Halepçe Katliamı’nı dünyaya duyuran gazeteci Öztürk: Fotoğraf bir ayna gibidir, gerçeği gösterir ve tarihe geçer

Halepçe Katliamı’nı dünyaya duyuran gazeteci Öztürk: Fotoğraf bir ayna gibidir, gerçeği gösterir ve tarihe geçer

.

A+A-

Halepçe Katliamı’nın sembol fotoğraflarını dünyaya ulaştıran gazeteci Ramazan Öztürk, 1987’den günümüze Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de yaşanan savaşları, tanıklık ettiği olayları ve özellikle Kürt halkının acılarını anlattığı “Savaş Yılları Günlüğü” kitabını fuarda tanıttı.

Öztürk, Diyarbakır Kitap Fuarı’nda Rûdaw muhabiri Abdulselam Akıncı’nın sorularını yanıtladı.

Söyleşide Öztürk, Halepçe katliamının sembol fotoğrafını çekerken yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Beni en çok etkileyen, o çocuğun masum yüzüydü. Dünyaya yeni gözünü açmışken hak etmediği bir ölümle hayattan koparılması, o fotoğraftaki babasının veya dedesinin bebeğe gösterdiği koruma içgüdüsü beni çok etkiledi.”

Öztürk, katliamdan iki gün sonra bölgeye gittiğini ve Halepçe dışında kimyasal saldırıya uğrayan diğer yerleşim yerlerinde de cesetlerle karşılaştığını belirterek,  “Her yerde cesetler vardı; özellikle kadınlar ve çocuklar… Savaşçı bir cesede rastlamadım, hepsi sivildi. Bu bir insanlık suçuydu” dedi.

Öztürk halepçe Katliamı'nın şimdiki gençlerin fazla bilmediğini bu durumun canını acıttığını belirterek, "Bir halk eğer geçmişindeki ne olup bittiğini iyi bilmezse, yeni nesillere bu anlatılmazsa köksüz bir ağaca benzer" dedi. 

Katliamın üzerinden 37 yıl geçtiğini hatırlatan Öztürk, fotoğrafın tarih için bir ayna işlevi gördüğünü vurguladı:

“Fotoğraf manipüle edilmedikçe gerçeği gösterir ve tarihe geçer. Halepçe’yi tekrar ziyaret ettiğimde gördüm ki, gençler ayrıntıları bilmiyor; geçmişi anlatmazsak köksüz bir ağaca benzeriz.”

Öztürk, Cumartesi günü Diyarbakır Kitap Fuarı’nda Halepçe Katliamı ile ilgili bir panelde de yer alacak ve tecrübelerini paylaşacak.

Öztürk’ün Rûdaw ile söyleşisi şöyle:

Rûdaw: Diyarbakır Kitap Fuarı’nda yazarlar ve araştırmacılar en yeni eserleriyle katılıyorlar. Elinizde bir kitap var.  Evet, elimde “Savaş Yılları Günlüğü” var. Bu kitapta, Irak, İran, Suriye ve Türkiye topraklarında 1987’den günümüze yaşanan veya tanıklık ettiğim olayları ele aldığı kitap. Kürtler açısından en önemli bölümlerden biri, Halepçe Katliamı’nın yaşandığı yılın o acı hatıralarını barındırması.

Elinize sağlık. Halepçe Katliamı üzerinden 37 yıl geçti. O gün, katliamın sembol fotoğrafı olan evladına sarılan baba Omar Xavenin görüntüsünü çekerken on yaşadıklarınızı bizimle tekrar paylaşır mısınız?

Ramazan Öztürk: Bu konuyla ilgili anlatması en zor olay odur. Zaman tüneli gibi beni o güne götürüyor. En çok etkileyen babası olduğunu bilmediğim için önce dedesi sandım, o çocuğun masum yüzüydü.  Dünyaya yeni gözünü açmışken hak etmediği çok çirkin  bir ölümle hayattan koparılması ve yüzündeki o uyur gibi ama bambaşka duyguyu görmek beni çok etkiledi. Sonradan babasının, Ömer Havaroğlu olduğunu öğrendim. Bebeğe ağırlığını vermemek için dirseğini destek yapmasından çok çok etkilendim. , Bir insanın bir babanın ölüme giderken bile insanlığını kaybetmemesi bir koruma iç güdüsüyle çocuğunu korumaya çalışıyor. Ben o zaman kahroldum, bu nasıl bir insanlık? Nasıl insan insana bunu yapabilir?

Rûdaw: O gün saat kaçtı, bombardıman devam ediyor muydu? Oraya nasıl ulaştınız?

