Şeyhmus Özzengin

Şeyhmus Özzengin

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Kurd şehri Dilok, Türk Devleti-İŞİD!

A+A-

Teror kavramı, bütün  siyasi „suç"ların ve „günah"ların onunla özdeşleştiği bir kavram durumuna getirildi. İşine gelmeyen bir „eylem" ya da „örgüt"ü „suçlama"nın en ucuz yolu. „Terörist, terör örgütü, terörist eylem" yaygarasını 60 yıla yakındır en çok kullanan Türk devletidir. Bu alan'da „dış mihraklar ve terör" suçlaması ile devlet olmanın vasfını en kötü şekilde kullanan devletlerden biri. Kurd ve Kurdistan sorununu gözden düşürmek ve itibarsızlaştırmak için her türlü „paramiliter devlet eylemi"nin başını çeken güç durumdadır.

Her türlü insanlık suçunu bünyesinde taşıyan örgütlerle kolkola eylem ve işbirliği içinde olan Türk devleti; özellikle son 5 yıldır aleni bir şekilde; bu örgütlere ev sahipliği yapma, kaynak, eleman, eğitim ve lojistik destek sunma konusunda binlerce belge ve eylem var. „kısasa kısas" metodunu elde tutan ve uygulayan, devlet aklı taşımaktan uzak, barbar ve her türlü cani işin altında saklandığı bir kocaman terör devleti durumundadır Türk Devleti.

Bunu kısa tarih anekdotlariyla irdeleyelim: 1990 sonrası Kuzey Kurdistan köylerinde, „PKK Gerilla giysileri içinde" baskınlar düzenleyerek; Kurd köylülerini infaz etmesini, Köy yakmalar ve köylüleri kaçırarak yoketmeleri belgelerle bilinen bir gerçek. Bu dönemde Kuzey Kurdistan'da 4.700 köy boşaltinmiş ve 4.900 milliyon Kurd bölgeyi terkederek, „Düşük Yoğunluklu Bir Savaş stratejisi"yle;  Kuzey Kurdistan kırsalının demografik yapısını bozmuş. Asimile etmek ve eritmek için 5 miliyona yakın Kurd nüfusu Sömürgeci Türk metropollerinde acımasız bir ulusal kıyım proğramına tabi tutulmuştur.

Ayni dönemde: Kurd esnafı, aydını, meslek sahibi, sivil kurum çalışanı, siyasi kadrolarına  yönelik „Devletin paramilliter terör uzmanları" tarafından başlatılan bir eylem sunucu tam 17 bin insan öldürüldü.

Bunlar bir bir açık ve aleni bir Türk devlet terör eylemleri idi. Kuzey Kurdistan'da önce köyler ve kırsal yaşam yokedildi. Bu alanda yaşayan Kurd nüfusu yaşam tehdidi altında terörize edilme baskısı altında bir „Düşük Yoğunluklu Savaş Travması" na tabi tutuldu. Bu dönemde Tark devleti ciddi şekilde PKK'nin yanlış mücadele ve savaş yöntemlerinden yararlandı ve adeta PKK'nin kullandığı yöntemlerle; Türk paramiliter güçleri Kuzey Kurdistan'da iş gördü. Yöntem uyguladı ve başardı.

Bir sessiz ve yumuşak ara dönem girdi araya. PKK'nin dvletle görüştüğü ve sözüm ona „barış süreci" dedikleri bir dönem:

Bu dönemlerdeki yaraların kapatılması ve yapılanların unutulması için bir sessizlik diyebileceğimiz bir dönem girdi araya. Bu dönemde, ufak tefek soruşturmalar ve tazminat ödemeler dışında, kayda değer bir dosya da hazırlanmadı. Oysa başlı başına irdelenmesi gereken ve uluslararası mahkemelere taşınması gereken ağır soykırım suçları idi. Fakat „at izinin, it izine karıştığı" bir savaş metodu; sadece Kurd ve Kurdistanlılara acı hatıralar ve gözyaşı bıraktı. Olup-bitenlerin üstü küllendi ve dosyalar bir daha indirmemek üzere raflara konuldu. Bir devletin işlediği suçları gizleme ve unutturma açısından „başarılı bir atlatma süreci" olarak hafızalarımıza kaydettik.

Bir yönüyle henüz ailelerde yaralar kanama halindeyken „şehir savaşı, hendek savaşı" başladı: Ne kadar eli kanlı devlet teşkilatı varsa, Kuzey Kurdistan şehir ve kasabalarına yığdırıldı. Türk Devleti; Kuzey Kurdistan köylerine yönelik  1990'lar sonrası uyguladığı „Düşük Yoğunluklu Savaş stratejisi"ni, bu sefer kentlerde geliştirmeye başladı. Ama bir fazlalık vardı bu savaşta. Bölgede palazlanan İslamist cani örgütlerle kolkola, büyük terör patronu misyonuna sahip bir devlet edası ile başladı.

