"Kürd sorununda inkar sona erdi ama çözüm gelmedi"

"Kürd sorununda inkar sona erdi ama çözüm gelmedi"

Kürt Meselesinde Federal Çözüm Perspektifi Konferansı yapıldı

A+A-

Deng Dergisi, 12 Şubat 2017 tarihinde “Kürt Meselesinde Federal Çözüm Perspektifi” adı altında bir konferans gerçekleştirdi. Diyarbakır’da Plaza Otel’de yapılan konferansa Diyarbakır ve çevre illerden yoğun bir katılım gerçekleşti. Kürdistan siyasi parti temsilcileri, STK ve meslek odası yöneticileri, bölgenin aydın, yazar, iş insanları ve kanaat önderlerini bir araya getiren Konferans Kürt televizyonları tarafından naklen yayınlandı.

Kürdistan’ın dört parçasından akademisyen ve politikacıların konuşmacı olarak davet edildiği “Kürt Meselesinde Federal Çözüm Perspektifi Konferansı” iki oturum şeklinde gün boyu sürdü. Konferansta Kürdistan’ın dört parçasındaki siyasal süreç üzerinde detaylı bir biçimde duruldu ve her bir parça için federal çözüm imkanlarına ilişkin yoğun bir tartışma yaşandı.

Konferans, Deng Dergisi adına Bayram Bozyel’in yaptığı bir konuşma ile başladı. Deng Dergisi ve Deng Yayınları’nın 28 yıllık yayın faaliyetlerinden söz eden Bozyel, Deng Dergisi’nin geçen dönemde Kürt ulusal bilincin gelişmesinde oynadığı rolün altını çizdi. Kürt dili, kültürü, tarihi ve edebiyatının gün yüzüne çıkartılmasında Deng Yayınları’nın çabalarından örnekler veren Bozyel, burada çıkan birbirinden değerli eserlerin Kürt hafızasının oluşumundaki etkisinden söz etti.

Bozyel, konuşmasında söz konusu federal çözüm konulu bir konferansın Türkiye’de ilk olduğunu ve böyle bir konferansı gerçekleştirmekle Türkiye’de bir tabunun kırılmasına katkıda bulunduklarını söyledi.

Kürt meselesinde inkâr döneminin son bulduğunu, ancak çözüm konusuna gelindiğinde ciddi bir adım atılmadığını belirten Bozyel, Kürdistan’ı aralarında bölüştüren devletlerin buna gerekçe olarak ülkelerinin parçalanma tehlikesini öne sürdüklerini söyledi.

Bölünmeme gerekçesinin paradoksal bir biçimde ilgili devletleri bölünmeye götürdüğünü, bu durumda bahsi geçen devletlerin önünde iki seçenek olduğunu belirtti.

Bu seçeneklerden birincisinin parçalanma olduğunu belirten Bozyel, ikinci seçeneğin ise Kürt meselesinin barışçıl ve eşitlikçi çözümünü sağlayan federal bir sistemden geçtiğini dile getirdi.

Gelinen aşamada Kürdistan’ı aralarında paylaşan devletlerin Kürtlerin ulusal haklarını tanımaları gerektiğini, bunun için de mevcut üniter devlet sistemini terk ederek federal sisteme geçmelerinin bir ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Bozyel, konuşmasını “Bu konferansın, Kürt meselesinde federal çözüm bilincinin gelişmesine ve ülkeyi yönetenlerde çözüm aklının oluşmasına katkıda bulunmasını diliyorum” diyerek bitirdi.

FEDERAL SİSTEM; TÜRKİYE VE BÖLGESEL DENKLEM

Daha sonra konferansın “Federal Sistem; Türkiye ve Bölgesel Denklem” başlıklı birinci oturumuna geçildi. Dr. Necdet İpekyüz’ün moderatörlüğünde gerçekleştirilen ilk oturumda Prof. Dr. Mesut Yeğen, Doç. Dr. Vahap Coşkun ile Dr. Arzu Yılmaz sırayla konuyla ilgili sunumlarını yaptılar.

“Kürtler ve Millet Olmayı Sürdürmek” başlığı altında sunumunu yapan Prof. Dr. Yeğen, konuşmasında Kürdistan’ın 20 ilinde gerçekleştirilen, daha sonra ise “Kürtler Ne İstiyor” başlığı ile kitaplaştırılan bir anket çalışmasından detaylı örnekler verdi. Yeğen, anketin gösterdiği gerçeğin, Kürtlerin Kürdistan’da hala çoğunlukta ve Kürt gibi yaşamak istedikleri olduğunu söyledi.

Kürt meselesiyle ilgili olarak dört yaklaşımın olduğunu belirten Yeğen, bunları şu şekilde sıraladı.

Birincisi, devletin bireysel haklar temeli yaklaşımı; ikincisi, bağımsızlık önerisi, üçüncüsü, Deng Dergisi çevresinin savunduğu federasyon tezi; dördüncüsü ise demokratik özerklik.

