Kanun Yoluyla Öldürme Cezası: İdam

Kanun Yoluyla Öldürme Cezası: İdam

Ercan Sezgin

A+A-

İdam cezası; gerek siyasi, gerekse hukuki alanda hep tartışılagelen bir konu oldu. Günümüzde de tartışmalar devem ediyor. Kimileri hukuka aykırı bulup ceza yasalarından çıkarılmasını isterken, kimileri bir ceza türü olarak korunmasında yarar görüyor.

Türkiye’de kaldırılan idam cezası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘’önüme gelirse, imzalarım’’ demesiyle tekrar gündeme geldi. Mitinglerde artık ‘’idam ipleri’’ havalarda uçuşmaktadır. Dikkat çeken diğer bir nokta da  bir müddet önce Güney Kürdistan Federe Bölge Başkanı Mesud Barzani’nin bazı idam cezalarını onaylamasıdır. Bu vesileyle idam cezasıyla ilgili temel birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

 Bu yazıda; idam cezasının hukuki boyutları ile tartışılmasını gaye edinmediğimi ifade etmek isterim. Çünkü; meselenin hukuki boyutunun etraflıca incelenmesi, konuya ilişkin düşüncelerin açıklanması bu yazının kapsamını aşacağı gibi, önemle vurgulamak istediğim hususu da ikinci plana düşürebilir. Esas olarak vurgulamak istediğim, yaşamakta olduğumuz çağda bu ceza türünün, gerçek anlamda ceza kavramıyla uyuşup uyuşmadığı ve yeni yeni millet olarak örgütlenmeye çalışan Kürtlerin buna ihtiyaç duyup duymadığıdır.

 Son günlerde Kürt Medyasına konu olan şöyle bir haber okudum: “Irak Kürdistanı Bölgesi Başkanı Mesud Barzani, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) politbüro üyesi ve Hazır Cephesi peşmerge komutanı Feridun Civanroyi’nin öldürülmesinden sorumlu hükümlülerin idam cezasını onayladı.”

Haber şöyle devam ediyordu: “Mahkemenin kararının yüksek yargıda da onaylanmasından sonra Bölge Başkanı Barzani kararı onaylayarak dosyanın Başbakanlık aracılığı ile ilgili bakanlığa gönderilmesini istedi.”

Doğrusu, bu haberi okuduğumda çok şaşırdığımı belirtmek isterim. Büyük acılar pahasına yeni bir toplumsal düzen kurmak isteyen Kürtler, nasıl olur da kurulu düzenin değerlerine bu kadar kolay teslim olabilir? Ancak daha şaşırtıcı olan, üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen, her konuda fikir beyan eden Kürd aydın ve entelektüellerinin, bu hususta görüş beyan etmekten imtina etmeleri, adeta söyleyecek söz bulamamalarıydı.

En az hukukçular kadar Kürt aydın ve siyaset camiası biliyor ki, idam cezası modern Demokratik Hukuk Devletlerinde kaldırılmış, artık tozlu raflardaki yerini almıştır. Bu nedenledir ki tüm İnsanlığı ilgilendiren, en ağır cezaları yargılamak amacıyla kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsü’nde, idam cezasına yer verilmemiştir.

Çünkü idam cezası, en yalın anlatımıyla, kanun yolu ile insan öldürmekten başka bir şey değildir. Bir başka anlatımla idam: günümüz toplumlarında, kısasa kısas, kan davası gibi geleneksel cezalandırma biçimlerinin, devlet eliyle kişinin yaşamına son verilmesi, cezanın infazı olarak da ifade edilebilir.

Devlet eliyle uygulanan ‘öldürme cezası yani idam’ ile, bireyler tarafından çeşitli saiklerle uygulanan ‘öç alma’, ‘kısasa kısas’, ya da ‘kan davası’ arasındaki fark, Devletin şeklen de olsa kural ve biçime bağlı, devlet dışındaki birey veya yapıların ise kurala tabi olmaksızın insan öldürmesidir.

 Belki bu tarif bile eksik kalır. Çünkü kısasa tabi olunan kişi suçsuz da olabilir ki, bu da idam cezasının ne derece ağır bir ceza olduğunun göstergesidir.

