M. Hüseyin Taysun

M. Hüseyin Taysun

yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

İran’daki mollaların vahşeti ve Diyarbakır’daki anlamlı eylem üzerine

A+A-

İran’da uzun yıllar iktidar olan Pehlevi Hanedanlığını yıkarak 1979’dan bu yana İran’ı yönetmekte olan Molla Rejimi kirli gerçek yüzünü sahte İslam maskesiyle gizleyerek, İran coğrafyasında yaşamakta olan Fars, Kürd, Azeri ve Beluci halklarına tarihte emsaline az rastlanır bir zulmü ve vahşeti yaşatmaktadır.

On bin yıllık kadim bir tarihe oldukça büyük ve verimli bir coğrafyaya, muazzam enerji kaynaklarına, zeki ve üretken 85 milyonluk nüfusa ve ayrıca da üç kıtanın ortasında bulunmaktan dolayı önemli jeopolitik avantaja sahip İran ülkesi bahsi geçen bu gerici ve çağdışı Mollaların iktidarında adeta Dünyadan izole edilerek büyük bir yoksulluk, sefalet içerisinde yaşarken bir avuç yobaz ve onların hizmetindeki çetevari militarist güçler ülkenin tüm gelirleri üzerinden muazzam bir saltanat sürdürmektedirler.

İran’daki mevcut kaynaklarla da yetinmeyen Mollalar ve onların iktidarının garantisi olan sözde devrim muhafızları ve vahşi çeteler şeklinde örgütlenmiş silahlı Besiçler vasıtasıyla İran’da yaşamakta olan ve farklı kimliklere sahip halklara büyük bir zulüm uygularken diğer taraftan ise insanlığın baş belası olan uluslararası uyuşturucu trafiğini de yönetmektedirler. Molla Rejimi bütün bu yaptıklarını gizleyebilmek için bir taraftan her türden sansür ve yasakları kendi yurttaşlarına uygularken diğer taraftan Şia mezhebine katı bir biçimde bağlı olan nüfusun yüzde seksenini Şia mezhebini Ortadoğu ve Asya ülkelerine ihraç etmenin yalanıyla yayılmacı bir politika sürdürmektedir.

Mollaların bütün bu baskı, zulüm ve sansür siyaseti son yıllarda artık istenilen sonuçları vermemekte ve mezhebi saiklerle kendisine bağladığı büyük halk yığınlarına yaşatılan yoksulluk, sefalet ve zulüm karşısında Mollalara olan güven ve bağlılık giderek azalmakta ayrıca insanların yaşamlarını oldukça olumsuz etkilediğinin farkına vararak kendilerine uygulanan zulüm, sansür ve insanlık dışı uygulamalara karşı isyan etmektedirler. Bütün baskı ve kısıtlamalara ve uygulanan tecrit politikalarına karşılık İran’daki kitleler iletişim teknolojisini en etkili bir biçimde kullanarak her geçen gün biraz daha bilinçlenerek mevcut duruma artık tahammül göstermeyeceklerini en yüksek sesle haykırmaktadırlar.

İran’daki mevcut isyan hareketlerinin örgütsüz ve öncüsüz olması Rejim sahipleri olan Mollalar için büyük bir avantaj gibi görünüyor olsa da Kürdistan ve Belucistan bölgelerindeki nispi örgütlülük gelinen bu aşamada rejimden rahatsız olan Fars, Arap ve Azeri halkları için de hem bir model hem de büyük bir cesaret kaynağı olarak görülmektedir.

Gelinen bu aşamada uygar Dünyanın ve Dünyaya hakim güçlerin yaşanan bu süreçte gerek Kürd ve Beluç halklarının haklarını ve özgürlüklerini savunan Kürd ve Beluç siyasi yapılarına vereceği ciddi bir destek Rejimden rahatsız olan Fars, Arap ve Azeri halklarının da cesaretlenip örgütlenmesine sebep olacaktır. Şimdilik başörtüsüne karşıtlık gibi görüntü veren bu yoğun tepkiler uygar Dünyanın yapacağı ciddi destekler sonucunda gerici yobaz Molla rejiminin yıkılmasına ve İran’da Nispi Demokratik bir ortamın yaratılmasına imkân sağlayabilecektir. Daha da önemlisi bir nebze örgütlü olan Kürd ve Beluci halklarının haklı ve meşru mücadelesine önemli avantajlar sağlamasının koşullarını yaratmış olacaktır.

İran’daki hak mücadelesi için yeterli olmasa da Dünyanın birçok yerinden insanların ve hatta devletler tarafından İran halklarına bazı desteklerin verildiğini umutla izlemekteyiz. Günümüzün Leyla Kasım’ı olarak gördüğümüz kahraman Kürd kızı Jina Emini’nin katledilmesine Doğu Kürdistan halkı büyük bir isyan hareketiyle sahip çıkarak ortaya koydukları bu örnek eylemleriyle ve onlarca evladının şehadeti binlerce gencin zindanlara gönderilmesiyle cevap olmaktadırlar. Peki bütün bu yapılanlar yeterli midir? Elbette ki değildir. Dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun her bir Kürd insanının Jina Emini’nin yaktığı özgürlük meşalesini daha gür bir şekilde ve yükseklere taşıma sorumluluğu vardır. Cesur Kürd kızı Jina Emini’nin yaktığı bu meşale Qazi Muhammed’den, Qasımlo’dan, Dr. Şeref Kendi’den kalan ve Kürd halkının geleceğini aydınlatacak nurlu ve onurlu bir meşale olduğu unutulmamalıdır.

Kuzey Kürdistan’ın payitahtı olan Diyarbakır’da dört Kürd siyasi partisi: PAK, HAKPAR, PSK, TEVGER ve bir kısım yurtsever insanlarımız tarafından 18 Ekim 2022 tarihinde Doğu Kürdistan’daki vahşete karşı İran’daki mücadeleyi desteklemek ve dayanışma amacıyla yapılan basın açıklaması, bir saatlik oturma eylemi ve bu eyleme imzalarıyla katkı veren 645 cesur ve yürekli kardeşlerimi canı gönülden kutluyorum. Umarım önümüzdeki zaman diliminde bu türden eylemlerin çeşitlendirilerek ve yaygınlaştırılarak sürdürülmesi temennisiyle Diyarbakır eylemini tertipleyen ve bu konuda doğru ve isabetli bir çalışma yaparak emek harcayan tüm kardeşlerime minnettar olduğumu belirtmek istiyorum.

Unutulmasın ki cesur Kürd kadınları mazlum Kürd halkının özgürlük mücadelesinde hiçbir zaman ve hiçbir fedakarlıktan çekinmeden mücadeleye katkı sunmuş babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin ve doğurdukları evlatlarının yanında cesurca savaşmışlardır. Bu vesileyle diyoruz ki Jina Emini ölümsüzdür ve o mücadelemizde her zaman yaşayacak ayrıca minnet ve şükranla anılacaktır.

Saygılarımla

M. Hüseyin Taysun

Önceki ve Sonraki Yazılar