Abuzer Bali Han

Abuzer Bali Han

Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye'nin günümüzdeki Cumhuriyet şeklinde çözüm nedir ne olabilir?..

A+A-

Abuzer Bali Han

Bir yenilik yapılacaksa geçmiş tarihe bir bakmak lazım. Aylardır komisyon kuruldu, kurulacak derken, kuruluşunun üzerinden aylar geçti!  Hiç bir demokratik çözüm önerisi halka ulaşamadı! Bir halkın birçok parti ve örgütü dururken hapiste olan birinin halen ne söylediği de tam olarak belli olmayan ve Kürdistan'ın başka parçalarını da Türkiye‘ye bağlama girişimleri elbette boşa çıkacaktır! „Aklın yolu birdir!“ derler. Bu çözümü tarafsız Türk, Kürt bilim adamlarına bırakmak, bence en doğru çözüm şeklidir!..

Geçmiş tarihten örnekler alırsak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile Anadolu halkları kurtuluş savaşı hemen hemen ayni dönemlere rastlar. Anti imperyalist bir doğrultuda gelişen ve komşu olan bu ülkeler birbirlerine de yardımcı olmuşlar! Rus Çarlığının yıkılışından sonra kurulan Sovyetler Birliği ve başta Lenin’in „Ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı“ ile Sovyetler Birliği‘nin bünyesindeki onlarca halk kendi kaderlerini tayin etmede özgürce davrandılar. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da adı geçen halklar kendi iradeleriyle ayrılarak kendi devletlerini kurdular!..

Anadolu‘da Mustafa Kemal Paşa‘nın liderliğinde gelişen kurtuluş savaşına Anadolu‘da yaşayan tüm halklar kader birliği yaparak savaştılar! Savaş sonunda Mustafa Kemal Paşa halkçı ve sosyalist görüşlü olan başta Çerkez Ethem ve sosyalistleri tasfiye etti! Geçici gibi kurdurulan Türkiye Komunist Partisi (TKP) merkez komitesini Karadeniz Bölgesinde kıyıda bıçaklatılarak bir tekne ile denize sürdüler! Bir müdet sonra da sanki top ateşiyle denizde boğuldular haberi ile sosyalizmin de defterini ğirmüş oldular! O gündür, bu gündür Anadolu‘da sosyalizm ve sosyalisler hep düşman gibi gösterildiler!..

Sovyetler Birliği‘ndeki halkların kendi kader tayin hakları Anadolu’da gasp edilerek tek ırka dayanan ulus devletini zoraki olarak kurdular!.. Şeriat istiyor diye 1925‘te Kürtlerin haklarını istiyen Şeyh Said ve arkadaşları asıldılar! 15 Kasım 1937'de ise başta Seyit Rıza olmak üzere İstiklal madalyası olan Cebrail Ağa’ya idam cezası müebete çevrilerek  verildi. Seyid Rıza’nın yaşı 75’ten 57’ye indirilerek idam edildiler!.. Yaş küçültürken şahidin ifadesini hakim, Seyid Rıza’ya sorar:“Bu konudaki düşünceniz nedir? O da şöyle yanıt verir:“Hakim Bey! Bu şahit gösterdiğiniz Hüseyin Doğan, O, benim büyük oğlum Şah Hasan’dan iki yaş küçüktür! O, nasıl benim doğum tarihimi bilecek?!. Bir kere kafanıza koymuşsunuz! Beni asmaya karar vermişsiniz! Yalan, dolana ne gerek var!“ der!..

Anadolu’da kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti sadece Kürtler ve diğer halklarla uğraşmadılar! Dini inaçlı olan birçok Türk vatandaşı da bu uygulamalardan payına düşeni aldılar! Bunlardan biri de İskilipli Mehmed Atıf Hoca (1875, Toyhane - 4 Şubat 1926, Ankara), Türk imam, müderris  (profesör) olduğu halde kılık kiyafet ve şapka kanununa aykırı davrandığı gerekçesiyle asıldı! İskilipli Mehmed Atıf Hoca gibi düşünen günümüzdeki eski ideolojinin yerini alan Türkçü, dini gelenekten gelenler yönetimde olmalarına rağmen bir türlü doğru çözüm yolu bulamıyorlar!..

