2015’ten 2020’ye bir adalet mücadelesi: Suruç Katliamı

2015’ten 2020’ye bir adalet mücadelesi: Suruç Katliamı

Avukat Gülhan Kaya, Suruç Katliamı'nın sorumlusu olarak görülen IŞID’çiler ve onlara yardım eden kamu görevlilerinin mahkeme önüne çıkarıldığı bütünlüklü bir yargılama yapılmasını talep ediyor.

A+A-

“14 celseyi geride bıraktık. 15’inci celse 18 Ağustos’ta görülecek. Tam beş yıldır bizler tüm faillerin sorumluluğu olan gerek IŞİD’çilerin gerekse kamu görevlilerinin yargılanması için mücadele ediyoruz. Fakat soruşturma aşamasında soruşturma dosyası kapatılmaya çalışıldığı gibi sadece eldeki tek sanık olan Yakup Şahin’in yargılanması yapılıyor. Oysa biz bütünlüklü bir yargılama istiyoruz.

“Mahkeme katliamdan önce ve sonra ihmali olan kamu görevlilerinin yargı önüne çıkması konusunda dirençli davranıyor. Onları yargılamıyor. Kaybolan görüntüler var ancak o görüntüleri kaybeden kamu görevlilerinin de yargılanması yapılmıyor.

“En ufak hak arayan insanlar yargı önüne çıkarılırken böylesi büyük suçları olanlar yargılanmıyor. Biz adalet mücadelesinin çok zor olduğunu biliyoruz. Mücadeleyi sürdüreceğiz…”

Avukat Gülhan Kaya, Suruç Katliamı’nda yaşamını kaybedenler için adalet istedikleri dava sürecini böyle özetliyor.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla, Kobanê’ye oyuncak ve insani yardım malzemeleri götürmek için Suruç’ta olan 300 genç, konakladıkları Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaptıkları sırada canlı bomba saldırısı gerçekleşmiş, 33 kişi hayatını kaybetmişti.

İddianame

Katliama ilişkin Urfa Savcılığı’nın hazırladığı 213 sayfalık iddianamede, üç kişi hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme" suçlarından 34’er kez; "Tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürmeye teşebbüs etme" suçlarından da 70’er kez olmak üzere toplamda 104’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi.

İddianamede saldırıyı Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün gerçekleştirildiği ve bunun mobese kayıtları ve aile teşhisi ile sabit olduğu belirtildi.

Yine iddianamede Şeyh Abdurrahman Alagöz, Antep’te üzerindeki bombayı patlatarak ölen Yunus Durmaz, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne bombalı saldırıda ölen Halil İbrahim Durgun ve Ankara Tren Garı şüphelisi ile tutuklu Yakup Şahin, örgütün Türkiye-Suriye sınır sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve örgütün Suriye’deki emiri İlhami Mali saldırının failleri olarak yer aldı.

2017-2020 arası dava süreci

Davanın ilk duruşması 5 Mayıs 2017’de Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü Ankara Katliamı’ndan tutuklu olan ve bu davada da fail olarak iddianamede yer alan Yakup Şahin, davaya katılmadı. Davanın 14’üncü duruşma ise 20 Mayıs 2020’de pandemi koşullarında gerçekleşti.

Davanın tek tutuklu sanığı Ankara Katliamı'nın da şüphelisi olarak tutuklu ve bir kez dahi hiçbir duruşmaya getirilmedi, SEGBİS ile bağlandı. 

Suruç için adalet raporu

Katliamın beşinci yıl dönömünde avukatlardan oluşan Suruç İçin Adalet Platformu, beş yılı anlatan detaylı bir rapor hazırladı. Rapordan öne çıkan bilgiler şöyle:

*Yardım malzemelerinin toplandığı Amara Kültür Merkezi bahçesinde, basın açıklaması yapıldığı sırada canlı bomba saldırısı gerçekleşmiş, 33 kişi yaşamını yitirmiş, saldırıda 150’nin üzerinde kişi de çeşitli biçimlerde yaralandı.

*Saldırıdan önce kültür merkezi çevresinde hiçbir güvenlik önlemi alınmamışken, saldırının hemen ardından kültür merkezi önüne çevik kuvvet ekipleri gelmiş, caddeyi bütünüyle trafiğe kapatmış, ambulans geçişine ve yaralıların sevkine engel oldu. Yaralıları hastaneye taşımaya çalışan kitle üzerine biber gazı atıldığına dair görüntüler dün gibi aklımızda…

*Katliamın bir numaralı faili olan IŞİD bağlantılı ve poliste arama kaydı olan Şeyh Abdurrahman Alagöz isimli terörist hiçbir güvenlik kontrolüne tabi tutulmaksızın Amara Kültür Merkezi’ne girmiş ve bu katliamı gerçekleştirdi.  

