Diyar Budak

Diyar Budak

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Dersim Ağıdı

A+A-

BALANLI SEYİT HUSEYİN KILAVUZ

'SENSİZ BALAN KÖYÜ VİRANDIR'

 

Halk arasında, Sey Husenê Balan diye bilinmekteydi.

 

Sey Hüseyin, babası seyid Hasan’nın üç erkek çocuğundan ortanca olanıydı. Kendisinden küçük olan Safi, kendisinden büyük olup 38’de asılan ise Düzgün Baba idi.

 

1901 yılında Desim’in Mazgirt ilçesi, Canik köyüne bağlı Balan mezrasında dünyaya gelmiştir. Kendisinin de, Babası gibi, İmam Hüseyin, Hasan ve Düzgün adında üç çocuğu olur. Bunlardan Hasan Kılavuz Dede, halen yurt dışında ve ülkemizde, Kürd ve Alevi toplumuna hatırı sayılır bir katkı ve hizmet sunduğu herkes tarafından yakından bilmektedir. Balan mezrası, Navala Karê denilen dere kenarında bir yerleşim yeridir. Kar ve canik köyü arasında oldukça yeşil bir mezradır. Ve bu şirin mezrada kendileri aile olarak yaşamaktaydılar.

 

Sey Hüseyin, Türkçe ve Kürdçe dillerini güzel konuşan, hitabet gücü olan bir insandı. Yaşamlarını çiftçilik ve hayvancılık yaparak sürdürmekteydiler. Dersimde genellikle Alevi kızılbaş, merhaba savunucuların bir kısmı, özellikle seyid geçinenlerin bir kısmı, kendilerinin Türk olduğuna inanırlar. Bu aslında kendilerini kandırma ve devletin vereceği zararı azaltmaya veya engellemeye yönelik olduğu bilinmketedir.

 

Bu devlet damgalı, kirli propaganda ve politika, Dersim 38’ den sonra deha hızlı işlenmiştir. Sey Hüseyin’e ait olan bu Kürdçe ağıtı gün yüzüne çıkarken, okuduktan sonra kendisinin ne kadar Kürdperwer olduğuna siz karar vereceksiniz.

 

Kürdistan’daki sistemli baskı ve yıldırma politikası sonucu, Kürdistan’ın her tarafında olduğu gibi bu köyde de ciddi bir zorunlu göç yaşanmıştır. Bugünkü hali ile yazdan yaza gelen gurbetçi ve hasret gidermeye gelen aile bireylerinin uğradığı viran bir mezradır.

 

Seyid Hüseyin 1938 Dersim katliamı döneminde içeri alınmış 5 yıl Elazığ hapishanesinde yattıktan sonra bırakılmıştır. Aynı dönem büyük kardeşi Düzgün Baba bağlanarak Mazgirt ilçesine götürülüp orada sorgusuz sualsiz idam edilmiştir.

 

Hapishaneden çıkan Seyid Huseyin Elazığ’dan yürüyerek köyüne gelir ve evlerinin Türk askerleri tarafında yakılıp yıkıldığını görür. Bu acı manzara ve öldürülen Dersimli gençlerin ve kendir ile boğularak öldürülen kardeşi Düzgün’ün acısını hep içinde taşıyarak yaşamıştır.

 

Bu yaralı ruhunu ve bedenini beslemek için bazen, efkar ve öfkesini saza ve söze dökmekte. İyi bir bağlama, saz, söz, deyişler ustası bir yetenek ve zenginlige sahiptir. Besteledigi Dersime ağıtı çalıp söylerken, dinleyenleri hüzünlendirir, onları Kürde karşı işlenen katliam yıllarına ve zulme götürür. Dinleyenler sazın telleri bu zulmü görmüş adamın heybetine dayanamaz, kopacak diye meraklanıyorken, sözleri de insanın iç dünyasını yaralayıp, hüzünlendirir. Anlayarak okuduğunuzda yurtseverliğinin ne kadar derinlikli olduğunu kendiniz şahit olacaksınız.

 

1980 yılında elime geçen bir teyp kasetini dinledikten sonra (hala yanımda saklıdır) yakın köylüleri olan Nuran hanımla bir zaman ayarlayıp kendisini ziyaret etmek istemiştik. Ancak, 1980 Eylül Askeri darbesi sonrası içeri alındığı için, yöremizin bu önemli şahsiyetini tanıma fırsatını kaçırmıştım. Çıktıktan sonra da O, hakkın cennetine yürümüştü. Ben Çocuk yaşta iken Apê Huseyin’i mantar toplarken görmüştüm. Oldukça etkili, heybetli birine benzemekteydi.

 

Bir yaşlı köylümüz Kürdçe, “biz oğlak iken süte, keçi olduğumuzda da meşe yaprağına hiç bir zaman doymadık” demişti. Bu coğrafyada insanlarımızı özgürce tanımak bile mümkün olmuyor. Devletsizlik, yoksul ve çaresiz olmamızın asıl nedeni olmaya devam etmektedir.

 

Gün geçtikçe kültürümüz, ulusal degerlerimiz, yaşanan tecrübe ve birikimlerimiz hızla yaşlılarımızla beraber toprağın altına gitmektedir.

 

Sey Husenê Balanin besteledigi, dilimize ve Dersim Katliamındaki vahşeti büyük bir ustalıkla anlatan destanını yeniden düzenleyip biraz da katkılarımla genişleterek yeniden elden geçirdim. Umarım ve dilerim herkes okurken veya dinlerken hoşnut kalıp, katliamı yeniden lanetler.

 

1982 yılında ülkemizde ağır bir zulüm devam ederken, Seyid Hüseyin uğradığı hakaret, gördügü vahşetin anıları ile beraber gitti. Doğduğu ve çok sevdiği Balan’da hayata gözlerini yumdu.

 

Dilerim Her insana, onun gibi kendi toprağında gömülmek nasip olsun. Çok inandığı Xızır kabrini nurla doldursun!

Sey Hüseyin ile biz toprakdaşız.

Aynı yolun yolcusuyuz.

İsyanımız devam etmektedir.

Kürdistan hala Kerbela rengindedir.

Awazımız hala Dersim’de olduğu gibi duyulmuyor.

Kürdistan hala Kerbela rengindedir.

Ve Balan mezrası senden sonra daha virandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar