Avrupa liderleri Türkiye için yine pozitif bir gündemle mi toplanacak? -

Avrupa liderleri Türkiye için yine pozitif bir gündemle mi toplanacak? -

.

A+A-

Marc Pierini

25-26 Mart’taki Avrupa Birliği liderler zirvesinde Türkiye’nin yeniden masaya gelmesi kuvvetle muhtemel. Ancak zirvede nasıl bir tutum takınılacağı merak ediliyor.

Avrupa Birliği eski Türkiye Temsilcisi Marc Pierini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Mart’ta açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’ndan önce Carnagie Avrupa’nın internet sitesinde yayınlanan “Pozitif bir AB-Türkiye gündeminin bedeli” başlıklı makalesinde Ankara’nın Avrupa’yla ilişkilerindeki hedefinin ticaret, ekonomik konular ve mülteci düzenlemeleri olduğunu belirtiyor.

Pierini, Erdoğan’ın sivil toplum, akademik özgürlük ve insan hakları gibi konuların gündeme getirilmesini istemediğini, bu konularda Avrupalı liderlerin de Türkiye ile hangi stratejiyi izleyecekleri konusunda bölünmüş durumda olduklarını belirtiyor.

Geçtiğimiz on sekiz ayın, Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinde sanki AB liderleri bilmiyormuş gibi bir kötüleşmeye tanık olduğunu aktaran Pierini, şu yorumu yapıyor:

“Ankara ve Avrupa başkentleri arasındaki dış politika farklılıklarının uzun bir listesi bulunuyor. Bunlar arasında NATO'ya karşı düşman füze sistemlerinin konuşlandırılması, Doğu Akdeniz'de askeri bir eskort gözetimindeki gaz araştırma operasyonları ile Azerbaycan, Libya ve Suriye'deki savaş operasyonları bulunuyor - bölünmüş ada Kıbrıs için bir çözüm konusunda yeni bir duruştan bahsetmeye gerek dahi yok.

Aynı zamanda, Türkiye’nin hukuk devleti mimarisi, Avrupa ülkeleri ve ABD’ye yönelik her zamanki dozda komplo temelli suçlamalarla tutarlı bir şekilde bozuluyor.”

Pierini, 25-26 Mart AB devlet ve hükümet başkanlarının Avrupa Konseyi toplantısında, Türkiye ile ilişkilere ayrıntılı bir şekilde bakılmasının beklendiğini, ancak zirveden pek çok liderin olumlu bir gündem umduklarını, bazılarının ise daha fazla yaptırım konusunu tartıştıklarını aktarıyor.

Ankara’nın cezai tedbirlerden kaçmak için gündemi Avrupalıların hoşuna gidecek reformlarla doldurmaya çalıştığının altını çizen Pierini, “Oysa Türkiye'deki iç gelişmeler ters yönü işaret etmeye devam ediyor. Bu noktada olasılıklar, yalnızca sınırlı bir anlaşmanın her iki taraf için de siyasi olarak mümkün olacağı yönündedir” diyor.

Pierini, AB hükümetlerinin Almanya, İtalya veya İspanya gibi ister ekonomik nedenlerle veya Bulgaristan, Almanya, Macaristan ve Yunanistan gibi ister yeni bir mülteci dalgasından korktukları için Ankara ile daha sakin, daha öngörülebilir bir ilişki istediklerine şüphe olmadığın vayrgu yapıp ekliyor:

“Ankara ve İstanbul'da, iş adamları derneği TÜSİAD gibi pek çokları, Türkiye'nin ana ticaret ve yatırım ortağıyla düşmanca bir ilişkinin, korkunç bir ekonomik durum, doğrudan yabancı yatırımlarda ciddi bir düşüş ve bazı büyük Avrupalı ​​yatırımcıların Türkiye'den çıktığı bir dönemde savunulamaz bir durum olduğunu görüyor.”

