Değer mi değersizleştirme mi? Yanıtı zaman verecek - İbrahim Aslan*

Değer mi değersizleştirme mi? Yanıtı zaman verecek - İbrahim Aslan*

.

A+A-

İbrahim Aslan

Egemen olan, ezdiği veya sömürdüğü kesimlerin tüm değerlerini, tarihsel ve toplumsal hafızalarını tarumar etmek ister.

Kimliksiz, kişiliksiz, nesneleşmiş ve kendisini bir hiç olarak gören bir insan topluluğu görmek ister karşısında.

Tüm dünyada olduğu gibi yaşadığımız coğrafyada da bunun çokça örneklerini özellikle yakın dönemce sıkça görüyoruz.

Baldırı çıplakların, çapulcuların, sömürülen halklar ve ulusların haklı olan tüm direnişleri, ezen tarafından her daim küçümsenir ve değersizleştirilmek için her türlü yalan ve yanıltma stratejileri kullanılır.

Gelişen teknik ile birlikte egemen olan ezdiği kesimlere karşı psikolojik savaş tekniklerini uygulayarak, değersizleştirme ve hafızayı yok etme boyutuyla her türlü yönteme başvuruyor.

Suriye’deki iç savaş ile birlikte özellikle IŞİD’in en insanlık dışı uygulamalarını bir sinema formatıyla kaydetmesi ve profesyonel bir şekilde yayması, yarattığı korku imparatorluğu açısından en güncel örneklerden biri olarak karşımızda duruyor.

Bu genel belirlemenin yanında son on gün içerisinde yansıyan ve bilinçli bir şekilde yansıtılan görüntü ve fotoğraflara 100 yıllık Kürt sorunu ve devletin hedeflediği amaç üzerinden bakmak gerekiyor.

Hakan Arslan’ın torba içerisindeki kemikleri

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren Hakan Arslan’ın kemikleri, 7 yıl sonra babasına bir torba içerisinde teslim edildi.

Diyarbakır Adliyesi’nde çocuğunun kemiklerinin içerisinde olduğu torba ile çıkan baba Ali Rıza Arslan, “O an tüm Diyarbakır’ı kucağıma verselerdi, ağırlığını anlamazdım” diye konuştu.

Baba Arslan’ın yaptığı, “Ağırlığını anlamazdım” açıklamasının anlamını devlet ve devletin muktedirleri çok iyi biliyor ve bunun için çocuğunun kemiklerini bir babaya torbanın içerisinde veriyor.

O ağırlığın altında sadece bir babanın veya bir annenin değil bir bütünen bir halkın ezileceğini hesap ettikleri için o fotoğrafı yansımasına izin veriyor.

Kaldırımın altlarına gömülen cenazelerden, Zindan Yeni’nin cenazesinin saklama kabı içerisinde ailesine teslim edilmesinden, Agit İpek’in kemiklerinin kargo kutusuyla annesine gönderilmesine kadar devlet her fotoğraf karesinde bütünlüklü bir strateji ile hareket ediyor.

Sadece bir aileyi değil bir halkı torbalara, saklama kutularına ve kargo paketlerine konmuş insan kemiklerinin ağırlığı altında ezmek istiyor.

Tam da bu noktada yapılmak isteneni Ali Rıza Arslan’ın sözleri, boşa çıkarıyor:

“O an tüm Diyarbakır’ı kucağıma verselerdi, ağırlığını anlamazdım…”

Bana sorarsanız bu sözler, 100 yıllık Kürt sorunu çerçevesinde yaşanan ve yaşatılanlar boyutuyla, 38 Dersim katliamında idam edilen Seyid Rıza’nın sözleriyle aynı anlam deryasında buluşacaktır tarihi akış içerisinde.

Çocuğunun kemiklerinin manevi ağırlığını bilen bir babanın insanlığa verdiği mesajdır bu.

“Bizi manevi değerlerimizin ağırlığı altında ezmek istiyorlar ancak bu yükü taşıyacağız” diyor baba Ali Rıza Arslan.

“Yalan ve hileleriniz ile baş edemedim, bu bana dert oldu; ama ben de size boyun eğmedim, bu da size dert olsun!” diyerek, idam sehpasına yürüyen Seyid Rıza gibi.

Semra Güzel’in eğilmek istenen boynu!

Hakan Arslan’ın torbadaki kemikleri, baba Ali Rıza Arslan’ın Seyid Rıza ile tarihi akış içerisinde buluşacak cümleleriyle birlikte HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’e yönelik yapılanlar, Kürt sorunu çerçevesinde birbirini tamamlayan bir başka fotoğraf karesi olarak çıktı karşımıza.

Semra Güzel’e yapılanları hepimiz az çok biliyoruz.

Çocuğu, eşi, sevgilisi, annesi, babası, yeğeni dağda olan yüzbinlerce Kürt’ten biridir Semra Güzel.

Kürt gerçekliğinin, Kürt sorunun ortaya çıkardığı milyonlarca fotoğraftan sadece bir tanesidir Semra Güzel ile Volkan Bora’nın fotoğrafları.

Ve o fotoğraflar nedeniyle suçlu ilan edildi Semra Güzel. Hukuksuzca dokunulmazlığı kaldırıldı ve aynı hukuksuzlukla gözaltına aldı ve tutuklandı.

Gözaltına alınırken de yine iyi bildiğimiz bir oyun oynanmaya çalışıldı.

Hakkını arayana egemenin boyun eğdirme oyunu!

Semra Güzel, bu oyunu boynunu eğmeyerek Orhan Doğan gibi İdris Baluken ve daha ismini sayamayacağım birçokları gibi gösterdi.

Yani psikolojik savaşın silahı bumerang gibi dönüp sahibini vurdu diyebiliriz.

Bugün açısından bunun anlamı henüz bazı kesimler tarafından anlaşılmıyor olabilir ancak bugün yaşananlar tarihe mal olduğunda değer, değersizleştirme ve ortaya çıkan sonuca gelecek kuşaklar bizden daha doğru olarak adlandıracaklardır.

Kaynak: Gazete Karınca

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.