Hüsamettin Turan

Hüsamettin Turan

Yazarın Tüm Yazıları >

Muş Barosu'ndan Av. Şerafettin Kaya'ya Vefa

A+A-

mus-baro.jpg

27 Ekim 2018 Cumartesi günü yapılan bir törenle Muş Barosu Hizmet Binası'na eski Muş Baro başkanlarından ve baronun kurucularından Av. Şerafettin Kaya'nın ismi verildi.                       

Muş barosunun böylesi bir hassasiyeti gözeterek bu ismi(Av. Şerafettin Kaya) daha hayattayken ölümsüzleştirmesi takdire şayandır. Bu etkinlikten dolayı Muş Barosu yönetimini tebrik ediyor çalışmalarında başarılar diliyoruz.                                        
 

Bir kadirbilirlik örneği..

Başta Muş Barosu Başkanı Sayın A.Baki Çelebi olmak üzere, baro yönetim kuruluna ve bu etkinliğe katkı sunan herkesi bu anlamlı davranışlarından dolayı kutlarım.
 

"40 Yıl Sonra Buluşma" başlığıyla yapılan etkinliğe Av.Şerafettin Kaya ve meslektaşı Av. Ruşen Arslanyazar Abdurrahim Gümüştekin ile seçkin bir katılımcı topluluğunun katılım sağladığı Karaman Yavuz'un  ‘Hukukçuluğumdan Utanıyorum’ adlı belgesel filmi gösterildi.              
 

Kürt avukatlar Şerafettin Kaya ve Ruşen Arslan'ın hukuksal yaşamları ele alınan belgesel( Hukukçuluğumdan Utanıyorum)de avukatlar, 1971 askeri darbesinden sonra Diyarbakır Askeri Mahkemeleri`nde Kürt müvekkillerini savunurlarken Kürt dili ve kültürünün varlığını ileri sürerek, büyük bir tabuyu yıkarken, mahkeme tarafından “bölücülük“ suçlamasıyla tutuklanırlar. 1980 askeri darbesini Av. Arslan cezaevinde karşılarken, Av. Kaya da mahkemelerde, “cezaevlerinde insanlara işkence yapılıyor“ dediği ve işkenceleri kamuoyuna teşhir ettiği için tutuklanır. Daha sonra serbest kalan Avukatlar 80'li yıllarda Almanya'ya iltica ederler. Anlatımlarından 1971 ve 1980 askeri cuntasından sonra devletin “hukuk devleti“ niteliğini yitirerek “polis devleti“ niteliğine büründüğü görülmektedir. Devletin hukuk normları dışına çıktığı bu iki döneme tanıklık eden avukatlar, filmde bu dönemlerdeki baskı ve işkenceleri, hukuk dışı uygulamaları, mahkemelerin Kürt sorununa bakışını çok çarpıcı bir dille anlatmaktadırlar. Filmde, özellikle 1993 nevrozu ile ilgili görüntüler, devletin Kürt ve Kürdistan halkı üzerindeki baskılarının giderek arttırmakta olduğunu göstermektedir. Avukatlar, kendilerine yapılan yoğun işkence ve insanlık dışı uygulamalara rağmen, kin ve nefretten uzak olarak istemlerini şöyle dile getiriyorlar: “Türk devleti, Kürtlerin varlığını hukuksal olarak tanımalı, Kürt dili üzerindeki tüm baskıları kaldırmalı, tüm Kürtlere özgürce siyasal katılımda bulunma hakkı tanımalı ve yapılan bütün bu baskıların tekrarlanmaması için Türk devleti Kürtlerden özür dilemeli ki iki halk geleceğe güvenle bakabilsin“ ifadelerinde bulundu.
 

Film, siyasi savunma yapan avukatlar olarak Şerafettin Kaya ile Ruşen Arslan'ın yaşadıklarını, tutuklanmalarını ve hapishane deneyimlerinin dışında 12 mart 1971 öncesinden başlayan hukuk serüvenlerinin de tarihine ışık tutmaktadır.  1971 ve 1980 darbelerinin dönemin sosyal ve siyasal yapısını da filmde bulmak mümkün.                                                                   

''Kafama vurmayın bu kafa bir gün size lazım olur!''                                                             
 
TÖB-DER 15 Şubat 1975 günü düzenleyeceği mitinglerde devlet kurumları tarafından bilinçli bir şekilde yapılan provokasyon sonucu yaralanan Av. Şerafettin Kaya o gün kendisine saldıranlara ''kafama vurmayın bu kafa size bir gün lazım olur!'' demişti.                    
 Muş Barosu gerçekleştirilen film gösterimi  sonrası Şerafettin Kaya "Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde Hayatımdan Kesitler" , Ruşen Arslan "Cim Karnımda Nokta, Şeyh Said Ayaklanmasında Varto Aşiretleri ve Mehmet Şerif Fırat Olayı" adlı kitaplarını birlikte imzaladılar.
İmza töreninin ardından düzenlenen etkinlik sona erdi.Etkinlik bitiminden sonra Av. Şerafettin Kaya ve Av.Ruşen Arslanın  yüzlerinde bir burukluk vardı. Buruklarının sebebi  Muş için birer Efsane olan eski yol ve dava arkadaşları Muş  TİP(Türkiye İşçi Partisi) Başkanı Rahmetli Tahsin Avcı ve Fikir Kulüpleri Başkanı Rahmetli Av.Zülküf Şahin’in aramızda olamamalarıydı. Keşke Sevgili  Tahsin Avcı ve  Zülküf Şahin de aramızda olsalardı.
Onları saygı ile yad ediyorum…..

Önceki ve Sonraki Yazılar