O zaman çıkış ve çözüm yolu ne olmalı?!. Bilim her şeye çare bulan ve sorunları çözen bir yöntemdir! Avrupalılar „Politika Bilimi“ denen bilimden 100 yıldır yararlanmaktalar! Bu bilim Türkiye’de uygulanıyormuş gibi entrikalar ve askeri cuntalarla zoraki yönetimlerle, inançların da olmayan başkalarına dayatılarak zoraki sürdürülmeye çalışılmaktadır!..

O zaman denilir ki:„Aklın yolu birdir!“ doğrultusundan giderek gerçek Türk bilim adamları buna en doğru yolu bulabilirler! Bu işi onlara bırakmadıkça, düzlüğe çıkma mücadelesi bir yüzyıl daha da geriye doğru gidebilir!..

Bügünkü Türkiye Cumhuriyeti,  Anadolu Yarımadası ile Kürdistan’ın kuzey Mezopotamya bölgesi ile Avrupa yakasındaki Trakya'ya yayılmış, Osmanlı mirası üzerine kurulmuş, dünyada benzeri az bulunan ve cumhuriyetle yönetilen bir devlet! Osmanlı mirası üzerine kurulan bu devlet, Anadolu Yarımadası‘nın Asya kıtası ile Avrupa arasında tarihi bir köprü  konumundadır. Burayı uzak doğuya ve güney Asya'ya bağlayan, eskiden ipek yolu Kürdistan‘dan topraklarının tam da üzerinden geçerdi. Bu toprakların peygamberler diyarı olması nedeniyle hem islam alemince kutsal sayılması, hemde de bu adı geçen coğrafyalar üzerinde tarihi büyük savaşların olmasına neden olmuştur. Yine  bu topraklar üzerinde tarih boyunca kimi tomlumlar kaçarken, kimisi kovalamış, kimi toplumlar da tamamen yok olmaktan kendilerini kurtaramamışlar. Bu nedenle tarih boyunca birçok göç dalgaları Kürdistan üzerinden Anadolu'ya, ya da Anadolu üzerinden Kürdistan'a akıp gitmişler. Bu göç eden kavimlerin bazıları bu topraklar üzerine yerleşerek zengin birer kültür hazinesini de orada yaşıyan halklara miras bırakmışlar. Bu yönüyle yöre, halklar açısından bir mozayikler ülkesini andırmaktadır!..

Türkiye olarak adlandırılan ülkede resmi ağızlara bakıldığında nüfusun yüzde 99'u müslüman ve Türk olarak tanımlanır! İşin aslı hiç de öyle görüldüğü gibi değil! Örneğin yapılan etnolojik ve sosyolojik araştırmalar sonucu aşağıdaki halk topluluklarının Türkiye ve Kürdistan'da yaşadıkları  tespit edilmiştir! Başta Türkler ve Kürtler olmak üzere Arap, Rum, Laz, Azeri,  Çerkez, Arnavut, Gürcü, Süryani, Keldani, Asuri, Fars, Arami, Afgan, Pomak, Tatar, Kırgız, Çeçen, Tacik, Pakistanlı, Hintli, Türkmen, Karapapak, Uygur, Kazak, Özbek, Karakalkaplar, Karaçaylılar, Kumuklar, Dağıstanlılar, Estonyalılar, Polonyalılar, Sudanlı, Osetler, Hemşinli, Ermeni, Kubanlar, Molokan Rusları, Çingeneler, Alman, Yahudi, İnguşlar, Abhazlar (Abazalı) ve diğer bazı küçük toplulukların halen Anadolu ve Kürdistan’da yaşamakta oldukları tesbit edilmiştir!.. Bu sayılara son yıllarda Anadolu’ya akın akın gelen Afrika halklarını da eklersek, oluşan durum bugünkü Almanya’dan farksızdır!..

