Hüseyin Şahin

Hüseyin Şahin

Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

İki karpuz bir koltuğa sığar mı?

A+A-

Hüseyin Şahin

Ortadoğu son yılların en sancılı zamanını yaşıyor. Bu sancılı ve bir o kadar da hassas bir dönem ve coğrafyada Kürdlere bir şeyler çıkar mı gibi bir soruyu kendimize sormadan edemiyoruz. Arap Baharının gelip Suriye’de toslaması işin geldiği konum açısından çok önemlidir. Suriye, konum ve ilişkiler açısından birçok devlet ve örgütün burun soktuğu bir ülke idi. Bunların başında İran, Rusya ve Türkiye gelmekteydi. Suriye’nin sonunu yakınlaştıran ve Esad hanedanlığının bitişini getiren bu suni işgalci güçler oldu. Arap Baharının Suriye’yi sarmalaması en başta Türk rejiminin iştahını kabarttı. Bundan dolayı eskiden de desteklediği Müslüman Kardeşler cihatçı örgütünü, Esad rejimine karşı sonuna kadar destekledi. Bu da yetmemiş gibi TC, tüm radikal İslamcı grupların çatı örgütü olan DAİŞ gibi kelle avcısı, tecavüzcü, ganimet ve huri sevdası ile yanıp tutuşan katillerin hamiliğine soyundu. DAİŞ denilen güruhun ilk eylemleri, deyim yerindeyse önce Kürdlere yöneldi. Kafa kesti, ırza geçti, pazarlarda kız çocuklarını sattı. Afrin’i de işgal ederek Kürdlerin Akdeniz’e açılan kapısını kapattı.

7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırması taşların yerinde oynamasına sebep oldu. Bu saldırıyla birlikte kendisine gelen İsrail, hemen harekete geçerek İran’ın kollarını Gazze, Lübnan ve Suriye’de kopartıp attı. Tüm bunlardan hareketle Bahçeli birden Apocu oldu. İran rejiminin gidici olabileceğini ve sıranın kendilerine de gelebileceğini hesaplayarak, Apoculuk üzerinden büyük oynamaya, onların üzerinde Kürdleri en azından üç parçada kontrol etme hesapları içerisine girmesine sebep oldu. Bahçeli’yi bu işe itekleyen derin devlet aklı dolayısıyla Erdoğan’dır. MİT mutfağında pişirilip İmralı’ya servis ettirilen bu tatsız yemek Kürdlerin midesine oturmuştur. İçinde hiçbir katık ve lezzet taşımayan bu yemeğin hiç hazmedilir bir yanı ve karşılığı yoktur. Kürdler için minimum hiçbir hak talep etmeyen Apo, kendi duruşunda şimdiye kadar milim ve zerre kadar bir talep olmadığını göstermiştir. Bu duruş ve demeçleri değerlendiren S. Demirtaş, “Serok’un herhalde bir bildiği vardır.” gibi talihsiz bir yöne sürüklenerek o da çıtayı Anıtkabir hatta Türkeş’in kabrine kadar düşürmüştür. Milimize edilen duruş, Bahçeli ve Türkeş hayranlığını torpilemiştir. Kimi Kürd şahsiyet ve yöneticilerinin cellatlarına methiye ve övgüler dizmeleri büyük bir talihsizliktir. Bunun ne dün Atatürk döneminde, 2015’te ne de şimdiki süreçte Kürdlerden yana bir getirisi olmamıştır. Apo ve Selahattin Demirtaş Kürdlerden yana bulundukları ortamda iyi bir sınav verdiler de biz mi ayakta uyuduk ve desteklemedik?

Kim ki Kürdler adına önderlik ve liderlik rolüne soyunmuşlarsa, bizlerin de onlardan beklentileri ister içerde ister dışarda Kürdlük davasını alabildiğince Allah’ına kadar sahiplenip savunmalarıdır. Dün Şeyh Said, Seyid Rıza, Qadı Muhammed, 49’lar davası, Sivas Kampı, Said Elçi, Musa Anter, M. Emin Bozarslan, A. Zeki Okçuoğlu, Faruk Aras, Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve 80 sonrası Mehdi Zana, Mazlum Doğan, Yılmaz Demir, Kemal Pir, Sakine Cansız, Nuran ve Recep Maraşlı, Aysel Çürükkaya, Mehmet Şener, Selim Çürükkaya, Nazif Kaleli, Yılmaz Çamlıbel, Mustafa Karasu ve diğerleri Kürdlük davasını duruş ve kararlılıklarıyla yaşamlarına tercih ettiler. Büyük devrimci Che Guevara’nın dediği gibi: “Anlamlıysa ölüm, hoş ve sefa gelmiş.”

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, iki karpuz bir koltuğa sığar mı? Apo’nun kurucu önder olarak kabul gördüğü bir yerde Selahattin Demirtaş’ın esamesi okunamaz. Devlet aklı, Apo ve avaneleri bu duruma müsaade etmeyecekleri gibi Selahattin Demirtaş’ın üç beş yıl, 2028’e kadar içeride kalmasını sağlayacaklardır. Apo, kendi güvenliği açısından Yalçın Küçük ağabeyisinin tavsiyesine göre İmralı Adası’nda kalmasını daha uygun görmektedir.

Gün ola, devran döne.

Makalemi 2025 yılının sonuna yaklaştığımız şu günlerde geriye kısa bir yolculuk yaparak noktalamak istiyorum.
27 Şubat deklarasyonu, 10 Mart Mazlum Abdi Rojava Kürd hükümeti, Şara görüşmesi, 21 Mart Berlin İsrail Elçiliğinde gerçekleştirilen Newroz etkinliği, Berlin Dersim Katliamı Anıtı, Kamışlo Konferansı, 12 günlük İran savaşı, PKK feshi, 7 Eylül Berlin Kürd Konferansı, Güney Kürdistan ve Irak seçimleri, 20 yıl aradan sonra Koma Amed müzik grubunun Diyarbekir konseri, 19 Kasım Duhok Barış ve Güvenlik Konferansı, 25 Kasım Meclis heyeti ve Apo görüşmesi, M. Barzani’nin Cizre’de Melaye Ciziri etkinliğine iştiraki, birçok boksör, sporcu, sanatçı, kadın pilot, kişi ve şahsiyetin başarıları vs.

Şimdiden yeni yılda hepinize sağlık, huzur, refah, sevgi ve esenlikler diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar