DİTAM'dan Sur raporu: Ailelerin %88'i uzlaşmadı

DİTAM'dan Sur raporu: Ailelerin %88'i uzlaşmadı

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından hazırlanan, Diyarbakır merkez Sur ilçesinden göç eden ailelerin temel haklara ve kamu hizmetlerine erişimiyle ilgili projenin sonuçları bir toplantı ile değerlendirildi.

A+A-

Toplantının açılış konuşmasını yapan DİTAM Başkanı Mehmet Kaya, Eylül 2017'de hayata geçirilen proje kapsamında Sur ilçesinde yaşanan çatışmalar nedeniyle göç eden 6 bin aileden 500'ü ile görüşüldüğünü belirtti. Ailelerle ilgili yapılan görüşmelerde ilginç tespitler yer aldı. Sur’da evi bulunan vatandaşların yüzde 88’inin devletle uzlaşmadığı ifade edildi.

Demir otelde düzenlenen toplantıya, merkezi Diyarbakır'da bulunan DİTAM'ın başkanı Mehmet Kaya, bazı mahalle muhtarları, projeye destek veren sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile proje çalışanları katıldı. Kaya, Sur’da yaşanan çatışmalardan dolayı ilçenin yüzde 40’ının göç etmek zorunda kaldığına dikkat çekti.

Kaya sözlerini şöyle sürdürdü;

“ 2015-2016 yılları arasında Sur’da sokağa çıkma yasakları, çatışmalar ve operasyonlar sebebiyle yerinden edilmiş ailelerin ne durumda oldukları, nerelere göç ettikleri ve nasıl bir yaşamın içinde olduklarını tespit etmeye çalıştık. O süreçte yaklaşık 6 bin aile Sur’dan göç etmek zorunda kaldı. Bu rakamlar Sur’un yaklaşık yüzde 40’ının göç ettiği anlamına geliyor. Biz bu 6 bin aileden 500 aileye ulaşarak bu çalışmayı yaptık. Çalışmamızın sonuç raporunda göç etmek zorunda kalan ailelerin mevcut ihtiyaçları, ne tür hizmet aldıkları ve aldıkları hizmetlerin ulaşım şekli, bu ailelerin kamu kurumlarına ve STK’lara ulaşıp ulaşamadıklarını irdeledik. Belirli kurumlarla ilişkiye girerek bu aileleri kurumlara yönlendirdik. Yaptığımız çalışma ile alınan hizmetin niteliğini tespit etmeye çalıştık. Özellikle bu ailelerin çocuklarının eğitim durumlarının ne olduğunu, ailelerin sosyo-ekonomik durumlarındaki değişimi inceledik. Hükümetin ve kamu kurumlarının bu ailelere ne gibi yardımlarda bulunduğunu tespit etmeye çalıştık.”

60 aile ile derinlemesine görüştük

Yapılan çalışma ile ailelerin geleceğe bakışı ve psikolojik durumlarını tespit etmeye çalıştıklarına vurgu yapan Kaya, “ Sur ilçemiz büyük bir ilçe, burada mülkiyet hakları da söz konusudur. Zorunlu göç ile birlikte mülkiyet hakkı noktasında hükümetin attığı somut bir adım yok. 500 aile üzerinden bu durumu da sizlerle paylaşmak istedik. Sur’da yaşanan hak ihlallerini de bu proje ile ortaya koymaya çalıştık. Çok önemli gördüğümüz bir başka nokta ise 60 aile ile derinlemesine görüşmeler yapmamızdır. Derinlemesine analiz ile bu ailelerin geleceğe bakışları, psikolojik durumları ve çocuklarının ruh hallerinin nasıl olduğuna yönelik tespitleri ortaya koymaya özen gösterdik. Bunları da daha sonra açıklayacağımız raporlarda kamuoyu ile paylaşacağız” dedi.

