Hüsamettin Turan

Hüsamettin Turan

Yazarın Tüm Yazıları >

DERSİM SOYKIRIMI

A+A-

 

Dersim soykırımının sembolik başlangıç tarihi, 4 Mayıs 1937’de Bakanlar Kurulunda alınan karara dayanır. Kaç bin Kürt insanının öldürüldüğü hâlâ kesin olarak bilinmemektedir. Resmî rakamlar yaklaşık 13 000 civarındayken, farklı açıklamalar bu sayıyı 50 000’den 70 000’e kadar çıkarır. Bu rakamsal farklılık, devletin operasyonu örtme politikaları, arşivlerin kapalı oluşu ve olayın dönemin uluslararası sisteminde “iç mesele” olarak tanımlanmasıyla doğrudan ilişkilidir.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, devletin Kürt milletine yönelik sistematik baskı ve Türkleştirme politikaları birçok bölgesel ayaklanmaya yol açmıştır. 

1921 Koçgiri

1924 Beytüşşebap

1925 Şeyh Said

1926 ve 1927 Ağrı Ayaklanmaları

1930’daki Üçüncü Ağrı Direnişi

Kürtlerin ulusal-siyasal taleplerine karşı devletin askeri yöntemleri öncelediği dönemi temsil eder. Bu süreç, modern ulus-devlet projesi içinde homojen bir kimlik yaratmayı hedefleyen Kemalist paradigmanın parçasıydı.

Bu dönemde Türk ordusunun özellikle Ağrı Direnişi’ne karşı yürüttüğü savaşta ağır kayıplar vermesi, devletin daha köklü ve merkezi politikalara yönelmesine neden oldu. Ağrı’da verilen kayıplar, Zilan Vadisi’nde savunmasız Kürt sivillerine yönelik gerçekleştirilen ve 15 000kişinin öldürüldüğü büyük imha hareketine dönüşmüştü. Bu operasyonlar, Dersim’de uygulanacak olan daha geniş kapsamlı soykırımın provasını andırıyordu.

1934’te çıkarılan 2510 sayılı İskân Kanunu, Kürt milletinin kültürel, toplumsal ve demografik yapısını dağıtmayı hedefleyen kapsamlı bir mühendislik projesiydi. 

Türkiye üç bölgeye ayrılmış, Türkçe konuşmayan Kürt nüfusunun dağıtılması, köylerin boşaltılması, aşiret reislerinin mal varlıklarına el konulması ve zorunlu göç uygulamaları yasal çerçeveye kavuşturulmuştu. 

Türkçe dışı her türlü eğitim, yayın ve örgütlenme yasaklanmış, Kürt çocuklarının asimilasyon sürecine alınması için yatılı okul projeleri geliştirilmişti. Bu yasalar, uluslararası insan hakları literatüründe kültürel soykırım ve etnosit kavramlarıyla tanımlanan politikalarla benzerlik taşımaktadır.

Dersim ise, Osmanlı’dan devralınan “asi bölge” imgesiyle, devletin Türkleştirme stratejisinin merkezine oturtulmuştu. 

1876’dan itibaren en az on bir askeri sefer düzenlenen bu coğrafya, 1925–1927 arasında yeni müdahalelere sahne olmuş, ancak devlet tam denetim sağlayamamıştı. Bölgede özerk geleneksel yapılar, aşiret dayanışması ve dağlık coğrafya sebebiyle merkezileşme politikaları sonuçsuz kalmıştı.

1935’in sonlarında hükümet Dersim’e yönelik kapsamlı bir operasyon kararı aldığını açıkladı. İçişleri Bakanlığı, bölgenin tamamen “Türkleştirilmesi” gerektiğini açıkça dile getiriyordu. 

1936’da olağanüstü hâl ilan edildi ve General Abdullah Alpdoğan, geniş yetkilerle askeri vali olarak atandı. Askerî yığınak hızla arttırıldı; karakollar, toplama noktaları, yeni yollar ve geçiş hatları inşa edildi.

1937’de bölgeye 25 bin asker sevk edildi. Dersimli liderler, Alpdoğan’a mektup göndererek kendi yönetimlerini sürdürme talebinde bulundu; ancak elçiler idam edildi. Ardından Kürt savaşçıları, mayıs ayında gerçekleştirdikleri pusuda on subay ve elli askeri öldürerek karşılık verdiler.

