürünüdür, devamıdır.
Numan Kurtulmuş’un bu tutumuna karşı, tüm komisyon üyelerinin açık tutum almaları gerekirdi; tutum almamış olmaları da ayrı bir trajedidir, hatta suça ortaklıktır.
Sormak lazım; bu mudur kardeşlik, barış, demokrasi? Bu mudur ‘’çözüm süreci’’?
TBMM Başkanı ve Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu tutumu da açıkça göstermiştir ki, eğer gerçekten de bir çözüm sürecinden, barış, kardeşlik, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlükten bahsedilecekse; güven verici ilk adım Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dilde eğitim hakkının ve Kürtçenin, Türkçeyle birlikte resmi dil olarak kabulünün yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmasından geçer.
Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dilde eğitim hakkının ve Kürtçenin Türkçe ile birlikte resmi dil olmasının kabulü ve anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması için; tüm siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, toplumda etkili şahsiyetleri ortak tutum almaya ve bu konuda somut bir adım atmaya çağırıyoruz.

HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.