Aziz Nesin Konuşuyor!..

Aziz Nesin Konuşuyor!..

.

A+A-

turuncu-ve-beyaz-modern-teknoloji-yazilim-reklam-tanitim-instagram-hikayesi.png

İskan Tolun Köln.

Son Makaleler:

Bu kez, her ay en az bir kitabını okumayı ihmal etmediğim Aziz Nesin’in İnsanlar Konuşa Konuşa adlı kitabını anlatmak istiyorum. Nitekim, Aziz Nesin'in elliden fazla kitabını zevkle, ilgiyle okumuştum ama, nedendir bilmem, bu kitabı bana, çok daha fazla enteresan geldi. Alt başlığa hiç dikkat etmemiştim. Üst başlığından dolayı, hikâyeler kitabı olduğunu sanmıştım ama, değilmiş: “Söyleşiler”dir ve okuyunca, kitap öylesine akıp gitti ki, bana sadece, yazarı konuşuyor gibi geldi. Zaten, makale başlığı da bundan dolayı zuhur etti: Aziz Nesin Konuşuyor

(Aziz Nesin: İnsanlar Konuşa Konuşa Söyleşiler / Nesin Yayıncılık A.Ş. Şişli-İstanbul / 5. Baskı 18500 Kitap / 279 Sayfa)

Kitabı yıllar önce almıştım ve raflarda öylece duruyordu. Dolayısıyla, okunması gereken, Aziz Nesin'in çok değerli eserinden biridir bu. Aşağıda vereceğim birkaç alıntı, bu dediklerimi teyit etmeye yetecektir sanırım.

 

Yazar, başta kendi olmak üzere okurlarını kendilerini ve koşullarını değiştirmeye özendirmelidir yapıtlarıyla.

… … Üzerimdeki olumlu etkisi yüzünden kendimi Nazım Hikmet’e hep borçlu duyumsamışımdır. Nazım’ın etkisi daha çok düşünsel yönden olmuştur. (17. Sayfa)

 

 

Usta yazar yine, her eserinde olduğu gibi bu kitapta da ortalığı kırıp geçiyor. Nitekim, mizahi yanı bir başkadır Aziz Nesin'in, bunu herkes biliyor zaten. Bütün olumsuzlukları, kendine has, o eşsiz mizahi üslubuyla eleştiriyor. Emperyalist dünyayı karşısına almış, o tek ve alabildiğine güçlü kalemiyle savaşıyor adeta. Evet, savaşıyor, dünyaya meydan okuyor desem yeridir. Halkların, inançların gasp edilmiş haklarını, eşitlikçi bir yaklaşımla dile getirirken yanlış uygulanan siyasete de hiç acımadan yükleniyor değerli yazar.

 

-Politikada haklılık ve haksızlık yoktur. Haklılık yada haksızlık çıkarlara göredir. (26. Sayfa)

 

Nelerden, kimlerden bahsetmiyor ki? Bahsetmek bir yana, haksızlık yapanları bir bir sıralayıp deşifre ediyor. Özellikle de halkı sömürenleri, sahtekârları, dolandırıcıları hiç affetmiyor. Hatta, süper güce sahip olan emperyalist devletlerin başkanları bile, o güçlü ve yenilmez kaleminden nasibini almışlar. Hatta ve hatta Kral, Şah ve Kraliçe de onun kaleminden kurtulamamıştır:

 

İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır Kralı Faruk ve Kraliçe Elizabeth üçü birden beni dava etmişlerdi. Onların yüzünden hapis yattım. Bu olayın dünyada bir başka örneği yoktur.

 

... … … Fakat Kraliçe Elizabeth o sırada henüz devlet başkanı olmamıştı. Bu yüzden onun açtığı dava düştü.

 

Herif bana gelmeden önce de birkaç paket sigarayla bir paket üzüm yollamış. O paketler de elimde duruyor. Azeri lehçesiyle dedi ki, “Men Ankara'dan İran elçiliğinden gelirem. Siz Şah hazretlerinin şikâyetçi olması yüzünden mahkûm oldunuz. Eğer siz bir af dilekçesi yazıp özür dilerseniz, Şah hazretleri sizi af edecek.”

Ben de elimdeki üzüm paketini herifin suratına fırlattım ve “U… p…… git o Şah’ına benden selam söyle, o gelip benden özür dilesin” dedim. Herif derhal kayboldu.