Yerlebir edilen Kurd kasaba ve şehirlerin duvarlarına yazılan „Bizler TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin Asakir'i Mansure i Muhammediye ordusunun mücahidleriyiz"(!) yazılarından ve . „Devletin ve Milletin Bekâsı yolunda Allah için verilen mücadelede rehberimiz daima Kelemullah Kur'an-ı Kerim'dir." Cümleleri ile öğrenilen amaçlarından, durumun ne kadar vahşice bir devlet uygulaması olduğu ortaya çıktı. Bir taraftan kendi yaptıkları meşru göstermek için patlatılan bombalar, parçalanan cesetler, diğer tarafta kurd şehirlerinde bombalanan evler, mahalleler, yerle bir olan şehirler, göç-acı ve duyulan çığlıklar. Bu uygulamalarla Türk devletinin uyguladığı yüksek boyutlu devlet terörünün amaçlarını, yıkılan Kurdistan şehirleri duvar yazıları arasındaki: „Hüsn-ü Gayemiz vatan toprağının küffara karşı müdafasıdır." Diyen cümlelerle teyit ediliyordu. Kuzey Kurdistan şehirlerinde tahribat, göç ve ölüm yüksek oranlarla istatistiklere kaydediliyordu!

Türkiye ve Kuzey Kurdistan'da: „Son 14 ay içerisinde 24 kez canlı bomba ve bombalı araçla saldırı düzenlendi. Saldırıda polis, asker ve sivil olmak üzere toplam 377 kişi hayatını kaybetti. Bin 717 kişi de yaralandı." Bunların bir kısmını PKK, bir kısmını TAK (Teyrêbazên Azadiya Kurdistan), bir kısmını da İŞİD üstlendi. Ama bütün bu vahşi saldırılar bir şeye hizmet ediyordu. KAOS! Yani sisli ve puslu hava yaratarak, saltanat sürdürme amaçlaniyordu.

En son Bir "Kurd Şehri olan Dilok olayı" aklıselim insanların hafızasında derin bir iz bıraktı. 12 yaşında bir çocuğun vucuduna bağlanan tahrip gücü yüksek bir bombanın, bir Kurdün düğününde patlatılması amaç edildi. Bir devlet intikamı mı, gözdağı mı, kendi gücünü göster mi ne derseniz deyin. Bu çok vahşice, insanlıktan zere kadar nasibini almamişların organize ettiği bir suç. Deştiğiniz zaman altından Türk terör devletinin çıkacağı bir suç!

Elbet Dilok-İŞİD ve Türk Devleti'nin kolkola sevişen ilişkilerin doruğa çıktığı bir barbarlık belgesi şehri. Kuzey Kurdistan şehirlerinde imha hareketi öncesi savaş sinyalı veren bazı bölge sakinleri; „bunlar eli silahlı, polislerle kolkola dolaşiyorlar. Devltin bilgisi dahilinde bu hendekleri kaziyorlar. Durum çok kötü olacak"(!) denilnildiğinde, kimse kulak asmadı. Herkes kendine paye ve çıkacak siyasi rant hesabı yapmaya başladı. Bugün o şehirlerin durumu ortada. Üzerlerine bir tas su içilerek ohhh.. çekilecek zamanı aşındıriyor!

Bugün Dilok için de ayni şeyler söyleniyor: İki gün önce Dilok"ta, bir Kurd ailenin düğününde patlatılan ve bir insanlık suçuna imza atan patlamanın araştırılması için şehre gelen  bir türk milletvekili Elif Doğan Türkmen cenazelerin başında beklerken diyor ki: "3-4 mahalle resmen IŞİD'in eline geçmiş durumda ve halka göre de devlet buna göz yumuyor"(!) „Şehir savaşı" başlamadan önce bir kurdün Amed/Sur"da sarfettiği cümle ile bu cülme ayni uyariyi yapmaktadırlar!

Türk devleti ve İŞİD ilişkileri, belgelerle ispatlı bir gerçek. Türk devletinin bu barbar kuruluşun elemanlarına ev sahipliği yaptığı, eğittiği, silahlandırdığı ve Türkiye, Kuzey Kurdistan şehirlerinde barındırdığı ve yeri geldiğinde kendi terör eylemlerinde kullandığı da tesbitler arasında.  Türk devleti terörden beslenen bir devlet. Terörle iktidar koruyan, terörle kitlelerde yarattığı kaos ve korkunun sonuçları ile beslenen bir devlet. Mücadele hedeflerimizin içine iktidarı değil, devleti koymadığmız sürece, „eşeğin yerine semer döven" adamın durumuna düşeriz.

Karşımızda terörden beslenen bir barbar devlet var. Bütün mücadele biçimlerimizi bu devleti daha beslemek değil, deşifre etmek ve parçalamak için kullanmak zorundayiz. Bir düşünün, 1990'larda Kurdistan kırsalında yürütülen imha hareketi ve 17 bin cinayet dönemin de AKP ve Erdoğan mı vardı? O gün bu devlet o dönem iktidar olanların eliyle yaptı; bugün de AKP ve Erdoğan'ın eliyle yapiyor. Ayakta kaldıkça bu terör devletinin ideolojik bişimlenmesine göre, kullanacağı Parti, başbakan ve Cumhurbaşkanı çok.Önemli olan bizim bu gerçeği bilerek hareket etmemizdir.

22.08.2016

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.