Barzanî düşmanlığı mı,Kurd-Kurdistan düşmanlığı mı?
Kurdlerin devletleşme talebi, elbette bölgede birilerini ciddi şekilde endişelendiriyor ve panik ataklara sürükliyor. Bu çok doğaldır. Çürkü sölgede, çıkar dengeleri altüst edecek en önemli adım, Kurdlerin devletleşmesidir. Üzücü olan nokta, bu bölgesel kurd düşmanlığına bazı siyasi Kurd parti ve şahsiyetlerin de „arti Kurd bloka angaje" olmaladır.
Düşünün bir kere: Dört sömürgeci devlet ve bu sömürgeci –katliamcı, inkarcı devletlerle çıkarları üst üste düşen güçler, Sömürge Kurdistan olmadan ne yapacaklar?
Paniğin ana kaynaklarından biri bu sorunun cevabında yatmaktadır!
Devlet talebi hariç; diğer bütün talepler, hatta türkleşmek, araplaşmak ve persleşmek de dahil, bütün talepler tartışılabilir, ama „Kurdlerin bölgede devletleşmeleri" asla..
İşte bu bir kuşatmadır: Sileymanîye, Kerkuk'tan tutun, Afrin ve Qamişlo'ya, Qamişlo'dan Diyarbakır-Ankara'dan, İmralı ve Qandîle kadar; Qandilden Brüksel ve Amsterdamma kadar devlette karşı pozisyon almiş bir kuşatma ile karşı karşiyayiz..
Bu kuşatma kimi zaman „Bize Türkiye'de altın tepsi içinde devleti verirseniz, biz onu kabul etmeyeceğiz. Ortadoğu'da ikinci bir İsrail'e musaade etmeyiz!"(1) denilerek; hem kurdleri hedef ve hem de Kurd ulusu adına cümertce davranılıyor. Kimi zaman, „devlet kurma hakkı verilirse kabul etmeyiz" le yetinilmeyerek; „ulus-devlet dönemi bitmiştir. Barzani devlet kurmaya giderse biz engelleriz"(!) tehdidine kadar variyor.
Güney Kurdistan'da; Kurdlerin canını siper ederek, 100 binlerce şehid vererek, kurtardıkları alanlarda, ambargo yöntemleriyle kurdleri dize getiren Nurî el Maliki ve Haydar İbadî'nin ayaklarına kapanma siyaseti ve itibar düşürme girişimleri organize edilirken, Kerkuk Valisi Necmettin Kerim de; sınırları kanla çizilen Kurdistan'ın Kekkuk kentini Kurdistan'dan ayırma ataklarını yapiyor! Bu girişimleri yaparken, amaçlarının Hevlêr ve siyasetinin, Kurd ulusal iradesini ve ellerini zaiflatma olduğunu da bilirler ve bunu bile bile yapmaktadırlar..
Irak diye bir devlet ortada kalmazken: Kurdlerin kendi kaderlerini tayin etme yerine, mevcut yapıya kan taşıyan ve Kurd ulusal iradesini zayiflatan bu tür ziyaretlerlerin Kurdistan'a ciddi zararlar vermektedir. Kendi içlerinde bütünlük arzeden bir siyasi duruşun yerine, parça-pürçük ve ikircikli duruşların bu dönemde Kurdistan düşmanlarını ciddi şekilde cesaretlendirdikleri açıktır. Bu da avlanmaya davetiye çıkaran mesajlardır.
İşte bu nedenledir ki: Kurd ve Kurdistan düşmanı Nuri el Maliki ile yapılan görüşmenin ardından, Nurî el Maliki'nin cesaret alarak „referanduma gitmek ve ayrılmak Kurdlerin çıkarına değil zararınadır..kurdler Irak'a bağlı kalmak zorundadırlar. Ben kurdlerin referanduma gitme ve devlet kurmalarına karşıyım" diye demec verebiliyor. Hiç şüphe yok ki bu Nuri el Maliki'yi cesaretlendiren YNK-Tevgera Goran'ın Nuri el Maliki'yi ziyaret etme düşkünlüğüdür.
Diyarbakır ve Ankara siyasetini yürüten kurdlerden ise, mide bulandırıcı şeyler duyulmaktadır. Qandil ve İmrali'nin „anti Kurd devleti" tavrına okkalı kepçelerle katılmaktadırlar:
HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan: "Barzani ve o anlayış işbaşındaysa o zaman federasyon olabilir. Gücün yetiyorsa git o zaman federasyona müdahale et"(!) (2) diyerek, Güney kurdistan'ı hedef göstermektedir. HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan diyor ki, „biz devlet istemiyoruz, devlet isteyen Barzani'dir. Niye ona saldırmiyorsun"(!)
Barzanî'nin bölgesel duruşu öylesine dokunuyor ki bu siyaset düşkününe: „Güney Kürdistan'ın devlet başkanıdır. Ama onu ağırlarken demokratik özerkliğe karşı çıkarsan bu kabul edilemez bir şeydir." Diyecek kadar Kurd ulusal davasına karşı bir duruş sergiliyor. Hem Diyarbakır Milletvekili Yüksel Aydoğan, hem HDP Eşbaşkanı Figen yüksekdağ, Hem „biz Barzani ve Kuzey Irak'a mesafeliyiz"(!) diyen Ertuğrul Kürkçü, ayni hedefler için, ayni amaca hizmet etmektedirler.
Son dönemde Dicle Haber ajanında (ANF) de Amed Dicle (Vedat Tayfur) adiyla yazılan makale ve KCK Dişişleri sözcüsü Serhat Varto'nun ANF'ye verdiği demec'de bu „anti devlet bloğu"nun nasıl bir birlik içinde olduğunun göstergesidir.(3)
Güney-batı Kurdistan siyasetini silah zoru ile ikame etmeye çalışan PYD'nin tavrı da farklı değil. PYD başkanı Salih Muslum, ayağın tozuyla Kerkuk'e gelip „referanduma ve devlete karşı olduğu"nu Necmettin Kerim'le birlikte ve hemde YNK-Goran ittifakı'nın gözü önünde söylemesi; bu taraflardan hiç birinin ses çıkarmaması da bir o kadar mide bulandırıcı ve tiksindirici bir siyasetir(!)
Kurdlerin en çok ulusal çıkarları için „ortak bir ses" olmaya ihtiyaç olduğu bir dönemde; ortaya çıkan bu çirkef siyaset; ulusal çıkarlarımızı ciddi şekilde tehlikeye sokmaktadır. Dünyaya verilmek istenen „kurdler devlet istemiyor"(!) mesaji, belli bir merkezden organize edilen bir hesabın ve bu hesaba, hangi Kurdistan parçasında, hangi siyasi eğilimlerin ve kişilerin angaje olduğunun belgeleridir.
Kurd ulusal çıkarlarının kalıcı bir zemine ulaşmasının yolu, „kurdlerin bölgede devletleşmesinden geçtiği"ni söyleyen kurdperwerlerin siyasi duruşunu; ellerindeki silahlarla engellemeye çalışan bu kesimlere karşı duyarlı olmak, içinde bulundukları oyunları bozmak, teşhir etmek bir Kurdistanperwerlik görevidir.
29.06.2016
(1) İmralı notları
(2) Nerineazad, HDP vekile tepki toplayacak söylemler, haber, 28.06.2016
(3) Bakınız ANF, 27 ve 29.06.2016 tarihli sözü edilen kişilerin makale ve röportajina..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.