Bütün yollar Diyarbakır’a mı çıkar?

Bütün yollar Diyarbakır’a mı çıkar?

.

A+A-

Roj Girasun / Politikyol

Kürt kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısına ve ‘demokrasi gelecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer’ çıkışına olumlu bir tondan cevap verilse de daha önceki siyasi deneyimler sebebiyle temkinli yaklaşılıyor.

’Şuna kesinlikle inanıyorum; bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkede kimse kimliğinden inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse, bunun yolu Diyarbakır’dan geçer.”

Bu sözler önceki gün DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile yaptığı görüşmenin sonrasında düzenlenen basın toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kullanıldı. Kılıçdaroğlu’nun hava muhalefeti nedeniyle ertelenen ama yakın zamanda yapması beklenen Diyarbakır ziyaretinin hemen öncesine denk gelmesi çokça konuşuldu.

Türkiye’nin kritik dönemlerinde siyasilerin kurduğu önemli cümlelerde Diyarbakır geçti veyahut bu ifadeler Diyarbakır ziyaretlerinde kullanıldı. Bu sebeple Kemal Kılıçdaroğlu’nun basın toplantısındaki bu kelimeler çarpıcı olduğu kadar alışılmış ifadelerdi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 12 Eylül 1980 darbesiyle getirilen siyasi yasakların 1987 referandumuyla kaldırılmasının ardından 1991 yılındaki seçimlerde Başbakanlık koltuğuna oturmuş, aynı yıl Diyarbakır’a gelmişti. Demirel Diyarbakır’da ‘’Kürt realitesini tanıyoruz’’ ifadesini kullanmıştı.

O dönem Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Turgut Özal ise aynı dönemlerde, aralarında Cengiz Çandar’ın da olduğu kendine yakın gazeteciler üzerinden Bekaa’daki PKK lideri Öcalan ile görüşmeler yürütüyordu. 1999 yılında Özal’ın vefatı sonrası ANAP Genel Başkanlığı koltuğuna oturan dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz da Diyarbakır’a gelmiş ve “Avrupa Birliği üyeliğimize giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğine inanıyorum” demiş ve Kürtlere demokrasi vaadinde bulunmuştu.

1990’lı yıllarda Susurluk kazası başta olmak üzere bir çok karanlık ilişkiyle  anılan Mehmet Ağar 2000’ler sonrası siyasete girmeye karar vermiş, DYP lideri olarak yola çıkmıştı. Ağar Diyarbakır’da başlayan Güneydoğu gezisinde, sonrasında sansasyonel etkiler yaratacak ‘’Türkiye bölünme korkusundan vazgeçmeli yukarıda elde silahla dolaşacağına, düz ovada siyaset yapsınlar’’ açıklamasını yapmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan olarak 2004 yılında ilk kez uğradığı Diyarbakır’da ‘’Kürt sorunu vardır ve bu sorun benim sorunumdur’’ ifadeleri AK Parti’nin Kürt meselesindeki çözüm arayışları konusunda bugüne değin bir milat olarak kabul edilmişti. Öyle ki 2015 yazında bozulan çözüm süreci artan güvenlik politikaları sonrasında atanan kayyumlar ve MHP ile ittifaka rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2021 yazında yaptığı Diyarbakır ziyaretinde 2004’te durduğumuz yerdeyiz ifadelerini kullanmıştı.

Şimdi Türkiye yeni bir dönemin eşiğinde görünüyor. Olası iktidar değişikliğinde ülke yönetiminde birincil aktör olması beklenen Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, son dönemlerde Kürt kentlerinde daha görünür olmak için “Doğu Masası” adını verdiği bir yeni çalışma grubuyla sahada. Burada yapılan çalışmalarla partinin Kürt seçmenle olan zayıf bağlarını güçlendirmeyi, örgütsel kapasitesini artırmayı, buna bağlı olarak da bölgedeki oy oranını artırmayı ve Kürt meselesine dair perspektifini güncellemeyi umduğu görülüyor.

Yurt içinde Doğu Masası kurarak görünürlüğünü arttıran, bölgede birçok siyasal aktörle temas kurmayı başaran CHP, şimdi bu mesajı dışarıdaki Kürtlere de taşıma çabasında görünüyor. Nitekim yurtiçindeki Doğu Masası’nın bağlı olduğu CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki  heyetin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyareti, başta KDP Genel Başkanı Mesud Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani olmak üzere bir dizi görüşmesi gerçekleştirmesi  CHP’nin bu konudaki niyet beyanının somut işaretleri olarak görünüyor.

Bununla beraber yakın zamanda Van, Muş, Urfa, Diyarbakır, Hakkari gibi illerde geçmişte merkez sağ başta olmak üzere başka siyasal partilerde siyaset yapmış isimlerin CHP’ye katılması dikkat çekiyor.

Kürt seçmenin Kılıçdaroğlu – Kaftancıoğlu – Bekaroğlu gibi isimlere duyduğu güvenle ile CHP’nin kurumsal kimliğine duyduğu güvensizlik arasında bir makas olduğu da seziliyor.

 

Rawest Araştırma’nın verilerine göre 2018 Genel Seçimlerinde CHP’nin Diyarbakır, Mardin, Urfa ve Van gibi bölge büyükşehirlerinde yüzde 2,7 olan oyunun 2021 yılında  yüzde %8’ler civarında görünüyor olması CHP’nin kısa zamanda Kürt seçmen nezdinde kazandığı desteğin önemli göstergesi olarak öne çıkıyor.

Yine Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz aylarda yaptığı ‘’Helalleşme’’ çağrısını bugün kimsenin ötekileştirilmeyeceği bir Türkiye’nin yolu Diyarbakır’dan geçer cümleleriyle bir adım öteye taşıdığı görülüyor. Kürt kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun bu çağrılarına olumlu bir tondan cevap verilse de daha önceki siyasi deneyimler sebebiyle temkinli yaklaşılıyor. Öte taraftan Kılıçdaroğlu-Kaftancıoğlu-Bekaroğlu gibi isimlere Kürt seçmenler içerisinde güven ile CHP’nin kurumsal kimliğine duyulan güven arasında bir makas olduğu da seziliyor.

CHP’nin bölgeden alacağı desteğin bu makası kapatmak için güven verici adımları artıracağı mı yoksa günün sonunda Ankara’da bilineni devam ettirmeye mi yarayacağını zaman gösterecek lakin her halükarda Kılıçdaroğlu’nun bu ifadelerinin Kürt meselesinin Türkiye’deki hikayesinde jenerik sözlerden biri olarak yer edeceğini bugünden söylemek mümkün.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.