Hasan Doğan: Ters paradigma

Hasan Doğan: Ters paradigma

Ters paradigma veya ters kuşatma mümkün mü?

A+A-

Hasan Doğan

 Her düşünce ve yönelim kendi zeviyesinden yükselince anlamlı olur. Dünya'da binlerce düşün insani yaşadıkları zaviye üzerinden binlerce düşünce oluşturup, bunları paylaşmışlar. Bu düşünce ve paylaşımlar, taraflar ve karşıtlar gibi ikilemlerin oluşmasına temel zemin teşkil ede gelmişler. Yine bu düşüncelerin bir bölümü, toplum kuramlarının olusumunu açıklarken, bir diğer bir yandan, toplumda bireyin yerini açıklamaya çalışmıştır. Toplumsal kuram ve bireyin durumu/konumu gibi düşünceler, üzerinde en çok durulan şeyler olmuştur.

Bizim tartışmaya çalışacağımız şey bu düşüncelerin yanlışlığı veya doğruluğundan ziyade biz Kurdlere yansımaları üzerinden olmalıdır. Biz Kurdler çok parçalı, çok dilli ve çok dinli toplumsal gerçekliğimiz ile düşün dünyasından aldıklarımızla mevcut durumu daha da kötümser bir hale getirmek için değil daha iyi nasıl toplarız doğrusuna yönelmeliyiz.

Dun ve bu gün Kurd düşün dünyasını temelden etkileyen düşünce ve inanç eksenli yaklaşımlar da rahatlıkla göreceğimiz şey düşün insanların söyledikleri değil, aksine düşün dünyasından alınıp egemen paradigmanın hizmetine sunulan şeyler olduğunu söyleyebiliriz. Yani Kurd dünyasında tartışılan şeyler düşün dünyasının söylediklerinden ziyade egemen paradigmanın hizmetine sunulan düşüncelerdir. Kendi toplumsal paradigmamızı inşa etme yerine egemen paradigmanın yediğine düşmemizi başka turlu nasıl açıklayabiliriz.

********

Bu gün Kurdistan'nin bütün parçalarında egemen olan sömürgeci ideolojik-politik kuşatma artık öyle bir hal almış ki kendi paradigmalarınin devamını tek seçenek olarak Kurdlerin önüne koyacak kadar...

Kurdistan'nin dört parçasında yüzlerce siyasal-politik örgütlenmeler var. Ne yazık ki bu örgütlenmeler Kurdistan gerçeğinden fersah fersah geride seyir ediyorlar. Bu siyasal-politik örgütlenmeler Kurdlerin bir millet ve Kurdistan'nin bir ülke olduğu geçeğinden çok uzak mevzilenmeler içerisindeler. Her düşünce kendi zaviyesinden yükselince anlamlı olur. Bu anlamda Kurd ve Kurdistan düşüncesi/mücadelesi mercek altına alınınca ortaya çıkan sonuçlar ürkütücüdür.

Bu gün mevcut olan Kurdistan düşüncesi ve mücadelesi kendi zaviyesi üzerinden seyir etmiyor. Her sömürgeci gücün bir Kurdu ve Kurd örgütlenmesi söz konusudur. Kurd ve Kurdistan çıkarları, ne Kurdistan coğrafyası nede Kurd halkı bir bütün düşünülerek dizayn edilmiyor. Her bir Kurd siyasal yapılanması çok masum bir şekilde başladığı yolda bir dönem sonra evirilerek kendi ülkesi ve milletine karşı suç isler bir yere savruluyor. Bu savrulmalar için binlerce hatta on binlerce gerekçe üretilmekten de geri kalınmıyor.

*********

Mevcut egemen paradigma ve kuşatma Kurdler ve Kurdistan acısından irdelenince ortaya çıkan şey Kurdlerin ulusal ve coğrafik birliğini yok sayma ve entegre etme üzerine kuruludur. Bu anlamda en bağımsızlıkçı güçten tutun en entegronist örgütlenmesine kadar yekûnunun bu paradigma etrafında dolandığı gerçeği Kurdler adına üzerinde binlerce kez düşünülmesi gereken şeydir. Bu gün Kurdistan'nın birçok parçasından kıran kıran bir savaş var. Bu savaşı bir milli kurtuluş savaşı olarak adl edip öyle okuyoruz.

 Oysaki milli diye adl ettiğimiz bu savaşın barutu ve silahını verenler ne bizim bir milli mücadele geliştirmemizi nede bir milli kurtuluş sağlamamızı isteyenler değil !!! Yani bize ait olmayan şeylerle biz, benlik savaşı verirken ne bizden nede benliğimizden bir eser geriye kalmadığı gerçeğiyle bir turlu yüzleşemiyoruz. Kurdlerin kendi paradigması sandığı şeyin, 1639'dan bu yana, uygulanan iki düşman arasında birinin yedeğinde yer alma stratejisi ile vardıkları yer dört yüz yıllık bir mücadele tarihinde yeteri kadar veriler sunuyor. Bu verilerin en belirgin olan özelligi düşmanın ati, barutu ve silahıyla girilen her mücadeleden Kurdlerin kayıp eden taraf olarak çıkmış olması gerçeğidir. Kurdler kendi zaviyelerinden uzaklaştıkça Reben, Fakir, Mazlum, Bèkes, gibi benzeşmeler ile anilmaya başladılar. Bu kabul gören benzeşmeler ise, Kurdlerin tabi tutulduğu kuşatmayı ne kadar özümsedikleri anlamında oldukça önemlidir.