Devletin yaklaşımının sürdürülemez olduğunu, bağımsızlık önerisi bakımından da tablonun kolay olmadığını belirten Yeğen, federasyon ve demokratik özerklik önerileri açısından da ciddi bariyerlerin olduğunu ifade etti.

Yeğen sunumunu şu şekilde özetledi. “Kürtler, özellikle de Türk kamuoyunun hassasiyetini dikkatte alarak federasyon ya da demokratik özerklik taleplerinden çok, bu taleplerin içerdiği somut önerilerle ortaya çıksınlar. Örneğin federasyon yerine Kürtçe eğitimi, kendi valilerini seçme hakkı vb. istesinler”.

Kürt Meselesi, Çözüm ve Federasyon İhtimali” başlığı altında sunumunu yapan Doç. Dr. Vahap Coşkun ise konuşmasında dünyadaki federasyon deneyimleri üzerinde detaylı bir değerlendirmede bulundu. Dünyadaki ülkelerin üçte birinin federal sistemlerle yönetildiğini söyleyen Coşkun, ancak hiçbir federal örneğin bir diğerine benzemediği, bu yönüyle her bir federal sistemin tek olduğunu söyledi.

Federal bir sistemin dört temel özelliğinin olduğunu belirten Coşkun bunları şu şekilde sıraladı. Birincisi, iki farklı (federal ve federe) düzeyde yönetim; ikincisi, federal ve federe yönetimler arasındaki ilişkiyi belirleyen anayasa; üçüncüsü, her iki düzeydeki yönetimler arasındaki uyuşmazlıkları çözen yüksek yargı ve dördüncüsü federal sistemin doğasından kaynaklanan bir ikinci meclis-senato.

Coşkun, konuşmasında ABD örneğinde olduğu gibi farklı devletlerin birleşmesinden oluşan federal ülkelerde birlik eğilimin önde olduğunu, farklı etnik ve ulusal grupların birleşmesinden oluşan Belçika gibi ülkelerde ise ayrılma eğiliminin baskın olduğunu dile getirdi.

Federal çözümün her derde deva olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Coşkun,  federasyona ilişkin oluşturulan kötülük yüklü olumsuz algıya rağmen bu konunun Türkiye’de tartışılabilmesinin sağlıklı bir gelişme olacağını, bu tür tartışmalarla Türkiye’de Kürt sorununa çözüm bulmanın görece daha kolay olacağını söyledi.

Birinci oturumun son konuşmacısı Dr. Arzu Yılmaz sunumunu “Güney Kürdistan ve Rojava Deneyimleri Işığında Kürdistan Sorununa Federal Çözüm” başlığı altında yaptı. Ağırlıklı olarak Güney Kürdistan ve Rojava’da yaşanan süreç üzerinde duran Yılmaz, bu her iki parçada da federasyon konusunun Kürtlerin ve birlikte yaşadıkları Arapların karşılıklı rıza ve uzlaşılarıyla değil, dış müdahalelerin etkisiyle gündeme geldiğini söyledi. Yılmaz, mevcut Irak’ın federal anayasasının İkinci Körfez Savaşı sonrasında ABD tarafından bu ülkeye dayatıldığını dile getirdi. Benzer şekilde Suriye Baas yönetiminin federal bir sisteme razı olmadığını, büyük küresel güçlerin etkisiyle federasyon önerisinin bu ülkenin gündemine taşındığını söyledi.

Türkiye’nin federal sisteme geçişinin çok zor olacağının altını çizen Yılmaz, Türkiye’nin de ancak ABD ya da AB’nin müdahaleleriyle federal bir sisteme geçebileceğini dile getirdi.

Federasyonun Türkiye’de güçlü bir talep olmadığını söyleyen Yılmaz, buna karşın ilgili devletlerin izlediği çözümsüzlük politikası nedeniyle Kürtlerin istemeye istemeye sonunda bağımsızlık veya federasyonla yüz yüze geleceğini ifade etti.

Arzu Yılmaz, konuşmasının sonunda Kürt aktörlerinin başta Güney Kürdistan’da olma üzere yeni ve sürpriz gelişmelere hazır olması gerektiğini söyledi.

Üç panelistin sunumlarının ardından, konferansı izleyenler söz alarak konuyla ilgili görüşlerini dile getirdiler ve konuşmacılara sorular sordular. Bir saat kadar devam eden soru-cevap bölümünden sonra öğle yemeği için konferansa ara verildi.

KÜRT MESELESİNDE FEDERAL ÇÖZÜM; İMKANLAR, SINIRLILIKLAR

Öğle yemeğinde sonra politikacı ve yazar Ümit Tektaş’ın moderatörüğünde başlayan ikinci oturum “Kürt Meselesinde Federal Çözüm; İmkanlar, Kısıtlılıklar” başlığı altında sürdürüldü. Bu oturumda Kürdistan Bölgesi Kültür Bakan Yardımcısı Dr. Salar Osman, akademisyen ve yazar Dr. Behruz Şujai ve Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Mesud Tek birer sunumda bulundular.

