Büyük Alevi Kurultayı’ndan deklarasyon: ‘Devlet elini inançlardan çekmeli’

Büyük Alevi Kurultayı’ndan deklarasyon: ‘Devlet elini inançlardan çekmeli’

.

A+A-

Alevi örgütleri, Büyük Alevi Kurultayı sonrası açıkladığı deklarasyonda, “Devletin tüm inançlardan elini çekmesi, laikliğe aykırı olan kurumların kapatılarak gerekli yasal ve anayasal düzenlemelerin yeniden yapılması ve toplumsal ilişkilerin dinsel temalardan arındırılması gerekmektedir” ifadelerine yer verildi.

Alevi örgütleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulmasına karşı bugün İstanbul’da “Büyük Alevi Kurultay”nda buluştu. Binlerce kişinin katıldığı kurultayda, konuşmaların ardından hazırlanan deklarasyon açıklandı.

Ülkede artan baskı ortamına dikkat çekilen deklarasyonda, “Türkiye’de tekçi, Türk-İslam sentezci uygulamalar hayatın her alanında kendini hissettirmekte ve iktidarın kurduğu sosyal ve politik baskı mekanizmalarıyla daha da kurumsallaştırılmaktadır” denildi.

Deklarasyonda öne çıkan başlıklar şöyle:

Zorunlu din derslerini kaldırmak bir yana eğitim daha da dinselleştirilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı hayatımızın her alanına müdahale eden ‘fetva’larına devam etmektedir. Cemaat ve tarikatların önü açılarak yoksul halk yığınları kimliksizleştirilmekte ve her türlü istismara açık bırakılarak kullanılmaktadır.

Kız çocukları ‘evlilik’ adı altında sistemli cinsel istismara maruz bırakılmakta ve sorumlular cezasız kalmaktadır. Toplumsal yaşam, başta kadınlar olmak üzere her türlü şiddete ve cinayete açık hale getirilmektedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ile toplumun büyük bir kesimi her gün daha da yoksullaştırılmaktadır. Başta Kürt sorunu olmak üzere ret, inkar ve çatışmalar yüzünden insanlarımız hayatını kaybetmeye devam etmektedir. Baskı ve asimilasyon politikaları sonucunda halklar, inançlar ve kültürler mozaiği olan bu topraklar gittikçe çoraklaşmaktadır. Temel insan hakları yok sayılmakta, yeni yasaklamalar ve keyfi uygulamalarla ülkemiz bir hapishaneye dönüştürülmüştür.

Eşit yurttaşlık

Laiklik, demokrasi, temel insan hakları, ifade özgürlüğü ve eşit yurttaşlık konularında ülkemiz her gün biraz daha kötüye gitmekte, mevcut anayasa bile uygulanamaz hale getirilmektedir. Rızalık toplumuna inanan bizler için, bu ülkede yaşayan, ayrımsız herkesin temel insan haklarından yararlanmasını ve eşit yurttaşlık temelinde bütün kimliklerin kendilerini özgürce ifade edebilecekleri laik ve demokratik bir anayasa, bizim açımızdan kaçınılmaz bir zaruriyettir.

Yetmiş iki millete bir nazarla bakan biz Aleviler, halkları eşit ve kardeş görürüz. Her Alevi bilir ki Kürt de Ermeni de Laz da Rum da Arap da ve devletin inkâr ettiği her kimlik bizim açımızdan tartışmaya açılamayacak bir hakikattir. Bizim gözümüz halklar arasına sınır çizen devletin gözü değil, ermişin, dervişin, abdalın, seyidin, pirin, mürşidin, talibin ve cümle canların gözüdür. Geçmişe baktığımızda, herkes gibi biz de kıyımlardan geçmiş, asimilasyona uğramış ve inancını gizlice yaşamak zorunda kalmış bir topluluğuz. Bu gerçekliğin farkında olarak, toplumsal yüzleşme kaçınılmaz bir gerekliliktir.

‘Asimilasyon politikaları hız kesmeden devam ediyor’

Ocaklarımızın bin yılı aşkın süredir, bin bir emekle bu günlere taşıdığı Alevilik, kentleşmeyle birlikte vakıf, dernek ve Cemevlerimizin kurulmasıyla yeni bir boyut kazanmış, daha görünür olmuş ve hak temelli mücadelesini geliştirmiştir. Bütün bunlar emekle ve tırnakla kazınarak elde edilmiştir. Devlet Alevilerin bu gelişme sürecine kayıtsız kalamamıştır. Bu sebeple, çalıştaylar düzenleyerek ve farklı biçimlerde ilişkiler kurarak sorunları çözmek yerine, yeni sorunlar yaratarak toplumu yanıltma yolunu seçmiştir.

