Diyarbakır’da fiziksel şiddete uğramayan ya da tehdit edilmeyen gazeteci yok

Diyarbakır’da fiziksel şiddete uğramayan ya da tehdit edilmeyen gazeteci yok

.

A+A-

Türkiye'de gazeteciler güvende hissetmiyor. En çok tutuklanma ve yargılanma kaygısı taşıyor. Sahada polis şiddetine uğruyor. Savcılıklar gazetecilerin şikayetlerini takipsizlikle sonuçlandırıyor.

  • Türkiye’de yaşayan 57 gazeteciden 46’sı son beş yıl içinde fiziksel saldırı ya da tehdide maruz kaldı. Her 5 gazeteciden 1’i, 10’dan fazla kez saldırıya uğradı.
  • Gazetecilerin en çok maruz kaldığı şiddet türü hakaret ve nefret söylemi.
  • Tehdit ve fiziksel saldırı faillerinin yüzde 18,7’sinin kimliği bilinmiyor. Faillerin yüzde 17,6’sı kamu otoriteleri, yüzde 28,6’sı ise polisler.
  • Savcılığa yapılan 13 şikayetten 10'unda karar takipsizlik.

Veriler, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) çalışmasından. Elif Akgül ve Laura Kunzendorf’un hazırladığı “Türkiye’de gazetecilik: Güvende hissetmiyorum” raporundan.

Rapor dün akşam (31 Temmuz) Postane Galata’da yapılan bir lansmanla kamuoyuna duyuruldu. Elif Akgül burada bir sunum yaptı. Sonrasındaysa DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren, PİRHA muhabiri Dilan Şimşek ve Deniz Tekin tanıklıklarını, yaşadıkları ve gördükleri şiddeti anlattı.

En çok gözaltı veya tutuklanma kaygılandırıyor

Rapor Türkiye’de çalışan gazetecilerin maruz kaldığı şiddet içerikli tehditlerin türü ve boyutu hakkında bilgi veriyor. Dahası, gazetecilerin psikolojik durumları, güvenlikleri ve profesyonel faaliyetlerinin bu tehditlerden nasıl etkilendiğini anlatıyor.

Raporu hazırlamak için hazırlanan ankete 30 erkek, 25 kadın, bir non-binary ve bir trans olmak üzere 57 gazeteci katılmış. Gazetecilerin 28'i İstanbul, 13'ü Diyarbakır, 3'ü Ankara'dan. 2'şer gazeteci Antep, Van ve Muğla, 1'er gazeteci de Adana, Kocaeli, Mardin, İzmir, Urfa, Denizli ve Batman'dan.

Ankete katılan gazetecilerden 14 farklı potansiyel zorluk ve tehdit arasından kendilerini en çok endişelendiren beş seçeneği işaretlemeleri istenmiş.

Sonuçlara göre gazetecileri en çok kaygılandıran seçenek “gözaltı ve tutuklanma”. Gelen cevaplara göre gazetecilerin yüzde 70,2’si gözaltına alınma ya da tutuklanma ihtimali, yüzde 59,7’si işsizlik, yüzde 49,1’i ise yargılanma ihtimalinin gölgesinde çalışıyor.

Bununla birlikte kendisini kadın, non-binary ya da trans olarak tanımlayan katılımcıların yüzde 44,4’ü cinsel şiddet, yüzde 44,4’ü de toplumsal cinsiyet temelli saldırıları potansiyel tehdit olarak görüyor.

Öte yandan gazetecilerin yüzde 35,1’i de potansiyel zorluk ya da tehdit olarak “ırkçı saldırıları” gördüğünü ifade ediyor.

Ankete katılanları en çok kaygılandıran zorluklar ve tehditler

Şiddet ve tehdit vakaları münferit değil

Raporda, daha derinlemesine bir analiz ve cevaplar arasında daha iyi karşılaştırılabilirlik sağlamak amacıyla şiddet başlığı “Fiziksel güvenlik ve yargı tehditleri” ile “Dijital tehditler” olmak üzere iki bölümde ele alınmış.

