Diyar Budak

Diyar Budak

Yazarın Tüm Yazıları >

Baltayi tersten bilemek!

A+A-

TC devleti, son birkaç yıldır, öldürdüğü Kürdlerin rakam rakam sayısını belirtmektedir. Böylece günlük, etkisizleştirdiklerinin yanısıra, öldüremediklerine de sindirmek ve göz dağı vermekte. Sosyal medyaya bakıldığında, Kürdlerle ilgili haberlerin beğeni ve paylaşımı oldukça düşük, ancak, bir düğüne veya doğum günü partisine duyulan beğeni ve ilginin daha fazla olduğunu görmekteyiz. T.C. devletinin son süreçte baskı ve zulmüne karşı Kürt ve Türk kitleler umudunu yitirmiş ve giderek iktidardan kurtuluşun olmayacağına ikna olmuş ve sindirilmiş haldedirler. Kısa sürede bir dış faktör veya kriz halinin bile bu halkı kolay kolay aktifleştiremeyecegini göstermektedir. Başta PKK olmak üzere, yürütülen yanlış politika Kürd halkının bir kısmını devletin yedeğine itmiştir. AKP son seçimlerde, Kürd seçmenden aldığı oyla da bu durum kanıtlandı. Ayrıca Belediyelerdeki kayyumlar oldukça cansiperane bir şekilde çalışmakta, savaş ve baskılardan bıkmış olan Kürd halkından destek almaktadırlar.

Avrupa’da yaşayan kitlelerimiz ise, son dönemlerde Şengal, Kekük ve Afrin travmasının etkisiyle inanç ve ilgisi zayıflamıştır. Giderek “benden uzak” ve “bana dokunmasınlar” anlayışı yaygınlaşmakta ve pasifleşme net olarak gözlenmektedir.

ÖLÜMLERİN ÇOĞALMASI

Kurdistan’ın özgürlüğü için mücadele ettiğini söyleyen PKK de adeta gençlerimizi önlemsiz bir şekilde “düz arazide” devletin, İHA ve SİHA vahşeti ile karşı karşıya bırakmaktadır. Oysa her Kürd şunu iyi bilmelidir ki yürütülen savaş stratejisinin bize hiç bir faydası olmadığı gibi, Türk ve Kürd halkına büyük bir maliyet ve zarar vermektedir. Şehir, kasaba ve köylerimizin yıkımına ve halkın hızlan göç etmesine ülkemizin insansızlaşmasına neden olmaktadır. Bu yanlış politikadan dolayı, Türkçe bilmez Kürt köyleri, Kürdçe bilmez duruma gelmişlerdir. Sanki yürütülen bu kirli savaşın bir amacı da maksatlı bir şekilde Kürd gençlerini öldürmek, devlete kolay bir zafer yaşatmaktır.

Bağımsızlık vaatlerine kanıp dağa çıkan gençlerimiz, askeri teknolojinin kanlı avcıları tarafından hunharca avlanmaktadırlar. Bir devlet düşünün ki esir alma imkanı var iken, almayıp, onları besleyecek miyiz deyip öldürmektedirler.

BÜYÜK FELKET!

Aslında ”Büyük Felaket” Kürd Parti ve örgütlerinin kendi aralarında bir güç ve eylem birliği yapmamalarıdır. Kürd örgütlerinin içine sızan gizli odakların da çabası ile Kürd siyasetinin birliği engellenmekte, hatta yön verilmektedir. Adeta Siyasete taraf olmuş kitleler, AKP de olduğu gibi, Kürd cephesinde de gözü kapalı örgütlerin ardın sıra boşa koşmaktadırlar. Mağara koşullarında, yaşayanların sözlerine değer verilmekte ve ümitvar olmak istemektedirler. Ancak görülen odur ki T.C devleti Afrin’den Kürd gençlerini yakalayıp gözlerini bağlayarak Türk işkencehanelerine taşıdı ve hızlı bir şekilde orayı Kürtsüzleştirdi.

PKK yöneticilerinin, ajitatif bile olmayan sözlerine inanan taraftarları “Afrin’e karşı Yüksekova’yı almalarını beklemekektedirler...”

PKK nin yürüttüğü silahlı mücadele ile bu işin çözülemeyecegi net olarak anlaşılmıştır. Bu anlayış ve savaş tamtamlarıyla halkımız yeteri kadar kandırılıp, aldatıldı. Bugün bu tek taraflı kan kaybını önlenmenin tek çaresi, hiç bir faydası olmayan savaşı tek taraflı durdurmaktır. Son Batman’da öldürülen 8 askerin ölümleri de şüpheli bir ölümdür. Bu saldırı bahane gösterilip şimdiden 800 kürdün öldürüleceğinin fermanı verilmektedir.

