Mahmut Uzun

Mahmut Uzun

Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

12 Eylül’ün Eşikleri: Hafızamızdaki Yaralar ve Yüzleşmenin Zorunluluğu

A+A-

Mahmut Uzun

“Unutmak ihanettir, hatırlamak direniştir.”

Tanıklık

Bir 12 Eylül mağduru olarak diyorum ki:
Bizler, bu topraklarda en ağır zulümlere tanıklık etmiş kuşaklardan biriyim. 
Mapus damlarında yıllarımızı, gençliğimizi, hayallerimizi çaldılar. Eşekler sürüsü gibi memleketin üstüne çöken o generaller, yıllarca bizleri içeride tuttu, rehin aldılar.

Hücrelerde havasız, susuz, çıplak bırakıldık. Açlık grevleriyle hayatta kalmaya direndik. İnsanlık onurunu ayaklar altına alan işkencelere maruz kaldık. Yoldaşlarımızı kaybettik; kimimiz sakat kaldık, kimimiz mezarlıkların isimsiz taşlarına gömüldük. Bizden çalınan sadece yıllarımız değildi; nefesimiz, umutlarımız, sevgilerimiz, sevinçlerimizdi.

Bugün dönüp soruyorum:
O katiller şimdi neredeler? İsimlerini kimse hatırlamıyor. Çoğu eceliyle  sürünerek öldü, yaşayanlar ise hangi çöplüklerde yaşıyorlar? 
Bir zamanlar tanrılaştırılmış generaller, bugün unutulmuş birer gölge. Tarihin çöp sepetinde, hiçbir iz bırakmadan kayboldular, kayboluyorlar. Ama biz, onların açtığı yaraları bedenimizde ve ruhumuzda hala taşıyoruz.

Tarihin Kara Mizahı

“12 Eylül’ün ilk günlerinde Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, her sabah Genelkurmay’daki işine giderken Ankara’da ayakta duran bir Atatürk heykelinin önünden geçmek zorundadır.

Bir sabah yine aynı yerden geçerken heykelden gelen bir sesle irkilir:
* ‘Tahsin, Tahsin bana bir at bul!’

Şahinkaya şaşırır. Ertesi gün, daha ertesi yine aynı sesi duyar. Sonunda durumu Kenan Evren’e anlatmaya karar verir. 
Birlikte geçmek isterler. Ertesi sabah heykelin yanına vardıklarında bu kez şu ses duyulur:
* ‘Tahsin, Tahsin ben senden at istedim, eşek değil!’"

İşte bu hikaye, yalnızca bir fıkra değil, bir devrin trajik özeti, tarihimizin kara mizahıdır. Çünkü o günlerde ülkenin başına at değil, eşekler geçirilmişti.

Günümüze Yansıması

Ama hikaye burada bitmedi. 12 Eylül yalnızca geçmişte kalmadı; onun gölgesi hala üzerimizde. 
Darbecilerin kurduğu anayasa hala yürürlükte. Onların biçtiği siyasal kalıplar hala halkın ensesinde. Onların yasaları, kurumları, dili ve zihniyeti bugünkü iktidara devredildi.

Bugünkü rejim, 12 Eylül’ün daha rafine edilmiş, daha sofistike bir devamıdır. O gün tank paletleriyle ezilen hakikat, bugün medya zincirleriyle, yargı sopasıyla, din ve milliyetçilik maskesiyle boğuluyor. Dün işkencehanelerde susturulan sesler, bugün sürgünlerde, mahkemelerde, hapishanelerde kısılıyor. Dün copla, elektroşokla, hücreyle öldüren zihniyet, bugün yasayla, cezayla, korkuyla hükmediyor.

12 Eylül, yalnızca bir tarih değil; bugünün iktidarının iliklerine işlemiş bir gelenektir. Ve bu gelenek hala bu halkın üzerine kara bir saban gibi çökmüş durumda. Toprağı değil, insanın ruhunu sürüyor. O günlerde atılan tohum, bugünkü karanlığın meyvesini verdi.

Hafızayı Diri Tutmak

Ama işte tam da burada bir görev başlıyor: 
Hafızayı diri tutmak. Çünkü unutmak, bir kez daha aynı zulme boyun eğmektir. Yüzleşmek ise hem mazlumların hatırasına hem de gelecek kuşaklara borcumuzdur. Biz, işkencehanelerde can verenlerin, sürgün yollarında ömür tüketenlerin, hücrelerde çıplak bırakılanların sesiyiz. Eğer biz susarsak, tarih tekrar eder.

Gelecek Kuşaklara Çağrı

Ey gençler!
Bizim çektiğimiz acıları yaşamanızı istemiyoruz. Bu yüzden size yalnızca anılar bırakmıyoruz, aynı zamanda bir uyarı bırakıyoruz: 
12 Eylül’ün karanlığı hala üzerinizde. Sizden çalınan hayatları, elinizden alınan özgürlükleri, boğulan düşleri görün. Karanlığın kanunlarına boyun eğmeyin, zulmün diline teslim olmayın.

Adalet için, özgürlük için, insanlık için, birbiriniz için direnin. Unutmayın: Zulmün en ağır bastığı yerde, direnişin tohumu en derinlere düşer. 
Biz o tohumu toprağa ektik. Onu filizlendirmek sizin görevinizdir.

Ve şunu bilin: Bir gün o saban, bu ülkenin toprağını sürmeyecek. O gün, bizden çalınan yılların, sizde yeşeren özgürlüğün günü olacak.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.