Ali K Yıldırım

Ali K Yıldırım

Yazarın Tüm Yazıları >

Cumhuriyet ve Cumhuriyet

A+A-

Türkiye Cumhuriyet ilanının 95. yıl dönümünü kutlasa da bugünkü cumhuriyet ile M. Kemal'in cumhuriyeti arasında bazı farklılıklar ve benzerlikler var.

Bugünkü Cumhuriyet'de çok partili hayat sürse de her şey tek adamın elinde toplanmıştır. Dünkü cumhuriyet de de M. Kemal tek adamdı ve bir tek Cumhuriyet Halk Fırkası parti olarak vardır. Yani o günün bugünden farklı tarafı Cumhuriyet’in tek partili olmasıydı.

Şimdi "tek partili Cumhuriyet olur mu?" diyenler olacaktır. İşte Türkiye Cumhuriyetinde oldu ve bu zaaf bugünlere gelen hatalara ve bir çok kanlı çatışma ve katliamlara sebep oldu.

Osmanlı devletinde iktidarın babadan oğula geçtiği bir saltanat düzeni vardı. Bunun aşılmış olması, kadın hakları doğrultusunda yapılan düzenlemeler, hilafetin kaldırılması ile dinin siyaset üzerindeki etkisinin azaltılması iyi taraflar.

Ne var ki Osmanlı'nın Tanzimat sonrası sürecinde yaşanan çoğulculaşmaya tırpan atılarak çok partililiğe son verilmiş olması ve başta Kürt ve Kürdistan isimli derneklerin yasaklanması ile çok kültürlülüğe darbe vurulmuş olması bu cumhuriyetin zaafı. Bu nedenle bu Cumhuriyet demokratik bir cumhuriyet olmayıp, cumhuriyet olarak KEMALİST DİKTATÖRLÜK olarak adlandırılıyor akademik çevrelerce.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, dış dinamiklerin de teşvikiyle, gönülsüz bir şekilde çok partililiğe geçilmesiyle birlikte Türkiye DEMOKRATİK DÜNYA'YA UYUM SAĞLAMAMIŞTIR.

Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti, sanki coğrafik konumuna uygun bir şekilde, birer diktatörlük olan SURİYE ve IRAK ARAP CUMHURİYETi ile Avrupa arasında bir yer işgal etmiştir.

İran İslam Cumhuriyet'inin kuruluşunun da etkisi ve birer milliyetçi devlet olan Baas diktatörlükleri ve onların Cumhuriyetlerinin başarısızlığı ile Körfez petrol sermayesinin desteğini alarak Ortadoğu'da İslami fundamentalizm yükselişe geçti.

Bu koşullarda, devletin karar verici odaklarının etkisiyle, Türkiye Cumhuriyeti kendisini ve Cumhuriyetini yeniden update ( zamana uyarlama) ihtiyacını duydu. Türkiye İslami hareketin dinamizmini arkasına alarak yayılmak ve Ortadoğu’da yine Osmanlı gibi baş aktör olmak istedi. Yavuz Sultan Selim köprüsü ve bu isim etrafında kullanılan retorik bu dönemde öne çıktı.

İçerde FETÖ ile gerçekleşen ittifak, bunların daha fazlasını arzulaması nedeni ile bozuldu. Darbe girişimi tekrar Cumhuriyet'in tekli fabrika ayarlarına dönmek için iyi bir fırsat oldu. Bu süreçte dinci hareket sisteme tümden entegre olur iken, askeri kesime hükümet de temsil yetkisi verilerek iş birliği yeni biçimlere büründürüldü.

Uluslararası planda Kürtler'e kısmen daha yakın duran Amerika'dan uzaklaşarak Rusya ile yakınlaşma bu değişimin başka bir boyutunu oluşturuyor.

Türkiye; Cumhuriyet oldu, ama mutlu olamadı, barış ve demokrasi ve de istikrarı yakalayamadı. Ancak Avrupa'nın İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, İspanya, Belçika gibi krallık ile yönetilen ülkelerinde hem daha çok demokrasi var ve hem de barış, istikrar, azınlık hakları, din ve vicdan özgürlüğü ve barış var.

Siz olsanız bu tür saltanatları mı yoksa tek adamlı her gün insanların öldüğü cumhuriyetleri mi tercih ederdiniz?

Bence ikincisini...

Türkiye'yi işçiler de ikincisini tercih etmiş durumdalar.

Öyle ise başka bir şeyi kutlamak gerekiyor: Bu da barışa imkan veren azınlıkların eşit haklara sahip olduğu demokrasi ve özgürlük ile olabilir.

Eksik olan ne hamaset ne de hava alanıdır. Eksik olan zaafların üzerine gidememe cesaretidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.