Ramazan Öztürk: Haberi yabancı bir ajanstan Teleks’te gördüm. Kısa bir haberdi. 10 ay önce o bölgede bulunmuştum; kimyasal atıldığı gerçekse büyük bir katliam olacağını düşündüm ve hemen İran üzerinden bölgeye gittim. Olay 16’sında olmuştu biz ikinci günü 18 Mart’ta gitmiştik. Halepçe’ye gittiğimizde cesetler artık korkutucu boyuttaydı. Mart ayı olmasına rağmen hava sıcak ve bulutluydu. Irak savaş uçakları üzerimizden geçiyordu. Seslerini duyuyorduk. O yüzden bir yerde dakikalarca oyalanma gibi şansımız yoktu. İranlı askerler mimandarlık(rehberlik) yapıyordu. Sıhhiye ekibi bize mimandarlık yapıyordu. Hepimizde gaz maskeleri, panzehirler vardı. O yüzden çok çabuk dolaşmak zorundaydık. Çünkü Halepçenin dışında İNAB ve Ducey de vardı. Orada da kimyasal atılmış, orada da katliam vardı ama tabii en büyüğü Halepçe’ydi. Adım attığımız her yerde cesetler vardı; özellikle kadınlar ve çocuklar. Ben orada savaşçı cesetleri görmedim, hepsi kesinlikle sivildi. Anneler çocuklarına sarılmış şekilde ölmüşlerdi. Yaşlı kadınlar, erkekler. Genç kadınlar. Çocuklarına sarılmışlar, ölmüşler. Gencecik kızlar. Bebek, bebekler, bebekler. Hele bir fotoğraf çektim. Böyle bir evin avlusunda, sofrada yemek yerken yakalanmışlar ve anneler çocuklarına sarılmış, öyle ölmüşlerdi. Yani bunu anlatırken duygulanıyorum,  belki insanlar duygu sömürüsü derler, değil arkadaşlar. Bu büyük bir insanlık suçuydu.

Rûdaw: O fotoğraf, “katliamın sessiz tanığı” mottosuyla dünyada biliniyor. 37 yıl sonra Halepçe Katliamı ile ilgili Cumartesi günü kitap fuarında bir panel olacak. Ne demek istersiniz?

Ramazan Öztürk: Ben şunu söylemek isterim fotoğraf; manipüle edilmedikçe, photoshop yapılmadıkça bir ayna gibidir,  gerçeği gösterir. Ve tarihe geçer.

Rûdaw: Fotoğrafın çekildiği yere gittiniz mi?

Ramazan Öztürk: Gittim aynı yere gittim. 2009'da gittim tam 21 yıl sonra hep Kürdistan'a gidiyordum da yüreğim el vermiyordu Halepçe'ye gitmeye. Kimyasal Ali'nin yargılandığı Bağdat Ağır Ceza Mahkemesi'nde tanık olarak çağırdılar. Ben de dedim ki tanıklık yapmadan önce Halepçe'ye gideyim, Halep halkını göreyim. Nasıl olmuş Halepçe ve bir de belgesel yapayım dedim. Zaten TRT'de yayınlanıyordu. Onun üzerine geldiğimde Halepçe'ye gittim. O kapıya gittim. Kapı örülmüş, merdiven kaldırılmış. Neden oldu dedim bu. Bana verilen bilgi şuydu. Bu fotoğraf dünya basında çıktıktan sonra biliyorsunuz bir sonraki dönemde yine Saddam askerler geldi birkaç sene sonra. O evin merdivenlerini yıkmışlar, dış merdivenlerini kapıyı da örmüşler. O dönemde Talabani'nin şöyle bir talimatı vardı. O sadece o evi değil, o mahalleyi müzeye çevirin diye ama o yapılmadı.

Rûdaw: Çok kısa 37 yıldan sonra Halepçe'ye dair anılar sizin belleğinizde ama tekrar gittiğinizde gençler, ya da oranın halkı, yerel halk, Kürt halkı Halepçe'yi ne kadar hatırlıyor?

Ramazan Öztürk: Ya çok acıdır. Gençler Halepçe evet biliyor, bomba baran diyor ama bomba baran nedir, önü arkası nedir, ne oldu çok bilgi sahibi değiller. Bu benim canımı çok acıtıyor. Bir halk eğer geçmişindeki ne olup bittiğini iyi bilmezse, yeni nesillere bu anlatılmazsa köksüz bir ağaca benzer. Geçmişi unutmamak lazım ama geçmişe de takılıp kalmamak gerekiyor. Bu yanlış anlaşılmasın. Geçmişi asla unutmayacağız ama geçmişe de takılıp kalmayacağız. Unutmadığımız zaman önümüzdeki zaman diliminde nasıl davranmamız gerektiğini bileceğiz. Bunu öğretemedik. Kim öğretemedi? Yönetenler öğretemedi. Evet hala şu ana kadar bir bilgi sahibi değilim. Daha önce de araştırdım. Halepçe'de kimyasal silahtan etkilenip de ölmeyen ama yıllar içerisinde hastalıktan ölenler var. Hala o günden bugüne bir tane tam teşekküllü bir kimyasaldan etkilenmiş insanları tedavi edecek bir hastane yok.

Rûdaw

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.