Kürtçe olarak gerçekleşen ikinci oturumun ilk konuşmacısı Dr. Behruz Şujai, konuşmasını “İran ve Federalizm?” başlığı altında yaptı. Şujai konuşmasında, İran tarihinin değişik dönemlerinde yaşanan federasyon benzeri yönetim biçimlerinden söz etti. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ise İran’da etnik ve mezhep temelli bir yönetime geçildiğini söyledi.

İran’da Fars ve Şii olmayanların vatandaş kabul edilmediğini, bu çerçevede İran’da Kürtlerin vatandaş sayılmadığını belirten Şujai, İran’da Kürtlerin vatandaş değil, tebaa sayıldığını dile getirdi. Kürtlerin amacının yaşadıkları ülkelerde iktidara gelmek olmadığını, esas olarak iktidar paylaşımı olduğunu belirten Şujai, bu nedenle Kürt siyasi aktörlerinin kendilerini sıradan bir sistem muhalifi olarak tanımlamamaları gerektiğini ifade etti.

Kürdistan Mahabad Cumhuriyeti’nin Sovyetler’ in İran’a yaptığı müdahalenin ürünü olduğu yönünde yanlış bir değerlendirmenin olduğunu söyleyen Şujai, ne var ki Sovyetlerin müdahalesinden çok önce Jiyaneweyî Kurdistan JK gibi bir ulusal örgütün kurulduğunu, bu örgütün daha sonra  KDP’ye dönüştüğünü hatırlattı. Kürdistan Cumhuriyeti’ni kuran aktörün de uzun bir tarihsel geçmişe dayanan Hizba Demokrata Kurdistan olduğunu ifade etti.

İkinci konuşmacı Kürdistan Bölgesi Kültür Bakan Yardımcısı Dr. Salar Osman sunumunu “Federalizmden Bağımsızlığa Güney Kürdistan Deneyimi” başlığı altında yaptı.

Peşmergenin IŞİD’e karşı verdiği kahramanca mücadeleyi anarak konuşmasına başlayan Dr. Osman, Güney Kürdistan’daki federe statünün Kürt halkının yüzyıllık mücadelesinin ürünü olduğunu dile getirdi. Osman, İkinci Körfez Savaşı’ndan sonra Kürdistan’nın federe statüsünün Irak anayasasına girmesi için Mam Celal ve Kak Mesud’un aylarca Bağdat’ta Araplarla mücadele ettiğini söyledi.

Gelinen aşamada artık federal sistemin Irak’ta işlemediğini, bunun da sebebinin anayasaya bağlı kalmayan Bağdat yönetimi olduğunu söyleyen Osman, şimdi de bağımsızlık seçeneğinin Kürlerin gündeminde olduğunu söyledi.

Dr. Salar Osman, Kürtlerin bağımsızlıklarını elde etmelerinin üç koşula bağlı olduğunu söyleyerek bu koşulları şu şekilde özetledi. Osman, bağımsızlık için birinci koşulun Kürtlerin iç barışı olduğunu söyledi. İkinci koşulun ise bağımsızlık seçeneğinin hayata geçirilmesinde barışçıl bir stratejinin izlenmesi olduğunun altını çizdi. Bağımsızlığın elde edilmesi için üçüncü koşulun ise uluslararası ilişki ve destekten geçtiğini söyledi.

Osman konuşmasının sonunda bağımsızlığa giden yolda Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin oynağı rolün altını çizdi.

İkinci oturumun son konuşmacısı PSK Genel Başkanı Mesud Tek ise konuşmasını “Kuzey Kürdistan’da Federasyon Çözümü Mümkün” başlığı altında yaptı.

Tek konuşmasında Kürt sorununa doğru çözüm önermenin, bu sorunu doğru tanımlamaktan geçtiğini, değişik boyutları olmasına rağmen Kürt meselesinin esas olarak Kürt halkının ulusal demokratik haklarının gaspından kaynaklı bir sorun olduğunu dile getirdi.

PSK olarak 40 yıldır Kürt meselesinin çözümü için federasyon tezini savunduklarını ifade eden Tek, iddia edilen aksine federasyonun bölünme değil, sınırları değiştirmeden eşitlik temelinde yaşamanın garantisi olduğunu söyledi. Bağımsızlık dahil, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının meşru bir hak olduğunu belirten Tek, Türkiye koşullarında gerçekçi ve eşitlikçi çözümün federasyondan geçtiğini dile getirdi.

Federal bir sisteme geçen Türkiye’de Kürdistan’ın federe bir statüye kavuşması gerektiğini vurgulayan Tek, Kürdistan’ın kendi parlamentosu, hükümeti ve yargısına sahip olmasının gereğini ifade etti. Tek konuşmasında Kürdistan’ın sınırlarının ise tarihsel gerçekler ışığında belirlenmesinin önemine dikkat çekti. 

Tek, konuşmasının sonunda Kürt toplumunun farklı sınıfsal ve ideolojik yapılardan oluştuğunu, bu farklılıkların her birinin siyasal düzeyde örgütlenmesinin doğal olduğunu söyleyerek, “önemli olan farklı Kürt siyasi yapılarının ulusal paydada ortaklaşmasıdır” dedi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.