Yukarda adları belirtilen 50'ye yakın ırktan oluşan topluluğun yanı sıra yine inanç bakımından da ayni ırktan olan insanlar arasında da bazı ayrışmaların olduğu gerçeği de kendi varlığını korur. Bu konuda Araştırmacı yazar Peter Alford Andrews'in "Etnic Groups in the Republic of Turkey" Türkiye Cumhuriyetindeki Etnik Topluluklar adlı 1989 yılında Almanya'nın Wiesbaden şehrinde basılan yapıtında Türk kökenli topluluğu inanaçları doğrultusunda şöyle tasnif eder: "Türkler : Sun‘i Türkler, Alevi Türkler, Sunni Yörük Türkler, Alevi Yörük Türkler, Alevi Türkmenler, Tahtacı Türkmenler, Abdal Alevi Türkler, Şii Azeri Türkler, Azeri Karapapak Türkleri " gibi...

Diğer halk topluluklarında da yukardakine benzer bir sınıflandırma yapmak mümkündür. Örneğin: Kürtler arasındaki inanç ayırımları son dönemlere kadar nerdeyse halklar arasında dahi görülmeyen bazı ayrılıklara ayrıldığına da rastlanır! Örneğin: Birbirlerine kız alıp vermemek, hata bazılarının kestiğini yememek gibi ilkel toplumlarda dahi benzerine az rastlanan davranış biçimlerine de yer yer rastlamak mümkündü. Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin boy vermesiyle bu batıl inançların yerine çağdaş toplumlarda görülen dayanışma ve yaşam örnekleri Kürt halkı arasında da boy atmaya başladığını görmekteyiz. Kadın ile yabancı bir erkeğin yanyana gelmediği bir topumdan bugün sosyal mücadelede yerini alan ve kahramanlıklar yaratan Kürt insanı destanlar yaratmaktalar!..

Kürt halkını yüzyıllar boyunca sunnisini alevisine, alevisini şafisine kırdıranların maskesi artık düşmüştür. Hatta eski Kürt inanışlarını olduğu gibi koruyan Ezdi Kürtlere devletin dinayetinin eliyle zülm edilmiş, horlanarak Asuri ve Süryanilere yapılan soykırımdan geçirilmeye çalışılmış, geriye kalanların çoğuna da eline birer pasaport verilerek yurtdışına işçi olarak gönderilmiştir!..

Tüm yukarda belirtilen olumsuzlukların dışında Kürdistan'ın sosyo-ekonomik yapısından kaynaklanan aşiretçilik, ağa ve şeyhlik gibi dini kurumlarla devlet işbirliği yaparak adeta Kürdistan'ın bir çok yöresi tarih boyunca kendi başlarına buyruk derebeylerce yönetilmesi ayrı topluluklar halinde yaşamalarına neden olmuştur. Cumhuriyet ile başlatılmak istenen „Toprak Reformu“ ise seçimden seçime ertelenerek günümüze kadar süre gelmiştir!

Günümüzde her zaman gündemde olan Menzil ve şeyhleri gibi dini  tarikatlar devlet eliyle nerdeyse holdingleştirilerek yöresel baskı unsurları olarak halen kullanılmaktalar. Bu tarikatların metrepollerde holdinleşerek gövde gösterileri yapmaları, cumhuriyet devrimlerinin hedefine ulaşamadığının da kanıtı olarak göstermek gerekir! Feodal toplumdan arta kalan ve çağdaş olmayan bu değerler son yirmi yılın içerisinde ulusal kurtuluşun verdiği ruhla Kürt tomlumunu hızlı bir ulusallaşma sürecine itmiştir!..

1923 yılında kurulan anayasadaki gerici ve ırkçı maddeler, daha sonraki değişmelerle varlığını koruyarak aradan bir yüzyıl geçtikten sonra halen bunun Anadolu’da geçerli olamıyacağını anlamayan devletin gizli ve açık kurumları halen işbaşındalar! Parti ve yöneticilerinin yüz yıl önce yürürlüğe koydukları çağdışı anayasal maddelerin değişmesi konusunda direnen gerici ve ırkçı çevreler halen işbaşındalar!.. Önümüzdeki gün ve aylarda çağdaş bir anayasanın yapılması, Türkiye ve Kürdistan'ın halkları açısında artık bir zorunluluk haline gelmiştir…

Halkların dili, dini ve ırki yapıları birbirine yük olarak değil, anayasal temelde eşitlik ilkesine dayandırılmalıdır! Çok kültürlüğün verdiği gerçeklik zaaf değil, zenginliktir. Sadece bu zenginliklerden ürkenler faşistlerle onların döngüsünden çıkamayan gericilerdir!..

