Trump karşısında Erdoğan'a darbe içeriden!

Trump karşısında Erdoğan'a darbe içeriden!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’ye girmekte bu kez ciddi olduğuna Trump’ı ikna etmek için, ABD’ye ay sonuna kadar süre tanıdı. New York’a hareketinden önce, askeri harekât için tüm hazırlıkların tamamlandığını bir kez daha vurguladı.

A+A-

Zülfikar Doğan-AHVAL

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), asli görevi bankaları sürekli takip etmek olduğu halde, 46 milyar liralık batık krediyi tesadüfen (!) fark edip, bankaları “Size yılsonuna kadar süre! Bu kredileri batağa ayırıp, bilançolarınızda karşılık ayırın” diye uyarınca, herkesin aklına “Peki, bu BDDK ne iş yapar?” sorusu geldi.

 

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve Ziraat Bankası’nın Genel Müdürü Hüseyin Aydın konuya açıklık getirdi:

 

“Bankalar kredileri üç grupta sınıflıyor. Birinci grup, canlı kredi, ikinci grup canlı ama ufak tefek sorunları var. Üçüncü grup edimleri (yükümlülükleri) yerine getiremeyen. O artık hassas, izlenmesi gereken, takibe gitme dediğimiz bölüm. Dün akşam BDDK, ‘ben bankaların portföylerine baktım 46 milyar TL’nin üçüncü gruba gitmesini öneriyorum’ dedi. Bunlar ağırlıklı inşaat ve enerji sektörüne ait krediler. Derinlemesine bakınca 46 milyarın yüzde 50’si inşaat ve enerji. Kalanı diğer sektörler. 46 milyar TL’lik kredi ağırlıklı olarak döviz cinsinden.”

 

Ancak ekonomi kulislerinde, kredi borçları takibe atılıp, sonra da büyük ihtimal üstü çizilerek, bankaların üzerine bir bardak soğuk su içmeleri gerekecek 46 milyar TL’lik batağın, iktidara, yakın inşaat ve enerji şirketlerine ait olduğu konuşuluyor. Bu krediler takibe atıldıktan sonra, yakında kurulacak Enerji Girişim Garanti Fonu’na (EGGF) devredilecek. Böylece hem bankaların bilançoları temizlenecek hem de fona devredilen batıkların faturası, kısmen elektrik faturalarına kısmen de kredilerin büyük bölümüne kefil olup, garanti veren Hazine ile Kredi Garanti Fonu’na (KGF) yansıtılarak, çaktırmadan halkın üzerine yıkılacak.

 

Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) derlediği verilere göre, AKP hükümetleri döneminde enerji sektörüne 105 milyar dolarlık yatırım gerçekleşti. Kamu ve özel bankalar, Hazine ve KGF’nin garantileriyle, bu borçların altından kalkamayacağı belli olan iktidara yakın şirketlere, bol keseden kredi dağıttı. Yurt dışından buldukları döviz kredilerine kefil oldu. Dağıtılan kredilerin 52 milyar doları ödenemez durumda. Bu tutara gecikme faizleri dâhil değil. Kredi borçlarının 44 milyar dolarlık kısmı enerji üretim tesislerine, bunun da 18 milyar doları hidroelektrik santrallara (HES) ait. Ayrıca 8 milyar dolar tutarında enerji dağıtım özelleştirmelerinden kaynaklanan, ödenemeyen borç var.

 

Erdoğan döneminde, enerjiden altyapıya, köprülerden havaalanlarına, şehir hastanelerine kadar hemen her kamu ihalesinden aslan payını alan beş müteahhitlik şirketi, enerji sektöründe de önde. Limak Enerji 15, MNG 10, Özaltın İnşaat sekiz, Cengiz İnşaat yedi, Kalyon İnşaat ile Kolin İnşaat üçer HES’in sahibi. TBB, enerji sektöründeki 47 milyar dolarlık kredinin 12-13 milyar dolarının sorunlu olması nedeniyle yapılandırılacağını açıklamıştı. Şimdi de BDDK enerji ve inşaattaki 46 milyar TL kredinin “batık” olduğunu itiraf ediyor. Üstelik tam da Erdoğan New York’ta Trump ile buluşup, Fırat’ın doğusuna askeri harekât, Güvenli Bölge pazarlığına hazırlanırken bu itiraflar geldi. 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’ye girmekte bu kez ciddi olduğuna Trump’ı ikna etmek için, ABD’ye ay sonuna kadar süre tanıdı. New York’a hareketinden önce, askeri harekât için tüm hazırlıkların tamamlandığını bir kez daha vurguladı. Sağlık Bakanlığı, Trump karşısında Erdoğan’ın inandırıcılığını desteklemek üzere, 20 ilden doktor ve cerrahları, savaşa hazırlık için geçici görevle bölgeye tayin ederek, ciddiyetin boyutunu sergiledi.

 

Ama TBB ve BDDK’nın birkaç gün arayla yaptığı bu açıklamalar, Türkiye ekonomisinin ve bankalarının içinde bulunduğu sarsıntıyı, önde gelen müteahhitlerin, holdinglerin, enerji şirketlerinin sallantıda olduğunu, milyarlarca dolarlık ve milyarlarca TL’lik kredileri ödeyemediklerini açık etti!      

 

Bunlar yetmezmiş gibi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), açıkladığı 2018 Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasıyla, varsıllarla yoksullar arasındaki uçurumun iyice büyüdüğünü, Türkiye’de sosyal sıkıntının derinleştiğini ilan etti. 

