Mahmut Uzun

Mahmut Uzun

Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

6-7 Eylül 1955

A+A-

“En çok dükkanıma ilk taşı atan Fırıncı Yusuf 
ağırıma gitti. Komşuyduk; sabahları tavla oynardık…”

6-7 Eylül 1955.

Bir halkın belleğine kazınan, unutulmak istense de hatırlatıcılarıyla yüzleşmekten kaçınılamayan günlerdir bunlar. O geceyi yaşayan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, bir sabah uyandıklarında kendilerini “komşularının taşları” altında buldular. İnsan en çok da “en yakınından” gelen darbeye şaşırır. İşte bu yüzden, Fırıncı Yusuf’un elindeki ilk taşın ağırlığı, kırılan bir camın ağırlığından çok daha fazladır.

Derler ki: 
Türkler karıncanın kılına bile zarar vermez. 
Silah nedir bilmezler; hep “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye haykırırlar. 
Dünyaya çiçek, mavi boncuk dağıtırlar. Çalışkanlıklarıyla övünürler, güvenilirlikleriyle gururlanırlar. Ve en sonunda her şey şu cümleyle taçlanır:
“Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Ama 6-7 Eylül’ün gecesi, bu resmi  söylemin üzerine düşen karanlık bir gölge gibidir. Çünkü o gece, karıncanın kılına bile dokunmadığını söyleyen eller, komşularının evlerini yağmaladı. “Sulh” diyen diller, nefreti körükledi. Çalışkanlık ve güvenin yerini, tahrip ve yağma aldı.

Olayların Arka Planı

1955 yazında Kıbrıs meselesi Türkiye’nin gündemindeydi. Atina ile Ankara arasındaki gerilim artıyordu. Tam bu sırada 6 Eylül akşamı İstanbul Ekspres gazetesi, “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı” manşetini attı. Haberin devlet eliyle üretildiği sonradan anlaşılacaktı. Bu yalan, zaten gerilmiş olan toplumsal sinir uçlarını harekete geçirdi.

Planlı bir biçimde örgütlenen kalabalıklar, İstanbul’un sokaklarına yayıldı. Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin dükkanları, evleri, kiliseleri hedef alındı. Yalnızca mallar değil, onurlar, hatıralar, komşuluk bağları da paramparça edildi. 
O gece yüzlerce kişi yaralandı, kadınlara tecavüz edildi, bazıları öldürüldü. On binlerce insan ertesi gün “bu topraklarda güvende olmadığını” fark etti.

Devletin Sessizliği ve Suç Ortaklığı

Bugün artık biliyoruz: O “kendiliğinden patlayan öfke” aslında organize edilmiş bir linçti. Kamyonlarla getirilen gruplar, ellerine verilen listelerle hangi dükkanın, hangi evin taşlanacağını biliyorlardı. Güvenlik güçleri seyretmekle yetindi, hatta kimi yerde yol gösterici oldu.

Devletin tepesinde ise büyük bir sessizlik vardı. Resmi söylem, yaşananları “halkın galeyanı” diye geçiştirdi. Oysa halkın bir kısmı, yıllarca yan yana yaşadığı komşusunun kapısına saldırırken, diğer kısmı korkuyla pencerelerinden olup biteni izliyordu.

Komşuluğun Çöküşü

Belki de 6-7 Eylül’ün en büyük tahribatı, fiziki yıkımın ötesindeydi. Çünkü o gece, komşuluk güveni çöktü. Sabahları aynı masada tavla oynayan insanlar, akşam birbirine taş atan kalabalıkların içinde buluverdiler kendilerini. Fırıncı Yusuf’un taşı, işte bu yüzden sadece camı kırmadı; insanın kalbinde derin bir çatlak açtı.

Rumlar, Ermeniler, Yahudiler için Türkiye artık “vatan” değil, tehditkar bir yabancıya dönüşmeye başlamıştı. Binlerce yıllık varlıklarının üzerine düşen o taşlar, yalnızca dükkan vitrinlerini değil, bir kültürün, bir belleğin sürekliliğini de parçaladı.

Resmi Söylem ve Gerçekler

Bugün hala aynı cümleler tekrar ediliyor: 
“Türkler karıncayı bile incitmez.” Oysa tarihin tanıklığı başka şey söylüyor. 
6-7 Eylül, devletin bir manipülasyonla kendi vatandaşlarını hedef haline getirdiğinin kanıtıdır.

Ne yazık ki bu olay, sadece bir “geçmiş günahı” değil; aynı zamanda toplumsal hafızanın unutmaya çalıştığı, ama unutuldukça tekrarlanma riski taşıyan bir travmadır. Çünkü yüzleşilmemiş her suç, yarın yeniden işlenebilir.

“En çok dükkanıma ilk taşı atan Fırıncı Yusuf ağırıma gitti…”
Bu cümle, yalnızca kişisel bir kırgınlık değil; aslında bir toplumsal çöküşün özeti. Çünkü bazen en büyük yıkım, taşın ağırlığında değil, o taşı atan elin sana en yakın olduğunu fark etmendedir.

Mahmut Uzun

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.