Ankete katılan gazetecilere son beş yıl içinde maruz kaldıkları fiziksel şiddet ve tehdit vakaları sorulmuş. Gelen veriler ankete katılan 57 gazetecinin 46’sının fiziksel saldırı ya da tehdide maruz kaldığını gösteriyor. Bu oran, kadın katılımcılarda da erkek katılımcılarda da yüzde 80. Non-binary ve trans gazeteci katılımcıların ikisi de fiziksel saldırı ya da tehdide uğradığını beyan etmiş.

Araştırmanın bulgularına göre gazetecilerin maruz kaldığı şiddet ve tehdit vakaları, münferit ya da tek sefere özgü değil. Aksine, tehditler profesyonel yaşamlarının bir parçası gibi görünüyor. Zira ankete katılanların çoğu sıklıkla şiddete maruz kaldığını belirtiyor.

Çünkü gazetecilerin 35,1’i “Ne sıklıkla saldırı ya da tehditlere maruz kaldınız?” sorusuna “3-5 defa” cevabını vermiş. Yüzde 21,1’i ise “10 defadan fazla” şıkkını seçmiş. Sonuçlar, cezasızlık pratiğinin şiddetin tekrarlanması üzerindeki etkisini de gösteriyor.

LGBTİ+'ların yüzde 70,4’ü nefret söylemine maruz kalıyor

Saldırı türlerine bakıldığında ise gazetecilerin en çok hakaret ve nefret söylemine maruz kaldığı (yüzde 56,1) ortaya çıkıyor. Şiddet biçimleri arasında “hakaret ve nefret söylemi” başlığına bakıldığında LGBTİ+ ve kadın gazetecilerin bu şiddet biçimine erkek gazetecilere kıyasla neredeyse iki katı oranında daha fazla maruz kaldığı görülüyor.

Verilere göre kadın ve LGBTİ+ gazetecilerin yüzde 70,4’ü “hakaret ve nefret söylemine” maruz kalırken bu oran erkeklerde yüzde 43,3.

Onu yüzde 40, 4 ile tartaklanma ve yüzde 36,8 ile genellikle kolluk kuvveti tarafından kullanılan göz yaşartıcı gaz, biber gazı ya da başka bir gaz ile saldırı izliyor. Cinsel tacize maruz kalan anket katılımcısı LGBTİ+ ve kadın sayısı ise üç.

Belirtilen tehdit ve saldırılara maruz kalan katılımcı gazetecilerin oranları

Diyarbakır’da fiziksel şiddet ve tehdit 

Ankette, şehirler bazında en çok İstanbul ve Diyarbakır’dan katılımcı yer almış.

Diyarbakırlı gazetecilerin yüzde 100’ü, İstanbullu gazetecilerin ise yüzde 75’i fiziksel şiddete ya da tehdide maruz kaldığını ifade etmiş.

Diğer şehirlerden gelen cevaplar tek haneli olduğu için raporda genelleyebilir bir sonuca ulaşılamamış.

Ancak gelecekte yapılacak daha fazla araştırma Türkiye'de gazetecilere yönelik şiddetin coğrafi olarak daha eksiksiz bir resmini çizmeye yardımcı olabilir.

Failler ve cezasızlık

Anket katılımcılarının verdiği cevaplara göre fiziksel saldırı ve tehditlerin faillerinin yüzde 18,7’sinin kimliği bilinmiyor. Faillerin yüzde 17,6’sını kamu otoriteleri, yüzde 28,6’sını ise polis oluşturuyor.

Şiddet faillerinin dağılımı

Şiddete uğradığını ifade eden gazetecilerin sadece 18'i, yani yüzde 39,1'i şikayette bulunduğunu ifade ediyor.

Şikayetçi olan 18 gazeteciden 13'ü savcılığa başvururken bazı katılımcılar polise, işverenlere veya meslek kuruluşlarına şikayette bulunduklarını kaydetmiş.

