Türkiye’nin Kürtçe yasağı ibadet hakkını da ihlal ediyor

Türkiye’nin Kürtçe yasağı ibadet hakkını da ihlal ediyor

.

A+A-

Aykan Erdemir ve Sude Akgündoğdu, Providence Dergisi’ne bir makale kaleme aldı. Türkiye’nin Kürt dili üzerindeki baskıları anlatılan makalede, bu baskı ve dil yasağının müslüman ve hıristiyan Kürtlerin ibadet hakkını ihlal ettiği vurgulandı. Makalede, Biden yönetiminin bu konuda devreye girmesi ve ihlalleri ile Kürtler üzerindeki baskıların kaldırılması için çaba göstermesi istenildi. Makalenin geniş özeti şöyle:

"Türkiye, Kürt vatandaşlarına karşı uzun bir ayrımcılık geçmişine ve Kürt dilinin kullanımına yönelik kısıtlamalara sahip. Bu sistematik dışlama uluslararası toplumun dikkatini çekiyor ancak Kürt Müslümanların ve Hıristiyanların dini özgürlükleri üzerindeki zararlı etkileri çok az fark ediliyor. 

ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu'nun (USCIRF) Kürt dilinin dini hizmetlerin bir parçası olarak kullanılmasına yönelik kısıtlamalardan kaynaklanan din özgürlüğü ihlallerini vurgulamasının zamanı geldi.

Türk polisi 3 Temmuz'da 28 Müslüman din adamını toplayarak Kürtçe vaaz verdikleri için dokuz kişiyi tutukladı. İmamların sorgusu sırasında yetkililer, Kürtçe kelimelerin kullanılmasının, terör örgütü olarak adlandırılan ve 40 yıldır Türkiye'ye karşı bir isyana öncülük eden Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) 'örgütsel söylemiyle' eşgüdüme girdiğinde ısrar ettiler. Gözaltına alınan imamlardan biri, memurların suçlarının kanıtı olarak camilerdeki namaz fotoğraflarını gösterdiğini söyledi.

Bu tutuklamalar, Türkiye'deki Kürt toplumunu hedef alan nefret suçlarının tırmanışa geçtiği bir dönemde gerçekleşti. Yalnızca Temmuz ayında, Kürtleri hedef alan en az dört şiddetli saldırı rapor edildi. Afyon'da ırkçı bir grup, Kürtçe konuştukları için bir grup Kürt mevsimlik işçiye dillerini kullandıkları için PKK üyesi olmakla suçlayarak saldırdı.

Kürtçenin dini mekanlarda kullanılmasına yönelik düşmanlık yeni bir eğilim değil. Türkiye'de bu alanlar, istihdam ettiği yaklaşık 130 bin din adamı aracılığıyla Müslümanlara dini hizmetler sunan ve dolayısıyla kontrol eden bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilmekte.

Kürtçenin, son zamanlarda PKK propagandası olarak nitelenmesi yoluyla, sürekli olarak kriminalize edilmesi, Türkiye'de Kürtçe konuşanların yalnızca eşit koşullarda devlet hizmetlerinden yararlanmalarını değil, aynı zamanda uygun gördükleri dini hizmetlere erişmelerini ve bunları yerine getirmelerini de engelledi. 

Diyanet, birkaç sembolik vaka dışında Kürtçe vaaz vermeyi veya buna izin vermeyi reddetti ve Türk makamları, Kürtçe dini hizmetlerine dahil eden imamları düzenli olarak çökerterek gözaltılara, hapis cezalarına ve sürgüne yol açtı. Kürt imamlar görevlerinden alındı.

2008 yılında Diyanet, bir Kürt cemaatinin vaazlarının Kürtçe verilmesini talebini reddetti. Diyanet İşleri Başkanlığı, kararına gerekçe olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın devletin dili olarak Türkçe'yi belirleyen üçüncü maddesini göstererek, Diyanet'teki din adamlarının devletin yalnızca resmi dilini kullanabileceğine hükmetti. Sonuç olarak, kurum tarafından verilen Türkçe vaazlar, ülkenin tek dilli Kürtçe konuşanları için büyük ölçüde anlaşılmaz olmaya devam ediyor.