Ölüm cezası; kişinin bedensel olarak yok edilmesi, bu amaçla şiddet uygulanmasıdır. Şiddetin her türünü reddeden Demokratik toplumlar yaşama hakkını vazgeçilmez olarak kabul eder. Bu nedenle idam cezasını, cezanın bir türü olarak görmez, artık geride kalmış eski toplumların aşılması gereken intikamcı bir cezalandırma biçimi olarak görür ve reddeder. Çünkü idama tabi tutulan kişi suçsuz olabilir ve bu durumda idam, telafisi mümkün olmayan bir uygulamaya dönüşür. Oysa ceza kavramı, kişiyi, yaptığı eylemden caydırmayı, topluma yeniden kazandırmayı, eğitmeyi amaçlar. Tarihte, idam edildikten sonra suçsuzluğu anlaşılan birçok örneğin olduğu bilinmektedir.

O nedenle, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6. Protokolunun 1. Maddesinde ölüm cezası kaldırılmış, Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin ek maddesi üye devletlere idam cezasını kaldırma yükümlülüğü getirmiştir.

Bu genel ve kısa açıklama ışığında habere konu idam kararını değerlendirmek gerekir. Elbette henüz oluşan modern bir Kürt devletinden bahsedemeyiz. Fakat Çağdaş Hukukta idam cezasının yeri yoktur. Uygulanan ülkelerde ise kanun hükmünün yerine getirilmesinden önce, toplumun genelini temsil eden makamların onayı gerekli görülmüştür. Bu husus bile idam cezasının hukuk dışı ve siyasal yönünün olabileceğine atıfta bulunur. Telafisi olmayan bu cezalandırma türünü, bir biçimde toplumun onaylaması ya da siyasal iktidarın, devlet başkanının onay vermesi gerektiğine işaret etmiştir. Bu nedenle, idam cezasının uygulandığı ülkelerde, mahkeme tarafından kararlaştırılan ölüm cezalarının meclisin onayına sunulması ve onaylanması usul gereğidir.

Kuşkusuz bu prosedürün uygulanması idam cezasına hukukilik kazandırmaz, belirtmek isterim ki idam cezası, hangi prosedürü izlerse izlesin, hiçbir surette savunulamaz. Vurgulamak istediğim, Devletleşmemiş bir kurum ve Partinin verdiği ve onayladığı idam cezasının, bireylerin öldürme cezasını yerine getirmesiyle fazla bir farkı olmayacağıdır.

Rüşeym halinde olan bir devletin hükmettiği Güney Kürdistan’da bu yönüyle de alınan idam kararının Başkan tarafından onanması bu bakımdan da değerlendirmeye konudur.

Irak kanunlarında idam olmasına rağmen, On binlece Kürdü katleden Saddam’ın cezası, dönemin Irak C. Başkanı Talabani tarafından ilk adımda imza edilmezken (Kanun gereği, sonradan imzalandı ve idam gerçekleştirildi), bugün, hala inşa aşamasında olan Kürdistan Federe Bölgesinde kendi vatandaşının öldürülmesini onaylanan İdam cezasına karşı kimsenin ses çıkarmaması anlaşılır değildir.

İdama karşı olmak sadece zalimler tarafından karar verilen ve Kürtleri hedef alan karar ve infazlarla ilgili olmamalıdır. Suçun türü ne olursa olsun ve kime uygulanırsa uygulansın karşı çıkıyorsak doğru ve tutarlı tavır göstermiş oluruz.

Özellikle de Kürtlerin kendi insanına uygulayacağı idam cezasına karşı çıkmak gerekir.

Sokaklara ip atan ve linç histerisine kapılmışlarla aynı konuma düşmemek, modern, çağdaş bir Kürt toplum ve Devleti yaratmak istiyorsak, idama karşı çıkmak, sesimizi duyurmak, bunu gür sesle yetkililere ve Başkan Barzani’ye iletmek zorundayız.

Bu istem yüksek sesle dile getirilmeli, gerekirse idam karşıtı gösteriler de yapılabilmeli ve Kürt Siyasi Parti ve kurumları tarafından ilgili ve yetkili makamlar nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır.

Bağımsızlık çabası içinde ve devletleşmeyi amaçlayan Kürdistan’da, amaçlanan modern ve çağdaş demokratik bir Hukuk Devleti olmalıdır. İnsani ve hukuki olmayan İdam Cezasının ise böyle bir yönetim tarzında yeri olamaz.

Ortadoğu ve Mezopotamya’da İsrail dışında, demokratik, seküler bir devlet ve toplum olabilecek yegane millet ve ülke Kürtler ve Kürdistan olabilir.

Ve ancak bu surette Kürtler, modern dünyada hak ettikleri yeri alabilirler.

29.05.2017

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.