Tarık Yıldızhan

Tarık Yıldızhan

Yazarın Tüm Yazıları >

Birgünün bir öncekine rahmet okuduğu yıl…

A+A-

Kelebek ömürlü yılları yaşıyoruz. Yıllar su gibi akıyor, kelebek ömrü uzunluğunda, ağızda tat bırakmıyor eskisi gibi; alıp gittikleri de cabası...
Olaya kendi ölçeğimden baktığımda babamı kaybetmenin üzüntüsünü yaşadım.
92 seneye sığdırdığı insanlığı, eşliği, babalığı, fedakarlığı, esnaflığı ve doğru sözlülüğü ile, ardında insanların onla ilgili söylediği kıymetli sözleri bırakarak aramızdan göç etti.. Toprağı bol olsun.....

Ait olduğum toplum, yaşadığım coğrafya ve insanlıkla ilgili olarak baktığımda da maalesef durumun öyle iç açıcı olmadığını gördüm(k)
Ölümlerin, yıkımların, göçlerin ortalığı toz dumana kattığı bir yıldı.
Orta doğu coğrafyasının, içinde bütün kutsallıkları barındırmasına rağmen her gazabın bütün yoğunluğuyla üstüne yağması ve yalvarıp yakarmaların nafile olduğu bir yıl oldu 2016.
Suriye'de ki insanlığın çektiği çileyi, Alan Kürdi'nin bir deniz suda boğulmasına , Omran Kızın tozu duman içinden çıkışındaki etrafa şaşkın bir o kadar da hesap sorar gibi bakmasına hangi kutsal hangi vicdanla izin verdi diye sorguladığımız bir yıl oldu.

Silahların susmasının halkın üzerinde yarattığı rüya aleminde yaşama duygusunun nasıl
toplumun efendileri tarafından anlaşılmaz sebeplerle yerle yeksan edildiğine şahit olduk.
Cıvıl cıvıl yerel müzikleriyle şenlenen memleket sokaklarının, caddelerinin boşluğuna, evine ekmek götürmek isteyen esnafın çaresiz durumuna tanık olduk giden yılda..
Dokumuza uymayan insanların gelip dokumuz üzerinde söz sahibi olmasını; bizi korumayı gerekçe gösterip işgalci " emniyet" tedbirlerine şahit olduk...
Zaten doğduğu günden beri bir türlü gün yüzü görmeyen halkımızın, fiziki olarakta aylarca günden, güneşten uzak tutulmasını korku ve nefretle izledik, elimiz kolumuz bağlı olarak...
Çaresiz ana ve babaların molozlar arasında haber alamadıkları evlatlarının izlerini sürerkenki hikayelerini yazan bültenleri okuduk içimiz sızlayarak....
Yıl su gibi, gencecik bedenlerden de kan oluk gibi akıyordu kimin ne uğruna olduğunu izah edemediği heba yılında.....
Su gibi akan yılın gündemi de yoğundu... üzülmelerin hayıflanmaların, matemlerin ömrü de kısa oluyordu maalesef. Bir acı haber bir öncekini unutmaya zorluyordu alelacele. Şaşkınlık, korku, öfke, endişe günleri, geceleri deviriyordu bütün şiddeti ve hızıyla...
Diyarbakır, Cizre, Şırnak, Nusaybin, Silvan aklımıza gelecek yurtseverliğin tavan yaptığı Kürt şehirleri bu duruşlarının bedelini ödüyorlardı; daha önce Siverek, Hilvan ve Batman'ın ödediği gibi....
Daha önceleri sabahlarına uyandığımız cuntaların gece yarısı gelemeyişine tanık oluyorduk canlı yayınlarda..
Milletin efendileri , daha önceleri Önüne arkasına ne tür vasıflar ekleyeceğini şaşırdıkları, kendi açımızdan kerametinin ne olduğunu halen anlamadığımız malum şahsın, bu milletin başına gelmiş gelecek en büyük bela olduğunu söyleyerek işin içinden yılan kıvraklığıyla sıyrılışlarını ve Türkiye, özellikle de, Kürt coğrafyası üzerinde post modern cuntanın iz düşümünü gözlemledik, hayal kırıklıklarıyla...
Devlet, Kürtlerin seçilmişlerini içeri alırken, seçilmiş yerel yönetim kurumlarına da atanmışlarını koydular. Demokrasi adına anti-demokratik uygulamaların nasıl tavan yaptığını izledik tepki gösteremeden yukarılara bakarak...
Bilmem çağdaş dünyada çocuklar bir hafta eğitimden uzak kalsa nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kalırlardı diye düşünürken , Kürt çocuklarının üç ay gibi uzun bir süre eğitimden uzak kalmasını araştıramadık, yeniden göreve atanan öğretmenlerin buruk sevincini yaşarken...
Farklı ülkelerde yaşamış olsalar bile, aralarındaki fiziki sınırların gönüllerde olmadığının dersini veren Said Çürükkaya'nın mayın temizlerkenki sıcak gülümsemesiyle içimizin ısındığı günleri geçirdik ekran başlarında, yaz aylarından ekim sonlarına kadar...
O'nun Kardeş olmaya anlam yüklerken ki fedakarlığına, dört parçadan insanların onun şehadetinde döktükleri göz yaşlarının nasıl tek bir pınardan aktığını, Et'le tırnağın esas tanımını yaptılar dört parçadan kardeş, dost ve ahbaplar...
Bu sıcak ve samimi gülümseyişiyle hepimizin gönlünde taht kuran insanın içimize attığı umut tohumlarına sevindik bu Allah'ın belası yılda...
Birgünün bir öncekine rahmet okuduğu yılı geçirdik ömrümüzden... kelebek ömürlüydü ama içi kan, barut, sürgün, ölüm ve entrika doluydu.
Yalanın dolanın ölçüsünün terazisinin olmadığı bir yıldı..
Manipülasyon, alavere dalaverenin "dini bütünler" tarafından ortalarda savrulduğu bir yıldı...
Allah adına yola çıktığını iddia eden Allah'ın belalarının etrafı biri birine kattığı dehşet manzaralarının zihinlerimize kazındığı yıldı; bir daha yaşanmasını istediğimiz....
Hava durumu bültenleri, kar, yağmur ve fırtınayı dünya ülkelerine; hüznü, kederi, acıyı ve ölümü de Kürt coğrafyasına rapor ediyordu..
Tatlısı pek olmayan; ama acısında da kusursuz olan bir yılın def olmasını istedik. Son olsun dedik Yen'i bir yıl yeni bir umut olsun dedik buruk buruk bakarken ardından kaybettiklerimizin..
Neyseki bitti gitti tüm güzellikleri bitirmeden, yeşeren Ümitleri tüketemeden...
Güneşli günlerin geleceğini köreltemeden....
Herkesin Yeni yılı güzelliklerle dolu olsun..
Uzak yakın ve tamı tamına Yeni yılın ilk günü dünyaya gelen 49 arkadaşımın da Doğum günü sağlık, mutluluk ve barışla dolu olsun....

Önceki ve Sonraki Yazılar