Türkiye’nin inadı ve girdiği bataklık

Türkiye’nin inadı ve girdiği bataklık

.

A+A-

Şeref Yalçın

Siyaset, toplumsal sorunları, olgulara göre gören, ona göre çözümler üreten sanattır! Olguları yapısıyla doğru görmeyen, Ya da resmi ideolojiye göre algılarla, yalanlarla çözümler üreterek, sorunlar asla çözülmez. O nedenler o ülkede sürekli krizler yaşanır; krizleri sadece yanlış tespit edilen olgulardan değil, yaratılan uyduruk algılara, sebeplere yüklenir. Bunun içinde asıl sebepler bir tarafa bırakılıp, bu uyduruk sebeplerle hükümetler kendini kurtarıcı gösterip, halkıda buna inandırırlar.

Siyasi partiler de, programlarını ve politikalarını gerçek olguları görerek değil, resmi ideolojinin yarattığı algılar üzerine inşaa ederler. CHP ve Hadep de belirlenen bu kurgulardan, hareket edip, siyaseten tıkanırlar. Hadep resmi ideolojinin  bir gölgesi gibi politikasını sürdürür. Tek devlet, tek ülke, tek bayrak çizgisinde, devletin temel politikasında anlaşıp, Kürd halkını da peşine takıp, adeta ahtapotun kollarına atıp, eriyip yok olması içinde elinden geleni bugüne kadar yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Kürd halkının tüm fedakarlığı da boşa çıkarılıyor.

Bu nedenle ,sahte değişim açıklamalarına kimse inanamaz. Bu tekli devletin sistemine karşı çıkmadan bunu demokratik bir yolla çoğulcu katılımcı bir raya getirmeyi amaçlayan her türlü açıklama ve iddia boştur. Tek devlet ,tek millet ve tek bayrak takıntısı her şeyin yolunu tıkatmaktadır. H.D.P ve tüm siyasi yelpazeleri  de buna çanak tutup, Kürdler in ümit ve milli duygularını yok etmek için tüm güçleriyle mücadele etmektedirler . CHP ve diğer Türk partileri de zaten Kemalist ideolojinin dışına çıkmayıp, gerçek değişimin kapılarını açmamaktadırlar. Kürdlerle eşitlikçi temelde anlaşma yerine güven ve savaş yolu göstermektedir. Türk Halkı da ‘’ Ülke gider’’ korkusu nedeniyle arkalarına takılıp uçuruma sürüklenip açlık, yokluk, ruhsuzluk ve çürümeye teslim edilmektedir. Kürdler de de ne yazık ki H.D.P bu siyasetin öncülüğünü yapmaktadır.

Bu politika 100 yıldır yürütülmektedir. Bu yanlış politikalar ne Türklere ve ne de Kürdelere hiçbir fayda getirmemiştir. Getirmezde!

Algılar üzerinde kurulup siyaset yapan iki kanattaki siyasi anlayışlar iflas edip, badanaj yapmaktadırlar. Bu yanlış yolda yürüyen ve gelecekleri de parlak olmayan bu siyasi çizgilere ne A.B.D ve ne de Avrupa ülkeleri itibar etmeyip, İktidar partileriyle yürütmekten başka çareleri de kalmamıştır.

Türkiye'nin bu bataklıktan kurtarılması için, tek çareleri Kürdlerin millet olmaktan doğan haklarını kabul etmekle mümkündür. Farklı  inanç ve azınlıkların hakları vermekle herşey güzel olur. Aleviler de, sünnilere verilen tüm haklar neyse, tek inançtan ve resmi destekten çıkıp,din işlerini tamamıyla  siyasetin dışında bırakmalıdır. Onlara devlet kurumlarının ilişkileri ve yapılarından da uzak tutulup, tarikat ,cemaat gibi ilkel yapılardan fayda beklenmemelidir

10 Haziranda Diyarbakırda (D.S.T.O.) da 4 akademisyen panel verdiler. Kürdlerin varlığı ve çözümü için de bir tespitleri olmadı.

Oysaki bilim adamları, akademisyenler, devletin resmi ideolojilerinden bağımsız olarak tespit ve açıklamalar yapar , siyasetle ilgilenenlerde bunları temel alıp ,buna göre politikalarını belirler . Sanki Kürdler hiç yokmuş gibi kenardan kıyıdan geçip devletin üniter yapısından hiç ayrılmadılar. Oysa ki Diyarbakır'da toplantıya katılanların tümü Kürd aydınlarıydı. Doğru tespitler yapacaklardı ki, onlara faydası olmalıydı. Kürdleri Türkiyeleştirmek ve entegre etmekten başka da anlam çıkmıyordu. Belki iyi niyetle gelip bu paneli verdiler, ama ihtiyaca cevap vermekten uzaktılar. Kürdlere gelince, Kürd milletinin millet olmaktan doğan haklarını ısrarla ve kararlılıkla savunmalıdırlar. H.D.P.ye de düşmanlık etmeden ,koltuk ve mevki hesabı yapmadan bağımsız ‘’ Kürdistani taleplerini’’ her koşulda barışçıl bir şekilde savunmalıdırlar. Kürdlerin anayasada varlığının kabulü, Kürdçenin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi, yerel yönetimlerin  Avrupa standartlarına uygun olması savunulmalıdır. Bütün dünya devletleri , kendi sınırları inanç ve düşünce özgürlüğünü kabul ederek sıkıntılardan kurtulmuştur. Kilise ilişkilerini devlet işlerinden tamamıyla ayırmışlardır.

Türkiye de bunları yapsa kötü mü ,Güvenlik deyip bütçenin yarıdan fazlasını asker ,polis uçak, silah, yandaş teröristlere harcayacağına , tarım, sanayi, sağlık ve eğitime ayırsa, Avrupa ülkelerini geçmez mi?

Türkiye , Irak Federe Devleti ,Rojava (Batı Kürdistan) daki özerk yönetimle iyi ilişkiler kursa ,bölgeye örnek olan herkes mutlu olmaz mı? Türkiye bakire olan olan buralara yatırımlar yaparsa çok karlı çıkmaz mı? Neden bu kadar kin,öfke ve düşmanlık sürdürüyor ki?

 Fakat bir hikaye vardır; Ayının kırk hikayesi vardır! Kırkdokuzu bal üzerinedir! Türkiye’nin kırk siyasi projesinden ,otuz dokuzu kürdleri nasıl etkisiz hale getirip  bitiririz olamamalıdır artık.

Kalıplaşmış donmuş tekçi Kemalist anlayışını bırakıp, Avrupa standartlarına uygun çoğulcu ,katılımcı  ve özgürlükçü bir devlet yapılanmasından başka da doğru seçenek yoktur.

 

                                                                                                                                          

 

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.