STK’lar özeleştiri vermeli

Bugün gelinen noktada 1 milyon 850 bin kişinin çatışma süreçlerinden etkilendiğini vurgulayan Kaya, “Hepinizin malumu bu bölge 90’lı yılları yaşadı. O dönemde bir milyona yakın insan göçe maruz kalmıştı. O dönemde bu yaşananları iyi analiz edemeyen anlayış yaşanan sorunları öngöremedi. Bu insanların ne durumda olduğuna yönelik çalışma yapılmadı ve bu durum öfkeli bir kuşağın ortaya çıkmasına neden oldu. Böylelikle Kürt sorunu da çatışmalarla birlikte tırmanarak geldi. O dönem için STK olarak bizler de özeleştiri vermeliyiz. Fakat hükümet de dönemi iyi okuyamadı. Bu günlere gelinmesinde 90’lı yılların yanlışlıklarının da etkisinin olduğu ifade ediliyor. Bugün geldiğimiz noktada 1 milyon 850 bin kişinin etkilendiği bir çatışma süreci yaşandı. 90’lı yılların ötesine geçen bir çatışmalı sürecin yaşandığını söyleyebiliriz. Bugün sadece konut yaparak sorunu çözme girişimi bir sonuç getirmez. Derinlemesine analizlere baktığımız zaman 90’lı yıllardaki gibi öfkeli ve sessiz bir topluluğun günümüzde de var olduğunu görüyoruz. Yaptığımız çalışmalarda ailelerin gelecekten ümitli olmadığını söylemek zorundayız. Biz bu sorunun toplumsal barış çerçevesinde çözülmesini istiyorsak STK olarak bu sorunu ortaya koyarak, yetkilileri uyarmamız gerekiyor. Mağdur olan vatandaşları kurumlara yönlendirerek vatandaşların sosyal devlet çerçevesinde gerekli yardımlara ulaşması gerektiğine inanıyoruz. Hükümetin de bu tür çalışmaları dikkate alması gerektiğine belirtmek istiyoruz. Bu raporlar dikkate alınarak yetkililerin çözüm üretmesi gerektiği düşüncesindeyiz” ifadelerini kullandı.

Kaya, tespit edilen sorunların çözümü için yapılan çalışmanın raporlarının hükümet yetkilileri ile paylaşılacağını söyledi.

Kaya’nın konuşmasının ardından DİTAM çalışan Dilan Kaya projenin detaylarına ilişkin bir sunum yaptı. Sunumu yapılan projenin detayları şöyle;

PROJENİN AMACI VE KAPSAMI

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi tarafından yürütülen ve bugün sizinle bir özetini paylaşacağımız ‘Diyarbakır İli Sur İlçesi’nde Yerinden Edilen Ailelerin Temel Haklara ve Kamu Hizmetlerine Erişimi Projesi’ iki ayaklı bir amaç güdülerek yürütülmüştür. Projenin birinci ayağında; 2015’in Aralık ayı ile 2016’nın Mart ayı arasında devam eden sokağa çıkma yasakları ile çatışma ve operasyonlar sebebiyle yerinden edilmiş ve bu nedenle pek çok zorluğa maruz kalmış ailelerin yaşadıkları hak ihlallerini tespit etmeye; bugünkü sosyoekonomik durumlarını belirlemeye odaklandık. İkinci olarak; bu ailelerimizin göç etme sürecinde aldıkları hizmetleri değerlendirip, mevcut durumdaki ihtiyaçlarına göre onları, hem ilgili kamu kuruluşlarına hem de yardımcı olabilecek sivil toplum kuruluşlarına yönlendirerek ilgili hizmetlere erişimlerini kolaylaştırmaya çalıştık. Projenin ilk etabında Diyarbakır’daki kamu kurumları, yerel yönetimler ve hak temelli çalışma yürüten sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yaparak bu görüşmeler sonucunda, yönlendirilecek ailelerin karşılık bulabileceği kurumlar hakkında bilgilerin yer aldığı bir erişim haritası hazırladık. Hazırlanan bu erişim haritası görüşülen bütün ailelere verildi. Sahada görüşmelere başlamadan önce, haneyi temsilen iletişim bilgileri bilinen aile bireylerine telefon ile ulaşılmış ve yapılacak görüşme için onay alındıktan sonra, haneler ziyaret edilip yüz yüze görüşülerek, daha önce hazırlanmış anket formları doldurulmuştur. İhtiyaç duyulan durumlarda, kimi ailelerle derinlemesine görüşmeler de yapılmıştır. Konunun hassasiyetine binaen, saha çalışmasından önce, proje ekibine Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliği tarafından ‘Ruhsal Travma ve Psiko-sosyal Müdahale’’ eğitimi verilmiştir. Saha çalışması 23 Ağustos 2017 - 10 Ocak 2018 tarihleri arasında yürütülmüştür. Görüşülen ailelerin %40’ı Sur’un şuanda açık olan mahallerinde, %26’sı Sur’un hemen çeperindeki Yenişehir (ağırlıklı olarak Şehitlik’te), % 30’u Bağlar’da, %5 ise Kayapınar’da (ağırlıklı olarak Huzurevleri) yaşamaktadır.

