Hüsamettin Turan

Hüsamettin Turan

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Siyasetinde İdeolojik Sapmalar ve Toplumsal Yozlaşma

A+A-

 

Kuzey Kürdistan’da son kırk yıl, ideolojik bir yanılsamanın ve stratejik yanlış yönelimlerin belirleyici olduğu bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Kürt milletinin Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, modern siyasal düşünce içerisinde en güçlü dayanak olarak milliyetçiliği merkeze alması gerekirken, bu zeminden koparılıp sosyalizm ve devrimcilik adı altında evrenselci bir ütopyaya mahkûm edilmiştir. Bu ideolojik tercih, yalnızca siyasal bir rota sapması değil, aynı zamanda Kürt toplumsal yapısının önderlik kapasitesine, kültürel sürekliliğine ve entelektüel birikimine ağır darbeler vurmuştur.

Ulusal hareketlerin başarısında tarihsel aristokrasinin, soylu ailelerin ve entelektüel kesimlerin rolü yadsınamaz. Kürt tarihinde de bu sınıflar, hem direnişin öncülüğünü yapmış hem de toplumsal hafızayı taşıyan simalar olmuştur. Cıbranlı Halid Bey, Şeyh Ubeydullah, Bedirxaniler veya Dersimli önderler gibi figürler, aristokratik ya da entelektüel kimlikleriyle ulusal mücadelede belirleyici rol oynamışlardır.

Ancak son kırk yılda, Kürt siyasetinde bu kesimlerin etkisizleştirilmesi, hatta feodaliteyle mücadele adı altında itibarsızlaştırılması, ulusal hareketin niteliğini zayıflatmıştır. Yerlerine avamdan, niteliksiz, örgüt disiplini dışında siyasal birikimi olmayan kişiler geçirilmiştir. Emir alması gerekenlerin emir vermeye başlaması, siyasal yapının iç hiyerarşisini altüst etmiş, Kürt siyasetini liderlik krizine ve toplumsal bir boşluğa sürüklemiştir.

Bu sürecin en ağır sonuçlarından biri, Kürt aydınlarının, yazarlarının, akademisyenlerinin ve düşünce üreten kadrolarının siyasal merkezden dışlanmasıdır. Siyasal alan, entelektüel kapasiteye değil, kör itaate dayalı bir düzen üzerine inşa edilmiş; böylece Kürt milletinin kolektif aklı felç edilmiştir.

Siyasal temsilin niteliği düştükçe, kitleler ile öncü kadrolar arasındaki bağ zayıflamış, hareket giderek dogmatik sloganlara hapsolmuştur. Bu durum yalnızca Kuzey Kürdistan’da değil, Rojava’da da kendini göstermiş, benzer bir kadro mühendisliğiyle ulusal mücadelenin derinleşmesi yerine, ideolojik bir kısır döngü yaratılmıştır.

Kürt siyasetinde iflas olgusu, yalnızca dışsal baskılarla açıklanamaz. Elbette Türk devleti ve diğer bölgesel güçlerin baskısı, şiddeti ve inkâr politikaları belirleyici olmuştur. Ancak içsel dinamiklerdeki yozlaşma, stratejik yanlışlıklar ve kadro tercihlerindeki sığlık bu iflası hızlandırmıştır.

Ulusal bilinci kurumsallaştıracak, Kürt milletini enternasyonalist ütopyaların değil, kendi tarihsel gerçekliğinin merkezine koyacak bir ideolojik çerçeve inşa edilememiştir. Bunun yerine, devrimcilik adı altında ulusal hedeflerin ertelendiği, sınıfsal söylemlerin milliyetçiliğin önüne geçirildiği, evrensel sosyalist söylemlerin ulusal kurtuluşun önüne set çektiği bir dönem yaşanmıştır.

Her ulusal hareketin temel dayanağı, kendi milletinin özgürlük ve bağımsızlık talebidir. Kürtler açısından bu talebin merkezinde milliyetçilik olmalıdır. Çünkü milliyetçilik, ulusal bilincin taşıyıcısı, siyasal meşruiyetin kaynağı ve devlet kurmanın ideolojik aracıdır.

Sosyalizm ya da devrimcilik gibi evrensel ideolojiler, ulusal mücadeleye destek unsuru olabilir; ancak onun yerine geçemez. Kürt siyasetinde bu gerçek göz ardı edildiğinde, ortaya çıkan tablo iflastır.

Her şerefli Kürt, bu gidişata karşı sesini yükseltmek zorundadır. Tarih, ulusal bilincin erozyona uğratıldığı, değerli kadroların tasfiye edildiği ve sıradanlığın öne çıkarıldığı dönemleri affetmez.

Namuslu Kürtlerin, namussuzlar kadar cesur olmadığı müddetçe ne Kürt milleti ne de Kürdistan özgürlüğe kavuşabilir. Ulusal mücadele, ancak nitelikli kadroların öncülüğünde, milliyetçiliğin ideolojik rehberliğiyle ve cesaretin örgütlü iradeye dönüşmesiyle başarıya ulaşabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar