Berfo Ana’ya verilen sözler unutuldu: Cemil Kırbayır dosyası zaman aşımından kapatılıyor

Berfo Ana’ya verilen sözler unutuldu: Cemil Kırbayır dosyası zaman aşımından kapatılıyor

.

A+A-

Yargıtay 8. Dairesi, 12 Eylül 1980 darbesinden hemen sonra gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır dosyası ile ilgili Adalet Bakanlığı'nın zaman aşımı uygulanması yönünde başvurusuna olumlu görüş bildirdi. Bu gelişme ile 40 yılı aşkın süredir kesintilerle devam eden iç hukuk süreci bitiriliyor. Yargıtay'ın, ilk takipsizlik kararını kaldıran mahkeme kararı için ''kanun yararına bozma" görüşü bildirmesi ile Cemil Kırbayır Davası zaman aşımından kapatılacak.

BBC Türkçe'den Hatice Kamer’e konuşan Kırbayır ailesinin avukatı Eren Keskin ''Yargıtay, zaman aşımının dolduğu ve bu nedenle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi yönünde kararı Kars Savcılığı'na gönderdi. Savcılık da buna uyacak ve takipsizlik kararı verecek. Bize hala tebliğ edilmedi ama Yargıtay sayfasında yayınlandı'' dedi.

Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Kasım 2019 tarihinde Cemil Kırbayır Dosyasını "kanun yararına bozma" talebiyle Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü'ne göndermiş, cumhuriyet savcılığınca 2002 yılında zaman aşımı nedeniyle verilmiş olan takipsizlik kararını kaldıran Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2014 tarihli kararının kaldırılmasını istemişti. Bakanlık, 25 Şubat 2020 tarihinde Yargıtay'a başvurarak dosyada zamanaşımı bakımından "kanun yararına bozma" kararı verilmesini talep etmişti.

Kırbayır'ın gözaltında kaybedilmesiyle ilgili 80'lerin sonunda, ailenin haberi olmadan açılan ilk soruşturma da 2002'de takipsizlikle sonuçlanmıştı.

Yargıtay kararının tebliğ edilmesiyle takipsizlik kararına itiraz edeceklerini söyleyen Keskin, şöyle devam etti: ''İtiraz kararımıza verilecek yanıta göre Anayasa Mahkemesi'ne de başvuracağız. Oradan da yanıt alınmazsa, dosyayı ikinci defa AİHM'e götüreceğiz. Ama maalesef AİHM de çok teknik kararlar veriyor. Daha önce de talebimiz, iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle reddedilmişti. Biz sonuna kadar devam ettireceğiz"

“Bu, 12 Eylül darbecilerini kollama kararıdır”

Cemil Kırbayır’ın ağabey Mikail Kırbayır da Yargıtay'ın görüşünü kardeşinin akıbetine benzetti. Mikail Kırbayır, ''Tıpkı Cemil'in akıbeti gibi işte...Nasıl ki 8 Ekim'de darbe yönetiminde yargısız infaz sonucu yaşamına son verilip ortadan yok edildiyse, davası da savcı aşamasında kapatıldı'' dedi.

Yargıtay aşamasında lehlerine bir karar çıkacağı yönünde ümitli olduğunu anlatan Mikail Kırbayır, verilen kararın darbecileri kollamak anlamına geldiğini savundu: ''Evrensel hukuka göre gözaltında kaybetme insanlık suçudur, bu suç karşısında zaman aşımı olamaz. Ama hukuk yok maalesef. Ben darbecilere karşıyım diyen bir yönetimin, 12 Eylül darbecilerini koruma kollama kararı bu. Eğer gerçekten her türlü darbeye karşıysanız, devletin zimmetindeki Cemil Kırbayır'ın dosyasını kapatmamınız gerekirdi, bir örnek olurdu, caydırıcı olurdu. Bu çifte standarttır, iki yüzlülüktür''

Mikail Kırbayır, adalete olan inancı nedeniyle 41 yıldır davacı sandalyesinde oturduğunu ve kardeşinin mezarını öğrenmek, katillerin yargılanmasını sağlamak adına mücadele verdiğini dile getirdi.

''Neye hayıflanıyorum biliyor musunuz, 41 yıldır davacı sandalyesine adalete olan inancım nedeniyle oturdum ama bu karar ile adalete olan inancım da isyan ediyor, vicdanım itiraz ediyor, vahşet bir karardır bu. İşlenen bir suç var, genç bir insan yok edildi mezarı yok, sen bu dosyayı kapatıyorsun, yargılamadan hayatına son verdiğin gibi mahkeme kurmadan da dosyasını kapatıyorsun.

"Peki meclisin 350 sayfalık kararı ne olacak? Birbirini tanımayan şahitlerin, devlet sorgusunda 'Cemil Kırbayır devlet görevlileri tarafından işkenceyle katledildi' beyanları var. O rapor suç duyurusu olarak Kars Savcılığı'na gitti. Bu karar, aynı zamanda parlamentonun kararını da hiçe saymaktır. Bu karar ile dava onların nezdinde bitse de, kamunun vicdanında bu dava bitmemiştir''

'Dolmabahçe'de anama verilen sözler ne oldu?'

Mikail Kırbayır, bugün anneler günü olduğunu hatırlatıyor ve annesi Berfo Kırbayır'a, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başbakanlık döneminde verdiği sözü hatırlatıyor: ''1995 yılından beri analar, devletin gözetiminde kaybedilen çocuklarının akıbetini sorarken gaz bombalarına maruz kaldılar, gözaltına alındılar. Öte taraftan evlatlarını dağda arayan Diyarbakır analarının gözyaşları, devletin şefkatli elleriyle selpaklarla siliniyor. Bu annelerinin gözyaşlarını yarışa koymaktır, ana anadır, gözyaşlarının rengi aynıdır, hepsinin acısı aynıdır. Benim anam da ölünceye kadar oğlu için mücadele etti, 33 yıl boyunca Cemil gelecek diye kapısını kapatmadı, dönerse, tanımaz diye evini bile yenilemedi, bir harabede yaşadı yıllarca.

"Mezarına gidip ona 'Ana her şey bitti' demek için mi bunca yıldır mücadele ediyoruz. Dolmabahçe'de anama verilen sözler ne oldu, o gün onunla beraber akıtılan gözyaşlarına ne oldu, neler değişti de bu dava böyle sonuçlandı. Bu sizin adaletiniz olabilir ama biz evrensel hukuka göre, soruyoruz, hani kardeşimin mezarı nerede, katilleri neden kollayan bir karar verdiniz? Bu dava böyle bitmemeli…''

Avukat Eren Keskin'e göre sorun, Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler (BM) Zorla Kaybetmelere Karşı Sözleşmesi'ne imza atmadığı için, kayıp davalarına da cinayet fiiline uygulanan 20 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanmasından kaynaklanıyor.

Keskin, ''Türkiye sözleşmeyi imzalamadığı için gözaltında kaybetmelere zaman aşımı uygulanmıyor. Böylesi dosyalar takipsiz kalmış, zamanında aileler korkmuş, çekinmiş, aileler göç etmiş, davaları takip bile edememişler. Bu yüzden de bugün bu sonuçları yaşıyoruz'' diyor.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.