 

BULGULAR

Proje için yapılan ön araştırmalarımıza göre; Sur ilçesinde yaşanan çatışmalar ve ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından etkilenip yerinden edilen aile sayısı 6.000’den fazladır. Ancak gerek bütün ailelerin mevcut ikamet adreslerine erişimin zorluğu gerekse proje süresinin kısıtlılığı sebebiyle yürüttüğümüz proje 500 aileyi kapsamaktadır. Dolayısıyla elde ettiğimiz veriler, ulaştığımız sonuçlar ve izlenimlerimizin mağdur 6.000 ailenin tamamının durumunu yansıttığını iddia etmesek bile bu çalışmanın Sur’dan göç eden aileler hakkında belli başlı genel tespitler için önemli veriler sağladığı da bir gerçektir.

EĞİTİM

Örneğin; yalnızca bir kişinin lisans mezunu olması, erkek veya kadın lise mezunu toplamının 11 kişi olması, yine bu 500 kişinin %57.5’nin okur yazar olmaması, %71’nin ise hiç okula gitmemiş olması bize Sur sakinlerinin eğitim durumu hakkında bir fikir vermektedir. Bugün eğitime erişim imkânları aile büyüklerinin dönemindeki kadar zor olmasa da, çatışma ve operasyonların Sur içinde hayatı temelden etkilemesiyle birlikte bugünkü çocuklar için eğitime erişim de uzun bir zaman boyunca durmuştur. Sur’da çatışmalı ortam sebebiyle yerinden edilen ailelerde görüşme gerçekleştirdiğimiz 500 aile içinde, yaşanan çatışmalı süreçten ötürü okulu tamamen bırakmış olan 43 çocuk bulunmaktadır.

SOSYO-EKONOMİK DURUM

Yine görüşülen 500 aile içinden 331 ailenin, yani ailelerin %65 oranında yeşil kartlı olması veya herhangi bir sağlık güvencesinin olmaması ve görüşülen erkeklerin %52, kadınların %96 oranında çalışmıyor oluşu Sur sakinlerinin sosyo-ekonomik durumuna ilişkin geçerliliği yüksek genel bir tablo sunmaktadır. Proje kapsamında görüşülen 500 aileden 62’sinin düzenli bir geliri bulunmamakta ve sadece 100 aile ayda 2.000 TL ve üzeri gelire sahiptir. Görüşme yapılan ailelerin yaklaşık yarısı aylık gelirlerinin 1.000-2.000 TL arasında olduğunu ifade etmişlerdir. Bu aralıktaki yoğunlaşmanın valilik/kaymakamlık üzerinden alınan kira desteğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Görüşme yapılan kişiler aldıkları kira yardımını sadece kaldıkları konutun kirasını karşılamak için değil aynı zamanda bir geçim kaynağı olarak kullandıklarını ifade etmişlerdir. 500 hane içinde, herhangi bir işte çalışanların genelinde %56 oranında kayıt dışı çalışma söz konusudur.

