Türkiye ve onun Kürt bileşenleri

Türkiye ve onun Kürt bileşenleri

Bedlis Helin

A+A-

Her bireyin kendini açıklama ve yaşam tarzı seçme özgürlüğü tartışılmaz. Ama toplumda, her bireyde birey değildir. Bireyin topluma, toplumunda bireye karşı, karşılıklı sorumlulukları vardır.


Hele bu politik bir arenayı kapsıyorsa sorumluluk derecesi kaçınılmazdır. Bu genel doğruların ışığında Kürdistan'da topluma yanlış mesajlar vermek kabul görmez, görmemelidir. Bunu yapanların, er yada geç bulundukları politik yerleri tartışma konusu olur. Tabiki bu yurtseverler için geçerli bir belirleme.


Şimdi sırayla Kürdistan'da belirleyici politik güç olan parti ve politikacı olan kürt aydınlarının Kürdistan'da politik mücadeledeki yerlerine bakalım.


PKK,nin yürütme komitesi üyesi Murat Karayılan son açıklamalarından birinde PKK'nin Kürdistan mücadelesindeki yerini çok net olarak şöyle belirtiyor "Onlar PKK'nin Türkiye'yi bölmek istediğini, Türkiye'nin beka sorunu olduğunu, vb. şeyleri söylüyorlar. Bunların hepsi yalandır, herkes de biliyorki, PKK Türkiye'yi demokratik bir ülke haline getirmek istiyor. Gönülden bir kürt-türk kardeşliği yaratmak istiyor. Önder Apo'nun projesi budur ve PKK de bu proje çerçevesinde hareket etmektedir. Herkes bunu çok iyi bilmelidir ".


Burdan hareketle PKK'nin önüne koyduğu strateji aslında Türkiye ile bir sorunlarının olmadığı meselenin bir iç sorun olduğu, bunu kendisinin bir Türkiye partisi olan HDP de söylüyor.
Yani bunların Kürdistan sorunu diye bir sorunları yok aslında. O zaman bunlar Türkiye'nin bir bileşenidirler.


PKK ve HDP'nin dışındaki diğer politik partilerde genelde legal örgütlenmeyi esas alıp bağımsız veya federe Kürdistan stratejileriyle faliyet gösterirken aslında hemen hemen hepside KDP (Başur) eksenli politikaya sahip yada ona çok yakındırlar. KDP 'nin Türkiye'deki kürt sorununa bakışı, onların bakış açısına ters düşen stratejilerine rağmen o eksenden dışarı çıkamıyorlar.


KDP, Türkiye ile PKK arasındaki çözüm sürecinde aktif rol almış ve böyle bir çözümdende yana olduğunu defalarca kamuya açıklamıştır. KDP'nin öncülüğünü yaptığı Güney Kürdistan'ın bağımsızlık projesi sadece o parçayla ilgilidir. Yoksa büyük Kürdistan projeleri yoktur, hiç değilse bu gün için. Onun içindir ki Türkiye ile yoğun bir ilişkiye sahiptirler. 
KDP aynı doğrultuda Rojavadaki kendisine endeksli olan ENKS 'yide, Türkiye ile ilişkilendirmiş durumdadır.


Böylece KDP, ENKS ve Kuzey Kürdistan'da ki sözünü ettiğim (PKK ve HDP dışındaki) güçlerde Türkiye'ye beka sorunu yaşatacak politikalardan ve ilişkilerden uzaktırlar. Bu anlamda bu cephede onlarda Türkiye'yenin bileşenleridir.


Aslında böylece PKK-HDP, KDP ve diğer cephedeki kürtler aynı melodiyle fakat farklı yerlerden hareketle Türkiye'nin bileşenleri durumundadırlar.


Böylece Türkiye'nin bekası korunmuş oluyor, bütün bileşenleri tarafından. Peki politik manzara bu iken, sömürgeci TC ile bu denli stratejik yakınlık varken neden kürtler bu çerçevede bir birliğe ulaşamıyorlar?


Çünkü kendi aramızdaki çelişkiler sömürgeci TC ile olan çelişkilerden daha derindir. Ama kürtlerin "ulusal birliği " gel görki bu politik zeminde sömürgeci TC tarafından, dünya sömürgecilik tarihinde bir ilk olarak insiyatif alıp çözmesi olasılığı gerçekleşsin. Neden olmasın?


Türkiye'nin tamda uluslararası desteği kaybettiği giderek yanlızlaşıp bir çıkmaza girdiği dönemde Kürt bileşenlerinden en çok desteği aldığı ortadayken, sömürgeci TC'nin kürtler arasındaki düşmanlıklarıda habire körükleyerek, kürtlere önü alınamayacak politik kaoslar yaşatacak.


Bu politik gerçeklik hiç olmazsa bugün için geçerlidir, kürt politik aktörlerinin içinde bulunduğu bileşkenlik politikaları buna elverişli. Biryandan demokratik Türkiye yaratmak için Kürdistan'ı çöpe atanlar, diğer taraftan boğazına kadar batan Türkiye'yi göklere çıkaran, stratejik dostluk ilişkilerini esas alan KDP ve yandaşları, artı buna sessiz kalan biz diğer Kürtler.


Birde buna birey olan kürt aydınlarının nerde durduklarına işaret eden söylemlerini eklersek, mesela referandumla ilgili kürtlere evet oyu vermelerini telkin edenler veya Orhan Miroğlu gibi beyaz kürtlerin artık federasyon falan yok hendeklere gömdük belirlemesi, daha önce Kürdistanın çöp sepetine atılması söylemi, aynı kapıya hizmet eden anlayışlardır.


Yurtseverlikte hassas olan kırmızı çizgiyi geçmemek esastır. Ötesi iyi niyetle veya politik taktiklerdir diye açıklanamaz. Her yurtseverin bu yükümlülüğü iyi hesap etmesi kaçınılmazdır. Sorgulanması gereken Kurdıstani olmayan her politik girişim ve proje sorgulanmalıdır.
Elbetteki herkes toplumdaki sorumluluğunu, yerine yurtsever bazda getirmeli. Yurtseverliğin gönüllü bir değer olduğu bilindiği kadar, kırmızı çizginin de değişken olmadığı herkes tarafından bir o kadar bilinmesi gerekir.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.