Operasyon kısa süreli olmadığı gibi, devletin resmi açıklamalarının aksine bölgede düzen sağlanmamıştı. Yaz boyunca askerler köyleri boşalttı, yakıp yıktı, sivilleri yaylalara sürdü. Buna karşın Kürt savaşçıları birçok bölgede direnişi sürdürdü. Seyit Rıza’nın İngiltere Dışişleri Bakanı’na gönderdiği mektup, Kürt milletinin neden savaştığına dair tarihsel ve siyasal gerekçeleri içeren önemli bir uluslararası belge niteliğindedir. Bu mektup, devlet politikalarının uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

1938 baharından itibaren operasyonlar genişletildi ve bir jenosid niteliğine büründü. Devlet, hava bombardımanından kimyasal içerikli mühimmata kadar dönemin en yıkıcı araçlarını kullandı. Teslim olmayı reddeden ya da direnme gücü bulunmayan çok sayıda köy tamamen yok edildi. Ağustos ayında elli binin üzerinde askerden oluşan üç kolordu bölgeye yerleştirildi. Kırk uçakla yapılan bombardımanlarda yaş-cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin siviller hedef alındı.

Yaklaşık elli bin kişinin öldürüldüğü, üç binin üzerinde Kürt eşrafının sürgüne gönderildiği ve hayatta kalanların askeri garnizonların kontrolü altına alındığı tahmin edilmektedir. Dersim’de sıkıyönetim 1946 sonunda kaldırıldı. 

1942’de hazırlanan bir rapor doğrultusunda, Diyarbakır, Van, Siirt, Mardin ve Urfa gibi illerden üç bin aşiret lideri ve şeyh batı illerine sürgün edildi. Bu sürgün dalgası, Kürt toplumunun öncü kadrolarını tasfiyeye yönelik bir politikanın parçasıydı.

Seyit Rıza’nın idamı sürecinde görev alan İhsan Sabri Çağlayangil’in yıllar sonra yaptığı açıklamalar, bu jenosidin politik gerekçelerinin resmî söylemde nasıl çarpıtıldığını gösterir. Çağlayangil, Kürtleri suçlayan ifadeler kullansa da, uygulanan politikanın keyfi şiddet, imha ve yıldırmayı hedeflediği tanık anlatımlarıyla doğrulanmaktadır.

Dersim jenosidinin en çarpıcı yönlerinden biri, askerlerin tanıklık ettiği vahşetin halk hafızasında bıraktığı derin izlerdir. Farklı dönemlerde Dersim’de askerlik yapmış üç kişi tarafından anlatılan deneyimler, devlet politikalarının sahadaki gerçekliğini ortaya koyar. Köylere altın ve para aramak için girilmesi, korunmak için dikenler arasına saklanan kız çocuklarının süngülenerek öldürülmesi, köylülerin evlere doldurulup gazyağı dökülerek yakılması, mağaralara ateş açılması ve teslim olanların sistematik işkenceden geçirilmesi, soykırım politikalarının en somut örnekleridir. 

Bu anlatımlar, toplumsal travmanın nesilden nesile aktarılan parçalarıdır ve sözlü tarih açısından büyük değer taşır.

Dersim Soykırımı, 

Türkiye’de ulus-devlet inşasının en karanlık sayfalarından biridir. Kürt milletine yönelik kültürel, demografik ve fiziki imha politikalarının kesiştiği bu süreç, sadece bir askeri operasyon değil, aynı zamanda ulusal kimliğin zorla yeniden şekillendirilme girişimidir. 

Modern insan hakları literatürü açısından Dersim, jenosid kavramının kapsamına giren birçok kriteri karşılayan tarihsel bir örnek oluşturmaktadır.

 

Kaynaklar 

Akçam, T. Üçüncü Cumhuriyet’in Kuruluşu ve Kürtler

Akgül, A. Dersim Jenosidi ve Devlet Politikaları

Bulut, F. Dersim Raporları

Bozarslan, H. Türkiye’de Modernleşme ve Şiddet

Çakır, M. Türkiye’de Asimilasyon Politikaları

Kaya, M. Ağrı Direnişleri ve Kürt Ulusal Mücadelesi

McDowall, D. Modern Kürt Tarihi. (Türkçe baskı)

Yıldız, M. Cumhuriyet Dönemi Kürt Politikaları

Yalçın-Heckmann, L. Kürt Aşiretleri ve Devlet

Zana, M. Dersim’in Kayıp Kızları

Önceki ve Sonraki Yazılar