SAĞLIK

Saha araştırmamızın sonuçlarına göre; çatışma döneminde tedavisi devam eden hasta ve engelliler tedavilerini yarıda bırakmak zorunda kalmış, sokağa çıkma yasaklarından ötürü ilaç temininde zorluklar yaşamışlardır. Ziyaret edilen 500 hane içinde 302 kronik hasta ve 177 engelli kişi olduğu tespit edilmiştir. Çatışma döneminde hamile olduğunu söyleyen kadınlar, yoğun stres ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda yaşadıkları zorluklardan dolayı düşük yapma riski yaşadıklarını, bazı kadınlar ise düşük yaptıklarını ifade etmişlerdir. Yine sütten kesilme, akut stres bozukluğu, depresyon, uyku bozukluğu, herhangi bir dış uyarana karşı (ambulans sesi, polis sireni vb.) aşırı tepki, öfke kontrol problemi, içe kapanma, ölüm ve gelecek korkusu, güvensizlik gibi durumların yaşandığı sıkça dile getirilmiştir. Kadın görüşmeciler, çatışma süreci ve sonrasında çeşitli fiziksel ağrılar çektiklerini, tedavi hizmeti aldıklarında bunların yaşadıkları kaygı, korku ve stresten kaynaklı olduğu tanısı koyulduğunu dile getirmişlerdir. Çatışma sonrasında özellikle yaşlıların kalp krizi, felç gibi hastalıklar geçirdikleri ve çocukların ruh sağlıklarında çatışmalardan dolayı bozulmalar meydana geldiği yine raporumuzun bulgularından bazılarıdır. Bu bulgular, çocukların çatışma döneminde yaşadıkları korku sebebiyle dışarı çıkmak istememe, içlerine kapanma, yeni gidilen çevreye adaptasyon sağlayamama, şiddete eğilim, iştahsızlık, konuşma yetisiniz zayıflaması ya da kaybı sese aşırı duyarlılık ve akut stres bozukluğu olarak sayılabilir. Çatışmaların üzerinden iki yıl geçmesine rağmen travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılan bu belirtilerin yaklaşık 60 çocukta devam etmesi kaygı vericidir.

MÜLKİYET HAKKI

Görüşülen ailelerin çoğu; sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların can güvenliği üzerinde ciddi tehdit oluşturması sebebiyle evlerini çatışmanın erken döneminde terk etmek zorunda kalmışlardır. Ancak evini terk etmek istemeyen aileler; elektrik ve su kesintilerinin uzun sürmesi, yiyecek sıkıntısı, evlerinde çocuk, yaşlı ve hastaların olması sebebiyle bir süre sonra evlerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Ailelerin hepsi yasağın kısa süreceği ve evlerine tekrar dönecekleri düşüncesi ve can güvenliği riski nedeniyle evlerini terk ederken ev eşyalarını ve değerli eşyalarını yanlarına almadan çıktıklarını ifade etmişlerdir. Çatışma sonrası hasar tespit komisyonuyla evlerine giden ailelerin bir kısmı evleri ve eşyalarının hasar görmüş olduğunu, kimileri de evlerinin tamamen yıkılmış olduğunu ve boş arazilerin üstünde hasar tespiti yapıldığını, komisyonun beyana dayalı tutanaklar tuttuğunu aktarmışlardır. Evlerine dışarıdan ciddi bir zarar gelmeyen aileler de beyaz eşya gibi ev gereçlerine silahlarla zarar verilmiş olduğunu ve çeyiz, el yapımı yün döşekler ile ziynet gibi değerli eşyalarının kaybolmuş olduklarını ifade etmişlerdir. Görüşme yapılan aileler içinde eşya tazminatı aldığını beyan edenlerin en düşük miktarı 200 TL, en yüksek miktarı 11.000 TL olduğu ortaya çıkmıştır. Bütün birikimlerinin evlerine aldıkları eşyalar olduğunu beyan eden aileler, verilen eşya paralarının gerçek kayıplarının karşılığı olmadığını, ancak itiraz halinde verilen tazminat tutarının düşürülmüş olması sebebiyle belirlenen bu tutarı almak zorunda kaldıklarını ifade etmişlerdir. Yasakların üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen verilen eşya parasını kabul eden ailelerin bazılarının ise paralarını hala alamadıkları görüşmelerde aktarılmıştır.

