Kimler Bağımsız Kürdistanı İstemiyorlar
Kürdistan başkanı sayın BARZANİ’NİN Türkiye ziyareti, malum kişilerce akla hayla gelmeyen kirli senaryoların üretilmesine neden oldu. Bazıları, özellikle Kemalist Türk solu, hızlarını almayıp Sayın BARZANİ’nin gelişini Referandum’da Erdoğan’a destek veriyor üzerinden değerlendirip, saldırılara vesile yaptılar. Bazı devşirmeler ise nasıl olur da Türk bayrağının yanında Kürt bayrağı göndere çekiliyor diye hakaret ve saygısızlık yapmakta gecikmediler.
Sayın BARZAN’i, uygar dünya kamuoyunda saygı, sevgi ve itibar gören bir Kürdistani liderdir.
Herkes bilmeli ki hiçbir devlet, iradesi dışında hiçbir halkı egemenliği altına alamaz. Dünyada insanlar kendi ülke adları ile tanınır, ülkeler de insanları ile tanınır. Örneğin Fransız deyince ülkesi Fransa, Fransa deyince Fransızların yaşadığı ülke akla gelir. Yüz yıllardan beridir sömürgeci devletlerin ve yandaşlarının anlaştıkları tek konu, Kürt devletinin kurulmamasıdır. Güney Kürdistan ekonomik, siyasal ve sosyal olarak istikrarlı yol alınca, bir yandan Sömürgeci devletler ve onların sigorta memuriyeti yapan Kemalist Türk Solu diğer yandan bazı Kürdüm diyen Kemalist Kürt asıllı Şahsiyetler ve örgütler koro halinde biz Ulusal Devlet istemiyoruz demeye başladılar.
Hatırlandığı gibi ÖCALAN bir ara Güney Kürdistan liderlerine ilkel milliyetçilik ve ikinci İsrail kuruluyor deyince bir çok Türk basını ve siyasetçileri de Güney liderlerine hakaret etmeye başladılar. Sömürgeci Devletlerin taktik ve Stratejileri Böl-Yönet politikasıdır.
Geçen yıllarda Kürt Ulusal Kongresi arifesinde Kandil koro halinde biz devletleşmeye karşıyız ama Güney bağımsızlık ilan ederse karşı çıkmayız, yardım da etmeyiz dediler. Bugün ise cephe genişlemiş durumda: Maliki’sı Gorani’sı KCK’sı ve İran’a kadar Kürt devleti kurulmasın diye şer ittifakı kurmuşlar. Aklıma Kürt direnişinin kahramanı yüce insan Seyid RIZA’nın şu meşhur sözü geliyor ''Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun..''
Yani insan söylemeden edemiyor. Bunlara inat olarak Kürdistan kurulacaktır! Ben şahsen kongre delegesi olsam ilk talebim bağımsız Kürdistan olacaktır. Dikkat edilirse son günlerde PKK tarafından ulusal kongre çağrıları yapılıyor. İnsan düşünmez mi önce hele devletimizi kuralım diye...
17-18 Eylül 2011’de Diyarbakır’da Kürt Konferansı yapıldı. ’’İlk kez Kuzey’de legal anlamda böylesine yoğun katılımlı bir Konferans yapıldı. Konferans hemen, hemen Kuzeydeki tüm kesimleri temsil ediyordu. Kısacası çok renkliydi. Kimler yoktu ki, Kürdistan’ı partiler, Demokratik kitle örgütleri, Dini ve Ulusal azınlıklar (Ermeniler, Süryaniler, Êzidîler, Aleviler ve Araplar). Herkes konuştu veya Konferansa tebliğler sundular. O gün konferansa, BDP, Alevi ve Ermeni konuşmacıların dile getirdiği fakat katılmadığım iki husus oldu.’’
Şöyle ki, Kürt Milliyetçiliğini ve Türk Milliyetçiliğini ayni kefeye koydular ve Ulus Devleti reddettiler. Konferansta Parti ve Demokratik kitle örgüt temsilcilerinin hepsi konuştu. Bana göre o gün Şerafettin ELÇİ ve Ahmet Türk konuşmalarıyla birliğe yönelik iyi ve doğru mesajlar verdiler. Ama en ulusalcı, etkili ve Konferansa damgasını vuran, Diyarbakır Belediye Başkanın Osman Baydemir idi. Osman Baydemir’in konuşması hem Kürdi hem Kürdistani’ydi. Özellikle Kürt ve Kürdistanın egemenliğini öne çıkarması çok etkiliydi. Ben de öncellikle Ulusal Bağımsızlık ve “Anayasa taslağı ile Kürtler arası birlik ve diğer halklarla ortak yaşama dair bir taslak sunmuştum’’ve demiştim ki, biz Kürt halkını ulusal azınlıkları ve inanç gruplarını hak ve hukunu içermeyen bir Anayasa bizim değildir.
Evet, Dünya değişti, bölgemiz değişti; peki devlet istemiyoruz diyenlerle Ulusal bağımsızlık özlemi olanlar böylesi önemli bir kongrede nasıl uyumlu olabilir ki? Geldiğimiz şu aşamada KCK /PKK dışında hiçbir Kürt örgütü Kürdistan’ın bağımsızlığını istemeyiz demiyor ve Kongrede de asla demezler.
