Kürtlere Karşı Asimilasyon ve Zulüm

Kürtlere Karşı Asimilasyon ve Zulüm

.

A+A-

Haziran 1934’te yeni Darkon yasası çıkarılarak devletin, halk üzerindeki geniş yetkiler tanındı. 2510 Sayılı Yasa Türkiye’yi üç bölgeye ayırıyordu. a) Yoğun biçimde Türk hükümetine sahip olan insanların yaşadıkları bölgeler. b) Türk hükümetine sahip olmayan nüfusa, Türk dili ve kültürünü benimsetileceği bölgeler. c) Tamamen boşaltılacak bölgeler.

2510 Sayılı Yasa ile Kürtleri tamamen asimile etmek için hükümete yetki vermişti. Bu yasa ile aşiretlere ve liderlerine ait bütün taşınmaz mallarına devlet otomatik olarak el koyuyordu. Daha önce aşiretlere ve aşiret liderlerine tanınan haklarla ilgili bütün yasaları yürürlükten kaldırdılar.  

Kürt dilini yok etmek için bölgedeki bütün Kürtleri vatanlarından kopararak, Türklerin yaşadıkları bölgelere göndermek için mecburi iskâna tabi tuttular. Kürt kimliğini yok etmek için bu yasa çıkarılmıştı. Sürgün edilecekleri bölgelerde Kürt nüfusunun yüzde 5’i aşamayacak şekilde hesaplamışlardı. Bu düşünceyle Kürt kimliğini yok etmek istiyorlardı. Köylü çocuklarının yalnızca Türkçe konuşmak zorunda kalacakları ve Kürt kimliklerinin tamamıyla kayıp edecekleri yatılı bölge okullara gönderilmesi bile önerilmişti. Örneğin 1970’lerde Silvan, Çermik ve birçok ilçelerde yatılı bölge okullarını açtılar. Asimle etmek amacıyla köylerden topladıkları Kürt çocuklarını yatılı bölge okullarında okuttular. Ama başarılı olamadılar. A-b-c partileri fark etmiyor. Bu devletin resmi politikasıdır. Bundan da istedikleri sonucu alamadılar. Balkan ülkelerinden, Kafkas ülkelerinden çok sayıda göçmenleri getirip, Mezopotamya’nın bereketli topraklarına yerleştirerek köyler kurdular. Amaçları Kürtleri asimile etmekti. Belli bir süre sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü geliyor, göçmenlerin köylerini dolaşıyor. Bakıyor ki getirdikleri göçmenler Kürtçe konuşuyorlar. İsmet İnönü diyor, Kürtleri asimile etmek için sizleri getirdik. Bakıyorum siz asimile olmuşsunuz. Bu politikalarında da başarılı olamadılar.

1935’ın sonunda o günkü hükümet, Dersim’e kararlı bir şekilde saldıracaklarını açıkladı. 1936 da Dersim de olağanüstü hal ilan edildiğini ilan ettiler. General Abdullah Alpdoğan bölgeye atandı. Askeri yollar yapmaya başladı. 1937’nin başlarında yaklaşık 25.000 kişilik askeri birlik, Dersim’in etrafına yerleştirildi. En az 15.000 Dersimli Kürt savaşçıları gelen birliklere karşı direnmeye başladı. Dersimli liderler, General Alpdoğan’a yazılmış bir mektupla Dersimi kendilerinin yönetmesine izin verilmesini istemişler. Alpdoğan, mektubu getiren elçileri idam eder. Bunun üzerine Dersimli Kürtler pusu kurarak on subay ve elli asker öldürürler.

1943 yılında Orgeneral Mustafa Muğlalı, Van’ın Özalp ilçesinin Sefo deresinde kaçakçılığı gerekçe göstererek 33 Kürdü kurşuna dizerek öldürdüğü sırada bir tanesi kaçarak ölümden kurtuldu. Ahmet Arif boşuna 33 kurşun şiirini yazmadı. Bunula da yetinmediler. CHP jandarmanın dipçiğiyle milleti yönetiyordu. Hiç unutmam, jandarma köye geldiği zaman kadınlar ve biz çocuklar dışarı çıkıyorduk. Yetişkinler jandarmanın korkusundan dışarı çıkamıyorlardı. Bu da yetmediği gibi bilinçli olarak Kürtlerin yaşadıkları köylerde ilkokul yaptırmıyordu. Bütün köylüler cahil bırakılmıştı. Ancak askerlik yapan gençler çat pat Türkçe öğreniyorlardı. Birçok ilçelerde ortaokul yoktu.