AİLELERİN YÜZDE 88’İ UZLAŞMADI

Görüşülen 500 aileden 279’u çatışma öncesi Sur’da kendilerine ait bir evde yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak çatışma sonrası kendine ait evde yaşayan aile sayısı 74’e düşmüştür. Çatışma hali görüştüğümüz her 4 aileden 3’ünü evsiz bırakmıştır. Bu oranın arka plan gerekçelerini şu şekilde izah etmek mümkündür: Yasak ve çatışmalı bölgede yer alan Fatih Paşa, Dabanoğlu, Savaş, Cemal Yılmaz ve Hasırlı mahallelerinde yıkılmış evlerin tazmin durumuna bakıldığında, evlerin senetli ve tapulu olması ayrımının yapıldığı görülmüştür. Senetli evlerde yaşayanlara evlerin durumu hakkında hiçbir bilginin verilmemiş olduğu, tapu sahibi ailelere ise başta üç koşul sunulduğu öğrenilmiştir. Bu koşulların evlerine karşılık maddi tazminat, TOKİ’de bir konut veya Sur’daki evlerine karşılık tekrar bir ev olduğu aileler tarafından aktarılmıştır. Ancak aileler sunulan bu üç koşula dair sonrasında net bir bilgi almadıklarını, durumun belirsiz olduğunu ifade etmişlerdir. Birinci teklifte verilecek maddi tazminat, evin gerçek değerinin çok altında tutulmaktadır. İkinci seçenekte, maddi tazminatın peşinat sayılarak TOKİ’den bir ev verilmesi teklifi aileleri, güçlerinin çok üstünde bir maddi yükün altına sokacaktır. Üçüncü seçenek olan Sur’da evlerine karşılık yeni bir ev verme teklifinde de Sur’da inşa edilecek evlerin ne zaman tamamlanacağı, nasıl inşa edileceği ve fiyatlarının ne olacağı bilgisine sahip olmadıklarını dile getiren aileler, bu fiyatların TOKİ dairelerinden çok daha yüksek olacağını dolayısıyla hiç ödeyemeyeceklerini ifade etmişlerdir. Görüşülen ailelerin çoğu, evlerinin uygun bir ödeme ile yeniden yapılmasını ve Sur’da yaşamak istediklerini anlatmışlardır. Ancak hemen bütün aileler, bu üç seçeneğin de Sur’a dönüşlerini zorlaştırdığı, devletin Sur’a dönmelerini istemediği görüşünde ortaklaşmışlardır. Bu durum belirsizliğini sürdürdüğü için görüştüğümüz ailelerin büyük çoğunluğu çatışma öncesinde kendi evlerinde oturmalarına rağmen şu an kendilerine ait bir evde oturmamaktadırlar. Ayrıca görüşülen ailelerin bazılarının yıkılan bölgede iş yerlerinin olduğunu, iş yerlerinin tazmin durumunun resmi kayıtlarının (vergi levhası, iş yeri ruhsatı gibi) olmamasından kaynaklı sağlanmadığını ifade etmişlerdir. Görüşülen ailelerin çoğu; gıda, ev eşyası ve nakdi yardım aldıklarını ifade etseler de bu desteklerin düzensizliğini dile getirmişlerdir. En düzenli yardımların, belediyeler üzerinden yapılan ev eşyası ve gıda yardımı ile valilik/kaymakamlık üzerinden yapılan kira yardımı olduğu görülmektedir. Mülkiyet meselesinde toparlayacak olursak; görüşülen 500 ailenin 279’unun Sur’da kendine ait bir evi olmasına rağmen görüşülen tarih itibariyle bu ailelerin yalnızca %12’si devletle uzlaşmış. %88’i hala uzlaşmamıştır. Eşya tazminatıyla ilgili olarak uzlaşma oranı %60 olarak tespit edilmiş, ailelerin %40’ı eşya tazminatı konusunda da uzlaşmamışlardır” denildi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.