Savcılığa yapılan 13 şikayetten 10'u ise takipsizlikle sonuçlanmış. Şikayetlerin büyük çoğunluğunun takipsizlikle sonuçlanmış olması, gazetecilere yönelik şiddet vakalarında yargıya sirayet eden cezasızlığı gösteriyor.

Toplam sonuca bakıldığında şikayette bulunduğunu belirten gazetecilerin başvurularında saldırganlardan hiçbirinin cezalandırılmadığı ortaya çıkıyor.

Şikayette bulunmadığını beyan edenlerin çoğunluğu da başvuru durumunda sonuç alamayacaklarını düşünmeleri sebebiyle bunu yaptıklarını ifade ediyor. Bu cezasızlığın “normalleşmesi” ise bir başka değerlendirme.

Dijital şiddet

Elif Akgül ve Laura Kunzendorf ankete katılan gazetecilere son beş yıl içinde maruz kaldıkları dijital şiddet ve tehdit vakalarını da sormuş. Anket katılımcılarının yüzde 78,9’u dijital şiddete maruz kaldığını beyan etmiş. Dijital şiddete maruz kaldığını belirten kadın gazetecilerin oranı yüzde 72 iken, iki LGBTİ+ katılımcının ikisi de dijital şiddete uğradığını söylemiş. Erkeklerde ise bu oran yüzde 69. 

Rapordan anlatımlar:

Elif Akgül raporda ankete katılan gazetecilerin anlatımlarına da yer vermiş. Onlardan bazıları şöyle:

* 2014 Kobanî olayları takibi sırasında Şanlıurfa’nın Birecik sınırında kolluk kuvvetinin saldırısıyla beyin kanaması geçirdim. Bir yıla yakın hayati tehlikem vardı. Hayati tehlikeyi atlattıktan sonra aldığım darbeden kaynaklı epilepsi hastalığı başladı. Yıllardır tedavi görüyorum.

* Diyarbakır’da toplumsal olayları takip ederken sivil bir polis tarafından hedef gösterildim. Bunun üzerine çevik kuvvet polisleri cop ve kalkanlarla beni darp etti. Bazı polisler görüntü çekmemem için kasıtlı bir şekilde bana diz attı. Ayrıca haber takibi yaparken sık sık polislerce görüntümüz çekiliyor. Yanımıza gelen polisler hangi kurumda çalıştığımızı soruyor. Bazen kimliğimizi alıp fotoğrafını çekiyorlar. Diyarbakır’da polislerce öldürülen bir kişinin davasını takip etmek istedim ancak mahkeme heyeti davaya katılanların yanında beni yalan haber yapmakla itham ederek duruşma salonuna almadı. Bu hakim hakkında Hakimler ve Savcılar Kuruluna yapılan şikayet ise işleme alınmadı.

* Kolluk güçleri tarafından öldürülen Hakan Arslan’ın cenazesinin bulunduğu torbayı taşıyan babanın fotoğrafını çekip paylaştığımız için Twitter’da PKK üyesi olmak, foncu olmak ve devlete karşı komplo kurmak, kötülemek için ile suçlandım.

* Valilik, gazeteci Hrant Dink’in anılacağı gün Yenikapı-Hacıosman metrosunun Osmanbey durağını kapattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu yasağı hemen uyguladı. Bunun sadece Dink anmasıyla kısıtlı olmadığını, Onur Ayı ve kadınlar günü gibi özel tarihlerde de aynı yasağın hemen uygulandığını söylediğimde ise belediye başkanı İmamoğlu taraftarlarınca Twitter’dan linç edildim. Aralarında benim ölmem gerektiğini yazan kişiler de vardı.

* Gittiğim yerler için yakın arkadaşlarıma haber verme zorunluluğu hissediyorum. Bulunduğum yeri paylaşıyorum ve mümkünse tek başıma gitmiyorum.

Hikmet Adal /Bianet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.