*Sonrasında dava dosyalarına gelen belgelerden, Şeyh Abdurrahman Alagöz ve Ankara katliamını gerçekleştirenlerden kardeşi Yunus Emre Alagöz hakkında “terör nitelikli aranan şahıs” kaydı olmasına ve bu bilginin bütün illere gönderilmesine rağmen, bu kişilerin yakalanmasına dönük herhangi bir girişimde bulunulmadığı ortaya çıktı.

Dava süreci

*Katliam soruşturması “gizlilik” zırhıyla müşteki ve vekillerine kapatılmış, soruşturmanın genişletilmesine ilişkin taleplerimiz görmezden gelindi.

*Katliamın hemen ardından mağdur ve müştekileri de kapsayacak şekilde kısıtlama kararı verilmiş olması, tüm kamuoyunun etkin ve sonuç alıcı bir soruşturma yürütülmeyeceği yönündeki haklı kaygılarını pekiştirdi. Soruşturmayı yürüten savcılık makamına, soruşturmanın genişletilmesi yönlü avukat talepleri yazılı olarak sunulmuş olmasına rağmen tek bir işlem yapılmadı.

AİHM başvurusu sonuçlanmadı

*Etkili soruşturmanın en temel kriterleri olan, soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık olması ve mağdurların sürece ve soruşturmaya katılması gerekliliği ihlal edildi.  Tüm bu ihlal gerekçeleriyle yaptığımız Anayasa Mahkemesi başvurusu reddedilmiştir. İç hukuk yollarının tüketilmesi ardından İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yaptığımız başvuru ise halen sonuçlanmamıştır.

*5 yıldır yinelediğimiz gibi “Suruç katliamı araştırılsaydı, Ankara katliamı gerçekleşmezdi.” Sadece dosyaya tarafımızca sunulan soruşturmanın genişletilmesi dilekçesi yönünde araştırma yapılsaydı dahi Ankara katliamı önlenebilirdi…

AYM katliamda siyasilerin sorumluluğunu görmezden geldi

*Ancak Anayasa Mahkemesi,  katliamın üzerinden geçen beş yılın sonunda, katliamla ilgili somut olayın koşullarında etkili soruşturma yükümlülüğü doğmadığına, yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının da açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verdi. Savcılık gibi Anayasa Mahkemesi de siyasilerin ve kamu görevlilerinin katliamın gerçekleşmesindeki sorumluluğunu görmezden geldi.

Dava gözlemleri

*Duruşmanın Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde yapılması davanın takip edilmesini engelliyor.

* Sanık Yakup Şahin’in duruşma salonunda hazır edilmesine karar verildikten sonra “bilmediğimiz bir nedenle” bu karardan geri dönülmesi davaya müdahale edildiğini göstermektedir.

*Katliam gününe ilişkin kamera görüntüleri olaydan üç buçuk yıl sonra dosyaya getirtilebilmiştir, fakat hala tamamı dosyada mevcut değildir.

*Abdullah Ömer Arslan korunmaya devam ediliyor.

Katliamın gerçekleştiği gün, Amara Kültür Merkezi önünde Suruç halkı tarafından katliamla bağı olabileceği düşüncesiyle yakalanan ve emniyet görevlilerine teslim edilen Abdullah Ömer Arslan'la ilgili, soruşturma aşamasında etkin her hangi bir işlem yapılmamış ve bu kişi hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.

Kovuşturma aşamasında da Abdullah Ömer Arslan’la ilgili işlem yapmaktan kaçınılmış, müdahil taraf olarak ısrarlı talebimiz sonucu davanın 6. Celsesinde "tanık" sıfatıyla dinlenilmesine karar verilen Arslan, 22.11.2018 tarihli yedinci duruşmada dinlenilmiştir.

* Davanın bugüne kadar firari olan sanıkları İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin yakalanabilmesi için somut bir işlem yapılmamakta, bu sanıkların nerede olduklarına dair bilgiler mahkeme dosyasına yansımamaktadır.

Evrim Kepenek-Bianet

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.