Alevilerin içinde kendi Alevisini yaratma çabalarını sürdürmüş, tarihsel belleğinde olumsuz yer bulan tarihsel kişilikler öne çıkarılmıştır. Başta okullar olmak üzere kamu kurumları ve hayatın her alanında iktidar eliyle ayrımcılık hız kesmeden devam etmiş, ayrımcı uygulamalar ve nefret söylemleri bizzat iktidarın en yetkilileri tarafından ifade edilmiştir. İktidar, Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer kamu kurumlarının eliyle asimilasyon politikalarına hız kesmeden devam etmektedir.

‘Alevilik devlet gücüyle soluksuz bırakılıyor’

Meclis’te geçirilen torba yasa ve resmi gazetede ilan edilen Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ne demokratiktir, ne de müjdedir. Aksine bunlar Aleviliğin şimdiye kadar devlet gücüyle soluksuz bırakılmasının yeni bir aşamasıdır. Ancak, Alevi, toplumunda bunun bir karşılığı yoktur, beyhude bir çabadır. Bir inanç olarak, Aleviliği tüm yönleriyle kabul etmek yerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir ‘’Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’’ kurarak bizi hem inkâr etmekte hem de bir kültürel bir öğeye indirgeme çabası içine girmektedirler.

‘Devlet inançlardan elini çeksin’

Bir taraftan da bizzat Cumhurbaşkanı ve devlet yetkilileri Aleviliği kendilerine göre tanımlama çabalarına devam etmekte, Alevileri kendi içinde, İslam içi İslam dışı, Ali’li Ali’siz diyerek, hedef tahtasına koyma, kutuplaştırma ve bölme girişimleri yürütmektedirler. Anayasada Türkiye’nin laik, demokratik bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir. Ancak bütün uygulamalar laikliğin olmadığını göstermektedir. Biz Alevilerin, haklarını talep ederken Diyanet İşleri Başkanlığı’nın karşısında bir Alevi diyaneti talep etmiyoruz. İstediğimiz laikliktir. Devletin tüm inançlardan elini çekmesi, laikliğe aykırı olan kurumların kapatılarak gerekli yasal ve anayasal düzenlemelerin yeniden yapılması ve toplumsal ilişkilerin dinsel temalardan arındırılması gerekmektedir.

Talepler

Deklarasyonun devamında şu talepler sıralandı:

  • Cemevlerinin ibadethane statüsünün kabul edilerek, bu statünün gerektirdiği tüm hakların tanınması, el konulmuş dergahlarımızın ve mekanlarımızın geri iade edilmesi ve aleyhimize düzenlenmiş olan yasal düzenlemelerin geri çekilmesi,
  • Toplumun tüm kesimlerine bir deli gömleği gibi giydirilen, zorunlu din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması, toplumun tümüyle çağın gerisine savrulmasına neden olan eğitimin dinselleştirilmesinden vazgeçilmesi,
  • Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, toplumun tümünü domine etmeye yönelik girişimlerden bir an önce elini çekerek, temel siyasal sorunlarımız konusunda bir referans mercii olmaktan uzaklaştırılması ve nihayet tasfiyesine dönük adımların atılmaya başlanması,
  • Gerek kamu kaynaklarının ve gerekse kamu kadrolarının liyakat, adalet ve eşitlik ilkelerine göre dağılımının sağlanması, başta Aleviler olmak üzere ötekileştirilen tüm kesimler aleyhine sürdürülen negatif ayrımcılığa derhal son verilmesi,
  • Madımak’ın utanç müzesi yapılması,
  • Alevilere karşı işlenen nefret suçlarının açığa çıkarılması ve bu gibi nefret suçlarının önüne geçilmesi için gerekli hukuki tedbirlerin alınması,
  • Alevilere karşı yapılmış olan kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmesi,
  • Kutsal mekanlarımıza ve coğrafyamıza yönelik yağma, talan ve el koyma girişimlerine son verilmesi,
  • Alevi yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesinden vazgeçilmesi ve değiştirilen yerlerin isimlerinin iade edilmesi,
  • Alevi inancında özel yeri olan günlerin resmi tatil edilmesi,
  • Kamusal yayıncılığın ayrımcılıktan arındırılması ve uzun sözün özü, eşit yurttaşlığı da içeren yeni bir anayasanın yapılması, taleplerini bir kez daha buradan ilan ediyoruz.
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.