Sömürgeciliğin dayattığı bu hiçleştirmeleri bir paye gibi adl eden bir toplumun siyasal önderliklerinin kendi gerçekleriyle bir bağı kaldığını söylemek güçtür. Kurdlere dayatılan ideolojik ve politik kuşatma yine ne gariptir ki ret etmesi gerekenler tarafından özenle içselleştirilmiştir. Kendi zaviyesini kayıb edip başkasının imkan ve zaviyesini kendi imkan ve zaviyesi olarak görme alışkanlığı artık iflah olmaz bir hastalığa dönüşmüştür. Bu hastalık tedavi edilir cinsten uzaktır.

************

Kurdlere dayatılan kuşatma ve paradigmalar Kurdlerin çıkarına olan şeyler değildir. Aksine Kurdlerin erimesini temel alan şeylerdir. Kurdlerin bu dayatmalarda figüran olması hiç bir şeyi değiştirme kudretine sahip değildir. Kurdler kendilerine dayatılanlar üzerinden düşünürseler kendileri olma şansının yok sayilma hükmünden, başka bir şey göremezler. Kurdlere düşen görev kendilerine dayatılan her turlu kuşatma ve hiçsizlestirmeyi terse çevirmek olmalıdır.

Bu gün Kurdlerin çıkarları kimin ne dediğinden ziyade Kurd zaviyesine nasıl yansıdığı olarak okunmalıdır. Kurde dayatılan kimlik, paradigma, siyaset ve politika Kurd zaviyesinin olan şeyleri değildir. Bunun içinde dayatılanları tersten okuyup uygulamak Kurd zaviyesinin varlığı ve devamlılığı için olması gerekendir. Türk, Arap ve Fars değirmenleri arasında öğütülen un'un Kurdistan zaviyesinde yeşertilmeye çalışılması ne kadar akil dışı bir şey ise onların tezlerini Kurdistan zaviyesine taşımakta bir o kadar akil dışıdır.

Bu gün Kurd liderliği diye adlandırılan şeyler Kurdistan zaviyesinden değil, Ankara, Bağdat, Tahran ve Sam zaviyesinden görünen ve tanınan liderliklerdir. Oysaki Kurdlerin ihtiyaç duydukları şey bu değil. Aksine kendi zaviyesi üzerinde durup Ankara, Bağdat, Tahran ve Sam ile kendi geleceğini değil millet ve toprak bütünlüğünü savunan bir liderliğe duyulan ihtiyaçtır. Bunun için yapılması gereken şey ise gayri Kurd nizama karşı durmak ve statükonun parçalanmasına yoğunlaşmaktır.

Her parçanın lideri veya siyasal örgütlenmesi bir başka parçanın egemeni ile uzlaşarak varacağı yer Kurdistan'nin bir başka parçasını unutmaktır. Özel olarak son elli yıllık mücadele bu anlamda Kurdler için bir ibret tarihidir.

**********

Yakın tarihin hiç bir döneminde Kurdler bu gün olduğu kadar güçlü olmadılar. Ayni zamanda bugün olduğu kadar da politik öngörüden bu kadar yoksun olmadılar. Yine sunu söylemek zorundayız, Kurdleri bu gun güç kılan şey Kurdlerin bir becerisi sonucu değil, aksine Defacto bir durum kaynaklıdır. Buna rağmen bu gün Kurdlerin ellerinde ki bu güç bir çok şeyi değiştirme kudretine sahiptir. Kudret, gerçeğin üstünü örtmek değil, bütün çıplaklığıyla gerçeği haykırmaktır. Peki bu gerçek nedir ?

Parçalanmış ülke ve millet gerçeğinin bütünleştirilmesidir. Buda Kurdleri tahakküm altında tutan devletlerin parçalanması demektir. Kurdi veya Kurdistani söylem/tutum budur. Bunun dışındaki her söylem statükonun yedeğine yatmaktır.

Kurdler bir tercih yapmak zorundadır. Ya statükonun yedeğine yatmak yada parçalanmış ülke ve millet gerçeğine amasız, fakatsız, niçinsiz çözüm üretmektir. Mevcut Kurd varlıkları bir araya gelmek zorundadır. Tabi düşmana duyulan (gösterilen) sevgi ve saygı Kurd'ten esirgenerek bir araya gelmekte mümkün değil. Mümkün olmayan şeyler ile daha fazla zaman oyalamakta doğru değil. Mümkünü olanların bir araya gelmesi kaçınılmaz bir görevdir. Dayatılan kuşatma ve paradigmanın karsısında bir Kurd kuşatması ve paradigması ihtiyaç duyulan yegane şeydir. Bu gün zaten Kurdler bu iki paradigma arasında mevzilenmiş durumdalar.

Elli yıllık statüko yedeğinde mevzilenmek Kurdlere her dönem daha fazla kan ve zulüm olarak geri döndü. Artık Kurdler karar vermek zorundalar, kimin yanında veya karsısında ölmek veya yasamak için. Statükonun yedeğinde mi veya karsısında mi... Karşısında olanlar kendi yollarını, yanında olanlar kendi yollarını artık çizmek için ayrışmak ve birleşmek zorundalar. . 
 

08 Eylül 2016 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.