Yani artık diyorum ki, bundan sonra hiçbir devlet büyüğü benimle uğraşamaz. Çünkü benimle uğraşan, beni dava eden devlet büyükleri ülkesinden kovuluyor. Faruk Mısır’dan kovuldu. Şah İran'dan kovuldu. (209-211. Sayfa)

 

Evet İran… Aziz Nesin sağ olsaydı eğer; İran'ın her hafta onlarca insanı idam sehpasında sallandırdığına ne derdi acaba? Diye, kendi kendine sormadan edemiyor insan.

 

... …. … Bana sordunuz ya, “Bozguncu musunuz?” diye. Ben bozmak istiyorum. Yaşadığımız düzenden daha iyisini istiyorum. Böyle gelmiş böyle gider dersek düzen bozulmamış olur. Bu böyle gitmez. Buna kesinlikle inanıyorum. Karın yağışını, tül perdeyi aralayarak, kaloriferli odada seyredip, “ne güzel” diyenler var. Ama aynı zamanda soğuktan hastalanan, ölen insanlarımız var. Eğer onlar düşünülmüyorsa bu böyle gitmez, böyle gitmemelidir. (132. Sayfa)

 

Dönemin yöneticilerine kafayı iyice takmış Aziz Nesin, o meşhur mizahi üslubuyla yüklenerek anlatıyor:

… … (Sürekli kahkahalar.) Yani o demin söylediğim fizik çirkinlik de bişey değil. Ama “okumamanın” verdiği çirkinlik çok önemlidir. Bu adamlarda o var. Oysa kitap okumak, en çirkin bir insanı bile güzelleştirir. Yani bir takım bıyıklı adamlar var bugün işbaşında.

... … … …

Benim elimde yetki olsa, bunların evlerine baskın yapıp, evlerinde kitap olmayanları ve kitap okumayanları içeri atarım. Oysa bunlar kitap okuyanları içeri atıyorlar. (206. Sayfa)

 

-Evleri basıp kitap arıyorlar. İktidar olsam ben de aynı şeyi yaparım. Ama kitap bulundu diye değil, kitap bulunamadı diye adam cezalandırırım. Kitaba ceza veriyorlar. Çünkü okumazlar. Evlerinde kitap yoktur. .... …. …. Onun için yazara düşman kesilirler. (129. Sayfa)

 

Bir ara polis evini ararken Platon'un Devlet adlı kitabı da alıp, “Platon Devlet, Yasak” deyip götürmüşlerdi ve Aziz Nesin, “Yahu ben yazarım. Her kitabı okumak benim hakkım!..” gibisinden sitem ettiğini de okumuştum bir kitapta.

 

Aziz Nesin, bu güzel kitabında, dile getirmiş olduğu son tümceyi de alıntı olarak aktarayım:

Bizim görevimiz, iyi ve güzel günlerin gelmesini çabuklaştırmaya çalışmaktır. (279. Sayfa)

 

Bu kitap, Aziz Nesin'in birçok gazeteci ve yazarlarla yaptığı röportaj/söyleşilerden oluşuyor. Hepsini zevkle okudum ama, Ahmet Kahraman ile yaptığı söyleşi bir başkaydı. Evet, özellikle Ahmet Kahraman'ın Aziz Nesin ile yaptığı röportaj oldukça dikkat çekicidir ve defalarca okunmaya değerdir.

 

Değerli yazar, Ahmet Kahraman’ı da yıllar önce, büyük bir zevkle okumuş olduğum Yılmaz Güney Efsanesi adlı kitabıyla tanımıştım. Harika bir eserdir, gerçekten. Okuduğumda, birinci baskıydı henüz. Ama bu harika kitap, şimdiye kadar defalarca baskı yapmıştır diye düşünüyorum.

 

Yılmaz Güney Efsanesi demişken, kapağını ve arka kapaktaki tanıtım bülteninden çok kısa da olsa, bir kesit aktarayım:

… … … Halkın ilgisi, tapınmaya varan hayranlığı sebepsiz değildi. Çünkü o, “altta kalmış” bir kesimden fırlayıp gelmişti. Sinemasında da onları anlatıyordu. Bu nedenle beğenildi. Sevgi duvarının doruklarına çıkarıldı. “Çirkin Kral” oldu. Asıl senaryo, esas şimdi başlıyordu.

 

(Ahmet Kahraman: Yılmaz Güney Efsanesi Mephisto Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti. -Ezgi Matbaacılık- Kadıköy-İstanbul / 1. Baskı / 325 Sayfa)

 

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.