Barış ve ateşkes talebi, savaş sevicileri ve keskin rantçıların hoşuna gitmemektedir.

Kürdün şu an içinde bulunduğu ortam kimilerinin rant ve çeşitli kazanç elde ettikleri bir ortamdır. Karşılıklı can kaybı olan taraf ve ailelerin, savaş yanlısı, kışkırtıcı söylemlerini ve duygusallıklarını anlamak mümkündür.

Avrupa’da yaşayan bir çok okumuş kadro da bulundukları konum ve mevkinin verdiği çekicilik gereği yanlışlıklara sessizce eşlik etmekte veya geçiştirmektedirler.

Özcesi Kürd hareketinin geldiği yer, konum ve nüfus itibariyle kurulduğu döneme geri dönmüş, oldukça edilgen ve politika üretmekten uzaklaşmıştır.

Tüm parti ve örgütlerin yanlış gidişata karşı durma ve PKK’yi yanlıştan vazgeçirme yeteneğini giderek kaybetmektedirler.

 

Türk devleti, Kürdistan’daki HDP belediyelerinin tümünü, PKK’ye yardım ediyor bahanesiyle el koymuştur... Birçok kuruluşa mensup sivil kadrolar çeşitli bahaneler yaratılarak içeri alınmakta ve ağır hapis koşullarından geçirilmektedi. Pkk nin sivil siyaset ve kendi aralarına mesafe koymamaları,devlete bu günde rahat saldırı fırsatı vermektedir.HDP kongrelerinde atılan Biji serok Apo ve yapılan tüm eylemlerde taşınan Öcalan fotografları,İdris Baluken ve S. DEMİRTAŞ başta olmak üzre binlerce insanımızın,yargılanmasına ve hüküm giymesine neden olmaktadır.

Oysa siyasetin ABC si olan bu stratejik hatayı yapmak, bir parti için hata olmaktan öte Tc devletinin gözüne bakılarak onayı önceden alınmıştır.

Bir çok kuruma sızan,işbirlikçi,ajanların vasıtası ile devletin kirli politikası parti ve örgütlerimize yanlış yapma ve terörize edilme dayatılmaktadır. Bu durum konum ihtibarı ile partilerde,dominant duruma geldiklerinin işaretlerini Demirtaştan sonra daha net verilmektedir. “Halklar adına” HDP deki bu degişimi görmemek,fark etmemek devletin oyunlarına boyun egmek olduğuna kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Üç beş kişiylen kurulan Kürd partileri,kuruluş aşamasında bile en üst talapleri olan, Ayrı,Bağımsız,Birleşik, Federal veya Otonom bir Kürdistanı hedefllemiş olmalarına karşı bugün ciddi bir basın yayın,kitlesellik,nicel de olsa dostlukları ve askeri güce sahip olmalarına rağmen, bu çark edişin nedeni bilinmemektedir.

Yeterli düzeyde örgütlü güçleri yok iken, ayri devlet talebini dillendirenler,bu uğurda yüz binlere varan ölümler, yıkılan köyler ve şehirlere göç eden milliyonlar rağmen,ne tez unutuldu?

Bu gün düne nazaran daha güçlü ve örgütlü bir konumda iken “biz devlet istemiyoruz, Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, bayrakla sorunumuz yok, ekonomik krizin nedeni İmralı’da esir tutulan Öcalan’dır gibi nice safsatalar.

Ala Rengini kendisine sorun görenler sömürgecilerin bayrak ve kurumlarına selam durmaktadırlar.

Kendilerine bağlı olan kitleler ve bir kısım aydınlar da bu safsatalara karşı net tavır almamaktadırlar.

Ekonomi kötüleştikçe, T.C devletinin zayıflaması kaçınılmazdır. Devletin başındaki zatın, en kritik kurumlara yakınlarını yerleştirmiş olması da devletin zayıflıklarını göstermektedir. Buna rağmen devletlerin imkanlarının çokluğu da unutulmamalıdır. Tüm bu olanak ve imkanlarına rağmen T.C devleti bu sıtma nöbetinden kurtulamayacaktır. Kürd örgütleri ellerindeki imkanları ters bilemezlerse, zulüm edenlerin elindeki erk parçalanmaya mecburdur.

 

Türkiye’de ortam yeniden ısınacak, kitlelerin huzursuzluğu giderek artacaktır.

Kürd halkının doğru bir örgütlenme ve haklı mücadelesi karşısında, her türlü zincirin, özgürlük talebimiz karşısında kırılıp parçalanması kaçınılmazdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar