Analiz/ Washington’ın Efrin aritmetiği
Seth J. Frantzman/ The Jerusalem Post
Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin Suriye’nin kuzeybatısındaki Efrin şehrini istila ettiği gün çekilen fotoğraflardan hangisi daha sembolik, karar vermek güç. Kürtler Efrin’den kaçarken Arap ve Türk güçleri yerel yönetim binasına Türk bayrağı astılar ve Kürtlerin mitolojik kahramanı Kawa’nın heykelini devirdiler.
Elinde kılıç benzeri devasa bir bıçakla tekbir getiren bir adamın fotoğrafı en çarpıcı olanı gibi. Türkiye ile müttefiki Suriyeli muhalif güçlerin düzenlediği iki aylık Efrin operasyonunun en önemli sonucunun ne olduğunu söylemek zor ama bu çatışmanın arka planı şu sekiz maddede özetlenebilir:
Güçler mücadelesi
Efrin’deki Kürtler ve 2012’den bu yana Efrin’in kontrolünü elinde tutan Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG) bir büyük güçler mücadelesinin kurbanı oldular. Türkiye ABD’ye, Türkiye’nin bir terör örgütü saydığı YPG’yi desteklemesinin yanıtsız kalmayacağı mesajını vermek istedi. Türkiye Suriye’nin doğusunda ABD ile doğrudan savaşamayacağından, Efrin’e odaklanmaya karar verdi. Daha önce YPG’nin siyasi kanadı PYD ile dostane ilişkilere sahip olan Rusya da Ankara ile ilişkilerini güçlendirmek için Efrin’i feda etti.
Rusya Suriye rejiminin ana destekçisi ama Suriye’nin geri kalanında başka tavizler karşılığında Efrin’in Türkiye’ye ve Suriyeli muhaliflere verilebileceği hesabını yaptı. Rusya aynı zamanda YPG’nin ABD ile ilişkilerinin de altını oymak istiyordu ve Efrin’de büyük bir çatışmanın önünü açmanın Suriye’nin doğusundaki YPG-ABD ilişkilerini gereceğini de biliyordu. İran ve Suriye rejimi Türkiye’nin ve müttefiklerinin Efrin’e girmesini istemiyordu ancak bunun Suriye’nin başka yerlerinde, özellikle de Doğu Guta’daki kazanımları konsolide edebileceğini gördüler.
Artık uluslararası müdahaleler yok
Efrin’deki Kürtler ABD’nin, AB’nin, BM’nin ve NATO’nun Türkiye’yi engellemek için bir şey yapacağını düşündüler. 1999’da ABD NATO’yu eski Yugoslavya cumhuriyetinin Kosova’daki eylemlerini durdurmak için müdahaleye zorlamıştı. Efrin’deki savaşta olduğu gibi, Sırp güçler Kosovalıları terörü desteklemekle suçlayarak ezmişti. Türkiye’nin Efrin’deki savaşının aksine [başka bir ülke toprağında olması itibariyle, ÇN] Sırplar teknik olarak Yugoslavya’dan geriye kalan şeyin içinde savaşıyorlardı. Sivillerin öldürüldüğüne ilişkin haberlerin ardından NATO çatışmayı sona erdirmek için bir bombardıman ve askeri harekatla müdahale etti.
2018’de ise uluslararası toplum omuz silkiyor. Kosova üzerine yapılan Rambouillet konferansı gibi bir şey söz konusu değil. Tam aksine, Türkiye bir NATO üyesi ve NATO genel sekreter yardımcısı Rose Gottemoeller, saldırı başladıktan hemen sonra Türkiye’ye giderek Türk demokrasisini övdü ve ülkenin güvenlik ihtiyaçlarından dem vurdu. Kürtler Efrin’de neler olup bittiğine dair ne söylerse söylesin, uluslararası toplumun ilgisini çekmiyor.
Bu şaşırtıcı değil. Uluslararası toplum Suriye rejiminin milyonlarca insanın yerinden edildiği ve 500 bin kişinin öldürüldüğü yedi yıllık savaşını durdurmak için neredeyse hiçbir şey yapmadı. Uluslararası toplum Myanmar’daki Rohingya katliamını durdurmak için de hiçbir şey yapmadı.
‘Karmaşık bir cehennem çukuru’
Suriye savaşı başladığından bu yana uluslararası medya savaşı grafiklerle ve “herkes herkese karşı” diyen karikatürlerle anlaşılması zor “çok karmaşık” bir mesele olarak sundu. Irkçılık da Suriye’yi anlaşılamaya değmez bir yer olarak stereotipleştirmeye yol açtı. Suriye anlaşılması çok zor karmaşık bir çatışma olarak görüldüğünden, Efrin veya Doğu Guta ya da başka yerlere dikkat çekmeye çalışan çağrılara kulaklar sağır oldu. Savaşı yakından takip edenler veya bir tarafın partizanı olanlar haricinde Kürtler için Efrin çatışmasını anlatmak zordu.
Kinik hesap
Suriye rejimi Suriyeli muhaliflerin güçlü olduğu Şam yakınındaki Guta’ya Türkiye’nin Efrin’e saldırısı ile eşzamanlı saldırı başlattı. Artık Türkiye ile yakın işbirliği yapmakta olan Suriyeli muhalifler, bir Kürt kantonunu temizlemek için kullanılırken, Suriye rejimi de muhalifleri Guta’dan çıkaracaktı. Bir tür takastı söz konusu olan, yalnız Suriye rejimi kazanırken Kürtler kaybediyordu bu takasta.
Sonuç olarak rejim Şam çevresinde, Türkiye ile muhalif müttefikleri ise Türk sınırı boyunca “toprak bütünlüğünü” tesis etmiş oldular. Bu anlaşma Moskova’da Esad’ın elçileri ile Türkiye’ninkiler arasında sessizce mi yapıldı, bilinmez. Türkiye Moskova’ya Efrin’e yönelik 20 Ocak saldırısının arifesinde üst düzey bir delegasyon göndermişti. Böyle bir şeyin görüşülmüş olması muhtemel.
Kapatılacak bir hesap
Suriye iç savaşı başladığından beri, Suriye muhalefeti giderek daha fazla Sünni-Arap, sertlik yanlısı ve aşırılıkçı unsurlardan oluşmaya başladı. Kürt bölgeleri ise seküler ve solcu bir örgüt olan YPG’nin kontrolüne giriyordu ve YPG Suriye rejimi ile savaşmama eğilimindeydi. Bu yüzden muhalifler için YPG “işbirliği” yapıyordu.
2016’da sona eren Halep muharebesinde YPG Halep’in bir bölümünü elinde tutuyordu ve muhaliflerle birlikte hareket etmedi. Efrin bir anlamda bunun bir hesaplaşması oldu. Türkiye’de din adamlarının Efrin operasyonunu “cihat” olarak nitelemesi ile 18 Mart’ta Efrin’in düşüşü esnasında muhalif grupların Kürt heykelini indirirken kılıç kaldırıp tekbir getirmesi de bunun yansıması idi.
ABD’nin zayıflığı
ABD, bir NATO müttefiki olan Türkiye’nin Suriye’deki kendi Kürt ortaklarına saldırısını engellemek gibi tuhaf bir pozisyona düştü. Trump operasyon başladığında Erdoğan’ı telefonla arayarak sınırlı tutmasını istedi. Ama Türkiye’nin farklı bir mesajı vardı. Amerikalılara bir “Osmanlı tokadı” atmak istiyordu. Washington’daki kaosu doğru çözmüş ve bunun ABD’nin yanıt verememesini sağlayacağını anlamıştı. Bu aynı zamanda, kendisi kaos içindeyken ve Avrupa’da müttefik kaybedip Rusya’nın kendi iç siyasetine müdahale ettiği iddialarıyla uğraşırken, ABD’nin uluslararası bir yanıt verilmesini sağlamak için de girişimde bulunamayacağı anlamına geliyordu.
Başka bir ABD başkanı veya ABD yönetimi olsaydı daha fazlasını yapabilirdi. Ama ABD Ankara’ya birbirini tutmayan mesajlar gönderdi. Rex Tillerson Türkiye’nin Efrin’i ele geçirmesinden hemen önce dışişleri bakanlığından alındı. Bu, ABD’nin tutarlılığını daha da yitirmesine neden oldu.
Amerika’nın ‘önce Türkiye ve muhalifler’ stratejisi, ‘önce IŞİD’e karşı mücadele’ stratejisine üstün geliyor
ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA, Suriye çatışması patlak verdiğinden bu yana Esad karşıtı ve Türkiye ve Suriyeli muhalifler yanlısı bir politikaya yatırım yapıyordu. 2014’ten beri ise, ABD politikasının kaybeden tarafında oldular çünkü IŞİD’e karşı savaşı Pentagon yürütüyordu. Pentagon doğu Suriye’de kök salmayı başardı. Türkiye’nin Efrin saldırısı, Washington’da “önce Türkiye ve muhalifler” stratejisini savunanların sessiz onayını aldı. Bu, 2014’ten bu yana ilk büyük politika kazanımları oldu.
Ortaklara karşı müttefikler
Türkiye bir ABD NATO müttefiki. Ankara ve Washington bu noktayı her zaman öne çıkarmasalar da 66 yıllık ittifak ABD’nin Suriye’deki Kürtlerle üç yıllık ortaklığına üstündü. En nihayetinde ABD kendisini böylesine eski bir ilişkiden kolayca sıyıramaz. Efrin çatışması ve Türkiye’nin Suriyeli muhalifler arasındaki kimi zaman sevimsiz müttefikleri NATO ittifakına ters gelse de, ABD Suriye’nin doğusunda tüm yumurtalarını aynı sepete koyamaz.
Washington için Efrin feda edilebilirdi ve burada kaybettiği güveni Suriye’nin doğusunda yeniden tesis etmeyi umuyor. Hem Kürtler yüzünü Suriye Demokratik Güçleri içindeki Amerikan müttefiklerinden başka kime dönebilir ki? Muhalifler nasıl Türkiye’nin stratejisinin bir parçası ise, onlar da ABD stratejisinin parçası haline gelmişlerdi bu aritmetikte. Yerinden edilen 150 bin insan ve öldürülen ve yaralanan binlercesi ise siyasi karar mercilerindekilerin çoğunluğu açısından bu aritmetikte sadece tali zayiat sayılıyor.
19 Mart 2018
Çeviri: Serap Şen
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.