14 Mayıs 1950 günü ikinci defa Türkiye de milletvekilleri genel seçimi yapıldı. Yıllarca Türkiye’yi yöneten CHP otuz yıl sonra iktidarı kayıp etti. Yeni iktidara gelen Demokrat Partisi, köylüler üzerindeki jandarma dipçiğini kaldırdı. Kürtlerin yaşadıkları köylerde ilkokullar yaptırmaya başladı. İktidara gelen Demokrat Partisi, köylerde yaşayan Kürtlere dokunmadı. Bilinçli Kürt aydınların üzerinde baskı kurmaya başladılar. 1959 yılına girmiştik. 17 Kasım’dan itibaren, elli Kürt aydınını gözaltına alarak İstanbul - harbiye deki tek kişilik hücrelere doldurdular. Elli kişilik tek hücre vardı. İstanbul Hukuk Fakültesinde okuyan Mardinli Emin Batu kaldığı hücrede kan kusarak öldü. Emin Batu’nun ölümünden sonra 49 kişi kaldı ve 49’lar olarak tarihe geçtiler. Celal Bayar ve Adnan Menderes, bunları Harbiye zindanlarında ölüme terk etmişlerdi. Harbiye zindanında elli tane tek kişilik hücre vardı.

Beklenmedik bir anda 27 Mayıs 1960’te Orgeneral Cemal Gürsel liderliğinde, Cumhuriyet tarihinde ilk defa askeri darbe yapıldı ve 49’ları yargılamadan serbest bıraktı. Demokrat Partisi kapatıldı. Yassı ada da kurulan mahkemede çok sayıda Demokrat Partili bakanlar ve milletvekilleri yargılandılar. O günlerde yayınlanan gazetelere görü İçişleri Bakanı Namık Gedik kendini pencereden atlayarak intihar etti. Mahkeme sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildiler. Cumhurbaşkanı Celal Bayar 65 yaşını geçtiği için idam edilmedi. Belli bir süre cezaevinde yattı.

Yapılan askeri darbe ile 1924 anayasası yürürlükten kaldırıldı. Üst düzey hukukçulardan kurulan bir heyet yeni bir anayasa taslağını hazırladılar. Yeni anayasa taslağı Türkiye genelinde halkların oyuna sunuldu. 1961 de halkoyuna sunulan ve büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Modern bir anayasaydı. Bizler Dicle İlk Öğretmen Okulunda okuyorduk. Ben ve samimi olduğum birkaç arkadaş darbeyi yapanları destekledik. O günkü kültürümüzle doğru hareket etmişiz.40 yıl Türkiye’yi yöneten Çoban Sılo sık sık diyordu bu anayasa bizlere bol geliyor.

Yeni siyasi partiler kuruldu kısa bir süre sonra seçimler yapıldı. Bazı siyasi partiler tek başına iktidara geldiler. Bazen koalisyon hükümetleri kuruldu. Süleyman Demirel uzun bir süre Türkiye’yi yönetti. Çoğu zaman diyordu bu anayasa bize bol geliyor. Bu kirli zihniyeti taşıyan çoban SILO kod adlıyla biliniyordu. Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş ikinci askeri darbe Genel Kurmay Başkanlığının kadrosu 12 Mart 1971 günü muhtıra verdiği zaman, Türkiye’nin 32. Hükümet Başkanı Süleyman Demirel istifa ederek şapkasını aldı kaçtı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 günü idam edildiler. Mahir Çayan ve Ömer Ayna’nın içinde bulunduğu grubu Niksar da öldürüldüler.

Olan yine Kürtlere oldu. Kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde, canım kadar sevdiğim değerli arkadaşım merhum Yümnü Budak ve dava arkadaşlarını 16 şer yıl ağır hapis cezası verdiler. 12 Mart askeri darbesi sanki yalnız Kürtler için yapılmıştı. Orta doğunun yetim çocukları olan Kürtler. 

On yıl geçmeden, Çoban Sılo gibi Yugoslavya göçmeni Kenan Evren 12 Eylülü 1980 günü askeri darbe yaparak faşist bir yönetile, Türkiye de yaşayan insanları yönetmeye başladı. Diyarbakır beş nolu cezaevinde Kürtlere yapılan insanlık dışı işkenceler dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş. Hitler altı milyon Yahudi’yi odalara doldurup gaz vererek öldürüyordu. 110 kişinin üzerinde Diyarbakır zindanında işkence ile öldürüldü. Yüzlerce kişi sakat kaldı. Yine faşizmin en büyük zulmü Kürtlere reva görüldü. 

Dersim katliamına girmiyorum o büyük bir katliamdı.

  Şaban Aslan

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.