 

En yüksek gelire sahip yüzde 20'lik kesimin toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,2 puan artışla yüzde 47,6'ya yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun payının 0,2 puan azalarak yüzde 6,1'e gerilediğini, yoksulların sayısının nüfusun yüzde 14’üne yaklaştığını duyurdu. 

 

Halkın yüzde 70,4’ünün borçla yaşadığını, yüzde 58,3’ünün bir hafta tatil yapacak parasının bile olmadığını, buna rağmen nüfusun yüzde 5’inin servetine servet kattığını, paranın parayı çektiğini açıkladı. 

 

TÜİK ve Merkez Bankası, sanki Trump’a koz vermek istermiş gibi, bir de Tüketici Güven Endeksi’nin (TÜGE),  eylül ayında yüzde 4,3 azalarak yüzde 55,8’e indiğini, dibe vurduğunu açıkladılar. Gelecek 12 aya ilişkin maddi durum beklentisi endeksi, Ağustos’ta 77,8 iken, Eylül ayında yüzde 4,9 azalarak 74 oldu. Yani insanlar yakın gelecekte maddi durumlarında bir iyileşme beklemiyor, geçinmelerinin daha zorlaşacağını düşünüyor.

 

Genel ekonomik durum beklentisi de Ağustos’ta 74,3 iken, Eylül’de yüzde 4,4 oranında azalarak 71’e inmiş. Bu da, halkın önümüzdeki aylarda ekonomide bir iyileşme olmayacağı, her şeyin daha da kötüye gideceğini düşündüğü anlamına geliyor. TÜİK ve MB’nin açıkladığı rakamlar, halkın, iş dünyasının, şirketlerin “ekonomiye güvenlerinin kalmadığını” geleceğe dönük umutlarının hızla tükendiğini, beklentilerin kötüleştiğini işaret ediyor.

 

Tam da ABD Başkanıyla pazarlığa oturmaya hazırlanırken, TÜİK ve Merkez Bankası’nın bu yaptığı, ihanetten, Cumhurbaşkanını sırtından hançerlemekten başka bir şey değil!!! Muhtemelen Cumhurbaşkanı yurda döndüğünde, TÜİK ve MB Başkanlarını azledip, hain ilan edebilir. 

 

Bir de bunlar yetmezmiş gibi TÜİK, işsizlerin sayısının 4 milyon 253 bin kişiye çıktığını, 1,5 milyon üniversite mezununun da içinde yer aldığı genç işsizlerin yüzde 25’e yaklaştığını, yani her dört gençten birinin aç ve işsiz olduğunu açıklayarak, tuz biber ekti. 

 

Peki ya Bankalar Arası Kart Merkezi’nin (BKM) yaptığı densizliğe ne demeli? Sanki başka açıklayacak bir şey kalmamış, başka zaman açıklasa olmazmış gibi, alelacele Türkiye’deki kart sayısını ve halkın “Yarına Allah kerim” dercesine, olmayan parayı bugünden harcayarak hayatta kaldığını, müjde verir gibi duyurdu. 

 

BKM’nin övünürcesine açıkladığı rakamlarla, ağustos itibarıyla kredi kartı ve banka kartı sayısı yüzde 11 artarak 227,2 milyona ulaşmış. Banka ve kredi kartlarıyla yapılan harcamaların toplamı ise 83,6 milyar lira olmuş! Türkiye’nin nüfusunun 82 milyon olduğunu, kredi ya da banka kartı sahibi olabilmek için 18 yaşını doldurmak gerektiğini düşündüğümüzde, bir kişinin en az ik-üç kartı olduğu, bir kartın borcunu diğeriyle ödeyip yaşamaya çalıştığı anlaşılıyor. 

 

Stratejik derinlikten yoksun bu kurum başkanlarının açıklamaları ortada iken Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump ile buluşup; “Sana Eylül sonuna kadar süre vermiştim, güvenli bölgeyi bana bırakıyor musun bırakmıyor musun? Yoksa şimdi Başkomutan unvanımla emri veriyorum, Suriye’ye giriyorum” dediğinde, Trump şöyle derse ne olacak:

 

“Bak Bay Erdoğan, seni severim bilirsin. Telefonuna hiç çıkmamazlık etmedim ama Ocak’ta da bunu demiştin. Ben de sana, ‘Kürtlere saldırırsan ekonomini çökertirim’ demiştim. Senin, BDDK, TBB, BKM, TÜİK, MB başkanların, ekonominin sonbahar yaprakları gibi sallandığını söylüyor. Müteahhit dostlarında metelik yok, bankalara borçlarını ödemiyorlar. Merkez Bankası’ndaki adamın, 2,1 milyar dolar bulmak için munzam karşılıkları artırıyor. Gençlerin işsizlikten kırılıyor. Milletin ekonomiye güveni, gelecek umudu kalmamış. Suriyelilere bahçeli ev falan, bunları geç. Avrupalılar attığın oltayı yutabilirler ama emlak, gayrimenkul benim işim. Ben kabul olmayacak duaya ‘Amen’ demem. CAATSA yaptırımlarını bugüne kadar dostluğumuzun hatırına tuttum. Ama seneye seçim var. Anlarsın, Kongre’nin elini daha fazla tutamam. Geçen sene bizim Pastör’ü salmadın, ne oldu gördün. O zaman 100 milyar doları unut. Karar senin. Ekonomini çökertirsek altında ben kalmam. İstersen dönerken uçakta sakin sakin bir daha düşün. Putin’e selamımı söyle. Ruhani tehlikeli aman dikkatli ol.”   

 

Bu yazı ilk olarak Ahval’de yayınlanmıştır

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.