Diyanet'in Kürt ibadetini reddetmesi, 2011'de şu anda kapatılan Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) liderliğinde bir protesto dalgasına ilham verdi. Parti, Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde, gönüllü imamların Kürtçe namaz kıldırdığı ve halka açık vaazlar verdiği 'sivil Cuma namazları' düzenledi. Birçok Kürt bu girişimi  alkışladı. Türkiye'nin güneydoğusundaki Diyarbakır'da bir vatandaş, 'Hükümetin imamı Türkçe vaaz veriyor. Kürtçeyi daha iyi anlıyoruz.' değerlendirmesinde bulundu.

Mayıs 2018'de Türk polisi, Diyarbakır'ın Cizre ilçesinde bir camide görev yapan gönüllü bir imamı Kürtçe Cuma hutbesi verdiği için gözaltına aldı. İmamın serbest bırakılmasından kısa bir süre sonra, Diyanet'in yönetimi imamı sadece vaaz vermekten alıkoymakla kalmadı, aynı zamanda camiden de sürgün etti.

Bir yıl sonra Diyarbakır'da bir mahkeme, Cuma namazlarını Kürtçe olarak kıldıran ve devlet tarafından onaylanmayan imamlara atıfta bulunan 'sivil imam'a altı yıl hapis cezası verdi. İddianamede imam, terör örgütüne üye olmakla suçlandı. Eylül 2020'de benzer bir durumda, 80 yaşındaki bir Kürt birey, Kürtçe anma töreni düzenlediği için yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı ve cezaevinde vefat etti.

Hıristiyan Kürtler de benzer baskıları yaşıyor. Türkiye'deki Kürtlerin ezici bir çoğunluğu Müslüman, ancak yıllar içinde Protestanlığa geçen tahmini 5 bin kadar Türkiye vatandaşı arasında Kürt bireyler de var. 

Türkiye'deki Hıristiyan Kürtler, Kuzey Carolina Papazı Andrew Craig Brunson'a yönelik saçma sapan bir iddianamenin – sahte terörizm, darbe planlama ve casusluk suçlamalarıyla iki yıl boyunca Türkiye'de haksız yere hapsedilmesiyle – kendilerini uluslararası bir tartışmanın ortasında buldu. 

Devlet, bu insanları inançlarını üzerinden suçladı ve Kürt dilini kullanmalarını terörizmin kanıtı olarak nitelendirdi. 

Türkiye'nin en büyük şehri ve en çok turist çeken şehri olan İstanbul, üç milyondan fazla Kürt'e ev sahipliği yapıyor ve her yıl 200 binden fazla Kürtçe konuşan misafire ev sahipliği yapıyor. Ancak belediyenin 20 dilde daha bilgilendirme hizmeti vermesine rağmen, Kürtçe hizmet verilmiyor. Kürtlerin dışlanması özel sektörü de kapsıyor. Türkiye'nin en büyük üç telefon şirketinden ikisi, ülke 18 milyon Kürt'e ev sahipliği yapmasına rağmen Kürtçe müşteri yardımı sunmuyor.

USCIRF'in yıllık raporları, Türkiye'de din veya inanç özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerde bulunuyor. Komisyon, Amerikan hükümetine, Türkiye'yi, 'din özgürlüğünü ağır biçimde ihlal etmek veya buna müsamaha göstermek' nedeniyle Dışişleri Bakanlığı'nın 'Özel İzleme Listesine' dahil etmesini tavsiye etti. 

USCIRF, bu acil sorunu incelemek için Türkiye'de bir bilgi toplama heyeti düzenlemeli ve Türkiye'deki din özgürlüğü konularını izleyen ABD'li diplomatlar bu tür ihlalleri daha ayrıntılı olarak belgelemelidir. 

Biden yönetimi yetkilileri Ankara ile etkileşime girerken, Türk muadillerine Kürtçenin damgalanmasının, Türkiye Kürtlerinin dini özgürlüklerine saygı gösterilmesi kadar, onların daha geniş hak ve özgürlüklerinin tanınması için de önemli olduğunu hatırlatmalıdırlar."

Kaynak: https://providencemag.com/2021/08/turkeys-anti-kurdish-measures-violate-religious-freedom/

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.