“Düşman” ve “Şiddet”

“Düşman” ve “Şiddet”

“Düşman” ve “Şiddet”

A+A-

Osman AYDIN

Kürdistan'da yaşanan savaş hali, gerek Kürt Halkı açısından ve gerekse devlet açısından büyük bir yıkıma yeni şekillenmelere yol açmaktadır. Sosyal, siyasal ve fikri plandaki yıkımların yanında fiziki yıkımların önemi azalmaktadır.

Bu savaş hali, Kürtlerin devletle olan gevşek bağlarını daha da gevşetmekte ve giderek kopuş tercihine doğru sürüklemektedir. Bunu hesep edemeyen devlet, veya böyle olmasını isteyen yönetim anlayışının bu noktada Kürtleri suçlama olanağı yoktur. Öte yanadan Kürt ve Türk Halkı arasında önemli ölçüde duyarsızlık ve soğukluk da yaratmıştır. Batıda, Kürtlere yönelik eylem ve düşmanca saldırılar giderek artmaktadır.

Kürt kentlerinde yapılanlar (sivil ölümleri, ceset yakma, sağlık ekiplerinin görev yapmaması, cesetlerin soyularak araçların arkasına bağlanarak sürüklenmesi, tarihi ve kültürel dokuların tahrip edilmesi, şehirlerin viraneye çevrilmesi, yıkılan yerlerdeki özel mülkiyete devlet tarafından el konulması v.s.) insanlık suçudur. Savaş kurallarının dışında tanımlanmaktadır.

Diğer taraftan, “Demokratik Cumhuriyet” diye yola çıkanların, devlete bu şddet ve zulüm kapısını aralamalarında Kürt Halkının hangi çıkarının bulunduğunu ve siyaseten neye hizmet edildiğini alamak da mümkün değil.

Kürt halkı iki kopuşu yaşamaktadır. Bir taraftan PKK nın bu siyasetine karşı çıkarken, diğer taraftan devlet ile de fikri kopuşu yaşamaktadır. Kürt halkının PKK ya eleştirel bakması ve bunu seslendirmesini devlet yöneticileri bir kazaç olarak görmektedirler. Devlet aklı, ya diğer kopuşun henüz ciddiyettinin farkında değil veya bu sonucu göze almaktadır.

1925 Kürt ulus hareketi üzerine 23 Şubat 1925 günü İsmet Paşa Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunda ve 4 Mart 1925 te de Başbakan sıfatıyla mecliste olayla ilgili yaptığı konuşmalarda “...bu hadisenin, bugün olmasa bile ileride nasıl olsa meydana geleceğini düşmanların ötedenberi...” çalıştıklarını bellirttikten sonra, “... hadisenin şiddetle bastırılması ...” nı beyan ediyor.

Düşman kim?

Düşman, bu devleti Türkler ve diğer etnik unsurlarla birlikte kuran ama sonradan devletin her alanından dışlanan Kürtlerdir. Ve bu Kürtler devletin vatandaşlarıdır. Hukuk devletinde belli suç terminojileri vardır. Kürtler bunlardan biri ile nitelenmiyor. Düşman olarak niteleniyor. Kürtler düşman kabul edilince devletin onlara yönelik her türlü uygulaması artık mübah sayılıyor ve bu topluma böyle enjekte ediliyor. Türk oplumunda da bu anlayış kabul görüyor. Bu nednle de devlet tarafından Kürtlere yapılan hukukdışı ve insanlıkdışı uygulamalara sessiz kalabiliyor ve hatta alkışlayabiliyor

Şiddet, herzaman devletle Kürtler arasındaki ilişkide başat ölçü olmuştur. Bu şiddet yalnızca askeri uygulamalarla sınırlı değil, sosyal, siyasal, hukuksal alanlarda da Kürtler devletin şiddetini fazlasıyla yaşadılar, yaşıyorlar.

Bir asırdır devletin tercihi ve uygulaması bu iki kelime içinde tanımlanabilmektedir. Bu iki kelime, yaklaşık bir asırdır hükmünü değişik versiyonlarıyla icra eden Şark Islahat Planını yaratmıştır. Bu iki kelime sorunları çözücü potansiyele sahip değildir. Kürt toplumu şiddeti kendi siyasetinden de görmektedir. Bu ikili şiddet, toplumu “şiddet toplumu” haline getirmiştir. Böyle bir toplumda sözün hükmü yoktur. Sorunların çözümü güçleşmektedir.

Kürtler haketmedikleri bir şiddet ve yıkım sarmalı içindedir. Toplumsal, siyasal, hukuksal alanlarda bir yıkımın içindedir. Devlet bu şiddeti sürdürürse sonunda PKK, Kürtler için yaşam sigortası, sığınabileceği tek güç haline dönüşecektir. Acaba devlet bunu mu istemektedir?

Savaş ve şiddetin sorun çözücü olmadığı anlaşıldığı zaman çok geç olabilir.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.