Faşist liderler artık dünyanın her yerinde eninde sonunda döktükleri kanda boğulmuşlar! Türkiye‘deki gerici ırkçı faşistlerin sonu da dünyanın diğer faşistlerinin  akibeti  gibi olacak! Onlar döktükleri kanlarda boğulacak, halklar ise barış içinde özgürce bir arada yaşayabilecek!..

Halklar kendi kaderlerini belirlemede özgürce, baskı altında kalmadan karar vermelidir! Bir halkın dışarda birçok parti, kurum ve kuruluşları varken, tutsak tutulan biriyle demokrasiyi inşa etmek oldukça güç ve de gülünç bir çözüm yöntemidir!.. Barış ve kardeşlik ancak uluslararası normlarda ve saygınlığı olan, demokrasinin yerleşip, geliştiği devletlerin fe gözetimi altında, onların şahitliğinde, tıpkı Lozan’da yapıldığı gibi yapıldığında kalıcı olabilir! Gerçi Lozan Barış Antlaşması kandırıcı bir antlaşma olarak tarihe geçti. Türkiye adına toplantıya katılan İsmet Paşa’nın Kürt oluşu ve Türkler adına da toplantıda bulunduğunu söylemesi, bu iki yüzlülük günümüzde de tekrar edilmek istenmektedir. Daha dün Federe Kürdistan Bölgesi Develeti adına ikili antlaşmalar gereğince Türkiye Cumhuriyetini ziyaret eden Başkan Mesud Barzani’yi bile hazmedemiyenlerin Kürtleri temsil etmeye ve Kürtler adına konuşma hakları yoktur! Türkler, Kürtleri tanımadıkça, Kürtleri içten gelerek sevmedikçe, Kürtlerin seve seve Türkleri kabullenmesi asla beklenmemelidir!..

Kürtleri yapılan kandırmacalarla oyalanması, Türklerin tarihi aynazlığından kaynaklanıyor! „Türkün, Türkten başka dostu yoktur!“ söylemi Türklerin tarihi yanılgısıdır! Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik halklar sorunu bilimsel bir tesbittir. Bu sorunun bir yüzyıl daha ertelenmesi demek, Türkiyenin bir yüzyıl daha kaybetmesi anlamına gelir! İnsanlar yaşadıkları topraklar üzerinde kendilerini özgür görmiyorlarsa Türkler ne yapsalar da onlara zorla kendilerini kabul ettiremezler!..

 Eşitlik ve kardeşlik sözle değil, uygulamada kendini hisettirmeli! Buna karar verecek olanlar da uygulamada haksızlığa uğrayan halkların bireyleridir! Ezen halkın bireyleri ezilenler adına karar veremezler! Eşitlik pratikte uygulanmadığında sadece kaybeden Kürtler değil, zira kaybedecek olanlar çağdışı kalan Türkler olacak!..

Artık Kürtler de yol ayırımına gelmek üzereler! Ya çağdaş, demokratik bir cumhuriyette eşit vatandaşlık haklarından kanunlara dayanılarak yaşayacaklar! Ya da devletleşen Kürdistan topraklarına  gönülden bağlılıklasrını hep sürdüreceklerdir!.. Bu çözüme karar verecek olanlar da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olacak!..

Hani denilir ki: „Zorla güzellik olmaz!“  Kısacası halk deyimiyle: „Sev beni, seveyim seni!..“ Sizce de başka bir yolu var mı?..

 

           3. 12 (Berfenbar) 2025

                     Abuzer Bali Han

                -Eleştirmen-Politolog-

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.