Mücahit Bilici yazdı: Kürt haysiyeti

Mücahit Bilici yazdı: Kürt haysiyeti

Kürt sosyolog, akademisyen, gazeteci, yazar Mücahit Bilici, Türkiye’de Kürtlere yönelik artan saldırıları konu edinen “Kürt haysiyeti” başlığıyla bir köşe yazısı Gazeteduvar için kaleme aldı.

A+A-

 

Kürt akademisyen ve yazar Mücahit Bilici, Duvar'da yer alan köşe yazısında Türkiye metropolleri ve Kuzey Kürdistan’da Kürt sivillere karşı artan şiddettin ve buna karşı herhangi bir hukuki yaptırımların uygulanmaması ve cezasızlık durumunun bu tarz saldırıları artırdığına dikkat çektiği köşe yazısı şu şekilde:

"Helikopterden atılan köylü insan malzemesi Kürt haysiyetidir. Mevsimlik işçi pazarında tokatlanan genç kız yüzü de Kürt haysiyetidir. Kürtçe konuştuğu için kırılan ihtiyar kafası Kürt haysiyetidir. Kaçırılan, alıkonulan, tecavüze uğrayan da Kürt haysiyetidir. Bir semte sokulmayan aslında Kürt haysiyetidir. Bir şehirden çıkarılıp kapı dışarı edilen de. Kürt haysiyeti bugün sahipsizdir, kayıptır. Çünkü Kürt’ten kopmuştur, koparılmıştır. Kürdün başına gelenler haysiyetinin zayi edilmişliğinden başına gelmektedir.

Adalet eskiden kan davası yahut kısas ile sağlanırdı. Dünyanın en “ilkel” toplulukları bile hayata denge, adalete caydırıcılık katmak için kısasa kısas denilen kadim barbar ilkeyi uygularlardı. Kan dökenin kanı dökülürdü. Bir bireye dokunan bütün kabileye dokunmuş gibi olurdu. İntikam alınırdı. Hobbes’in hatırlattığı üzere en zayıf insan bile karar verip azmedince en güçlü insanı bile öldürebilirdi. Kurt olana karşı kurt olunabildiği için “insan insanın kurdu” sayılmıştı: Isıran, ısırılır; öldüren, öldürülürdü. Kanın yerde kalmaması ilkesi, kanın dökülmesinin önündeki en güçlü bariyer idi.

Her insanın sahip olduğu bu hak tabii bir hak olarak görüldü. Eski hukuklar kadar modern hukuk da bu hakkı reddetmedi, sadece delege etti. Devlet denilen bu şiddet temsilcisi, temsil ettiği insanları koruma şartıyla onlardan öldürme kabiliyetlerini devralıyordu. Devletin elinin yetişmediği yerde kişi bu temel hakkına hep tekrar sahip olacaktı. Buna nefsî müdafaa adını verdiler. Seni öldürmeye çalışanı öldürmek zorunda kalırsan modern hukuka göre bu bir suç değildi. Kendi kendini savunma hakkın hep baki kaldı.

Hatta kendini savunma hakkı ile devletin temsilen eriştiği şiddet tekeli karşı karşıya geldiğinde nefsin müdafaası devlete devredilen haktan üstün ve daha asli kalacaktı. Amerikan Anayasası’na göre devlet yoldan çıkıp halka karşı tiranlaşırsa (istibdad ve zulme başlarsa) yahut işgal ile başka ülkelerin eline geçerse vatandaşların milisler oluşturmak suretiyle o müstebit rejime karşı savaşması şer’an helal sayılmıştır ve Anayasa’da yapılan İkinci Değişiklik (the Second Amendment) adıyla yasaya bağlanmıştır. Kendi devletin senin namusuna kastederse ona karşı nefsini müdafaa etmen bir tabii haktır. 

Kürtlerin nefsi müdafaa kabiliyetleri onlardan cebren alınmıştır. Ve onlara karşı şiddet kullanımı Kürtlerin şiddet kabiliyetinden mahrum kalmış olmaları dolayısıyla kolaylaşmış ve teşvik edilir bir hale gelmiştir. Bugün Kürde hele de Kürt olduğu için şiddet uygulamanın, Kürtlere zulmetmenin bir maliyeti ya yoktur ya da çok düşüktür."

sakaryaiscileresaldiri.jpeg

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.