“Nitekim, ‘Yeni Türkiye’ ve artan askeri gücü hakkındaki tüm konuşmalara rağmen, zor olan gerçek, ülkenin halihazırda büyük ölçüde Avrupa'nın endüstriyel ve finansal yapısına entegre olmasıdır” diyen Pireni, Türkiye‘nin, Avrupa ile başa çıkmak için - varsa - çok az alternatife sahip olduğunu, sürekli bir düşmanlıktan da hiçbir çıkar elde edemeyeceğini ifade ediyor

“Bu parametreler içinde mesele, olumlu bir AB-Türkiye gündeminin nasıl geliştirileceği ve her iki taraf için de ödenecek bedelin ne olacağıdır” sorusunu ortaya atan Pierini şu noktalara değiniyor:

“Bu hafta, Türk liderliği siyasi ve ekonomik reformları açıklayacak, ancak henüz ayrıntı yok. Avrupalılar daha önce bu tür vaatleri çok duydular, ancak söz konusu olan, Türkiye’nin demokratik başarısızlıklar listesi uzun ve gün geçtikçe arttığı için, özellikle hukukun üstünlüğü alanında bu tür vaatlerin inanılırlığıdır.”

Tamamen otokratik bir hükümet sistemi artık sağlam bir şekilde yürürlükte olduğuna işaret eden Fransız diplomat Pierini, AKP ve MHP‘nin aralarındaki mevcut iktidar ittifakını korumak için ülkenin seçim yasasını değiştirmeye yönelik çalışmalar yürüttüklerinin de altını çiziyor.

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın yıllardır hapiste olduğunu, HDP’nin kapatılmakla tehdit edildiğini, akademik özgürlüğe ve kurumlara saldırı olduğunu da aktaran Pierini, “AB ile olumlu bir gündem için çok fazla konu var” sözlerini kullanıyor.

Ankara’nın Avrupa’yla ilişkilerindeki hedefinin, AB ile gelecekteki gündemini ticaret, ekonomik konular ve mülteci düzenlemeleri ile sınırlamak olduğuna işaret eden Pierini, “Basitçe ifade etmek gerekirse, şu anda yürürlükte olan Türkiye’nin otokratik hükümet sisteminin ve iktidardaki İslamcı-milliyetçi koalisyonun hayatta kalması, Türkiye’nin seçim sürecinin geri kalan demokratik özelliklerini ve toplumun işleyişini engellemeye dayanmaktadır” diyor.

Makalesinin sonunda ise Pierini özetle şunları söylüyor:

“AB’nin duruma ilişkin algısı doğal olarak Türkiye’nin tersidir: Ankara ile esasa ilişkin herhangi bir anlaşma, ölçülebilir bir hukukun üstünlüğüne dönüş ve askeri alanda emin bir ilişki eşlik etmelidir. Bu sadece Avrupa Parlamentosu'ndaki ve birçok ulusal parlamentodaki politikacıların değil, aynı zamanda giderek artan bir şekilde iş çevrelerinin tavrıdır.

AB nasıl ki muhalefet lideri Alexei Navalny'yi hapse attığı için Rusya’ya, ayrıca Beyaz Rusya veya Myanmar'a daha fazla yaptırım uygulayabiliyorken, Türkiye söz konusu olduğunda nasıl başka yöne bakabilir? Türkiye’nin yargısı bu kadar siyasallaşmaya devam ederse, Avrupalı ​​şirketler önümüzdeki yıllarda nasıl yüz milyonlarca euro yatırım yapabilirler?

Ve iç siyasi nedenlerden dolayı, Ankara başka bir taviz isteyecektir - örneğin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir Avrupa Konseyi toplantısına ya da Akdeniz'de bir tür zirveye katılması için özel bir davet. Bu, ülkenin Avrupa'nın temel değerlerini pervasızca görmezden geldiği ve alay ettiği bir dönemde Türkiye’nin otokratik eğilimlerine bir lütuf verme gibi zor bir soruyu gündeme getirecektir.

Ankara’nın liderliğiyle çözülmemiş pek çok ihtilaf ve AB’nin dış politika sorumlusu Josep Borrell’in Şubat ayında Moskova’ya yaptığı aşağılayıcı ziyaretten sonra, AB liderlerine Türkiye’yle yapılan zirveyi şimdilik rafa kaldırmaları tavsiye edilecek. Bunun yerine, ana ihtilaflı sorunları çözmek için çok ve sessizce çalışmaları gerekir. Onlara iyi şanslar!”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.