Türk Devleti Kürtleri çok iyi taniyor. Örneğin geçmiş yıllarda Sebahat TUNCEL yüksek sesle ‘biz ulus devlete karşıyı’ dedi. Ondan sonra Türk basını birçok Kürt Milletvekilinin isimlerini sayarak işte bunlar da ulus devlet istemiyorlar diye haber yaptı. Yani devlet diyor ki ‘’eğer bunlar Kürt temsilcileri olarak kendilerini kabul ediyorlarsa bağımsız Kürdistan istememelidirler.’’
Peki devlet istemiyoruz diyenler Kürt halkının adına konuşabilirler mi?
Kim bunlar? Genellikle Türk Sol Kemalistler, Kürt Kökenli olup Kemalist sol patenlidirler. Bunların çoğu ulusal sevgi ve bağlılıktan yoksun kişilerdir. Onlara göre kurulacak devlet Sünni Kürt olacak, dolayısıyla Alevleri de Sünnileştirecek. Kürt sorununu sınıfsal soruna indirgeyip bağımsızlık yanlılarını egemen sınıf olarak algılama anlayışı hakim.
Hep söylüyoruz ve yazıyoruz, hangi dinden ve mezhepten olursak olalım önce Kürtleşelim. Ondan sonra kim neye inanır, taparsa özgürdür. Büyük Barzani’nin yanında Ezidiler, Komünist Parti, Süryaniler Feyli/Alevi Kürtler, yani her dinden, milliyetten ve mezhepten insanlarla birlikte gerici Arap ve kan emici SADDAM’ın egemenliğine karşı savaşıyordular. Kürtler için laik Kemalist Sol ve Siyasi İslam ne kadar tehlikeli ise siyasi mezhep de o kadar tehlikelidir. İnsanın doğuştan hak ettiği din, mezhep değil, dinden ve mezhepten önce gelen ulusal kimliktir. Devleti olmayan halk, halk değildir. Halk tabiri ile insan yerine koymazlar. Kürtler için hem sağda, hem solda ortak payda Ulusalcı, Yurtsever, Kürdi ve Kürdistani kimlik olmalardır.
Türkiye, Mustafa Kemal’in algıladığı haliyle ulus devletin en milliyetçi şekilde uygulandığı devlettir. Yani tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dile dayalı birmodel, yekpare bir toplum tasavvurudur. Yani tüm sömürgeci devletlerde olduğu gibi ezilen ulusu siyasi, ekonomik ve askeri olarak zapt-u-rapt altına almaktır.
Böyle halkların özgürlüğünden söz edilebilir mi?
Örneğin deniliyor ki; TC’ye gönül bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Peki gönül bağından ne anlıyoruz? Eğer bir halkın iradesi dışında tüm ulusal değerleri yasak edilmiş ise buna gönüllü bağlılık denilir mi? Burada ulus devlet kavramı/anlayışı ayni zamanda hakim ulusun ayrıcalığını kabul ettiği gibi üniter devlet anlayışını da beraberinde getirir.
Çünkü çoğulculuğu reddeder ve farklı kesimlerin kendisini ifade etmesine izin vermez. Kemalistlere göre üniter devlet Türkçe dışında okul, radyo ve TV açamaz. Bu anlayışla ulus devlet sadece kendi dinini, dilini, tarihini, kültürünü ve resmi ideolojisini aşılar/öğretir ve kendinden olmayanları asimile eder. Burada ezilen bir halkın özgürlüğü, bağımsızlığı ile hakim ulus otoritesi ayni kefeye konuluyor. Çok bilinçli bir çarpıtmadır.
İlginç olan Kürt devleti istemiyoruz diyenler, Kürt Partisi mensupları ve Kürt asıllı olmalarıdır. Bu gibilerin görevleri, Türk resmi ideolojisini bir süre daha ayakta tutmaya çalışmaktır.
TC ne kadar çırpınırsa çırpınsın ve kim ne derse desin bundan böyle, Güney Kürdistan’da elde edilen kazanımlar ve bu kazanımların gelişerek bağımsız Kürdistana doğru evrilmesi, ciddi şekilde Kuzey Kürtlerini hem motive ediyor hem de yeni istem ve taleplerle siyasal mücadele yürütmelerini zorunlu kılıyor.
PKK/KCK bunun farkındadır. Onun için bu ara Güney’e saldırmak için KCK bahane arıyor. Örneğin Şengal ve Kerkük Irak’ındır demeleri akıl dışı bir söylemdir.
Sonuç olarak, ulusların kendi kaderlerini tayin etmeleri ilkesi, siyasal kaderi tayininden, yani ayrılma ve ayrı bir devlet kurma hakkından başka anlama gelecek biçimde yorumlanamaz. Biz Kürtler de kendi kaderimizi belirleme hakkını savunmak, ulusların kaderlerinin belirleme hakkı, uluslararası kabul görmüş insani bir haktan başka ne anlama gelebilir ki? O halde özgürlük ve bağımsızlığımız birlik ve beraberlikten geçer. Koşulların bize dayattığı zorunlu ve önemli gerçek budur. Hiçbir devlet, iradeleri dışında, hiçbir halkı egemenlikleri altına alamazlar. 05.03.2017
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.