Bas Gazetesi yayın hayatına son verdi!

Bas Gazetesi yayın hayatına son verdi!

Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hamiyet Çelebi, 'Türkiye’de ne muhaliflerin ne de dost güçlerin demokratik yaşamın gereği olarak kendini ifade edebilmesinin herhangi bir kanalı kalmadı.' sözleriyle, Bas Gazetesi'nin yayın hayatına son verdiğini duyurdu.

A+A-

‘Her bitiş, yeni bir başlangıçtır’  Yayınımızı bitirirken…

 Hamiyet Çelebi

Bas Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

 

Medya sadece, kitleleri olaylardan haberdar eden, bilgilendiren, toplumsal iletişim ve etkileşimi sağlayan bir araç değildir. Bundan çok daha fazlasıdır: O, demokratik ülkelerde demokrasinin dördüncü ayağı, toplumsal ve sosyal sorunların gündeme getirilmesinde güçlü bir platform, sosyal, siyasal gündemler yaratan bir siyasi aktör, kamusal alanı düzenleyen canlı ve merkezi bir güçtür. İktidarların kendilerini yeniden üreterek, günü ve geleceği yönetme ihtirası karşısında toplumsal hatırlama eylemine aracılık eden, ortak hafıza yaratan, ötekilerin var olma süreçlerinden biridir. O, iktidarının temel meşruiyet kaynağını tek bir ulustan alan ülkelerde hegemonik atmosferi yaran, tekçiliğe dayalı kamusal alanı sarsan ve kendine alternatif alanlar yaratabilen ötekilerin kolektif belleği, ‘Özgürlük Teknolojisi’dir.

Bizim gibi parçalara bölünmüş coğrafyalara dağılan uluslarda medyanın ‘kolektif bellek’ misyonu hayatidir. Medya yarattığı bilgi süreçleri ile bu belleği canlı tutar, ülkü birliği yaratır, ulusal ve kültürel kimliği pekiştirir, geleceğe aktarır. Stuart Hall’in deyimiyle bir ‘olma ve oluşma sorunu yaşayan ulusal kimlik ve kültürü’ dönüştürür, birey yaşamının her alanına nüfuzunu sağlayarak devamlılığını pekiştirir.

Bas Gazetesi olarak yola çıktığımız ilk günden bugüne önceliğimiz hep bu oldu. Bize göre coğrafik olarak parçalı yaşama zorlanmış Kürt halkının ortak bir hafıza, kolektif bellek sürecinin pekiştirilmesi, ulusal kimlik inşasında ve aktarımında önemliydi. Bizi diğerlerinden ayrı kılacak olan da en başta bu olacaktı.  Bu nedenle basın faaliyetlerimizin odağına Kürt halkının yaşamını, sorunlarını, kültürel, sanatsal, sportif faaliyetlerini -kısaca Kürtlerin hayatına dair her ne varsa- onu yerleştirdik. Temel amacımız Kürt ulusuna ait her olguyu görünür kılmak, ulusal niteliğini koruyarak haber öğesi haline getirmek ve böylece ortak bir hafıza oluşumuna katkı sunmak oldu.

Evrensel basın ilkelerini rehber edindik

Ulusal bir hat inşa ederken, Kürt gazeteciliğinin ana ekseninin evrensel basın ilkeleri olması gerektiğine inandık. Objektif ve tarafsız, doğru, belgeli habercilikten şaşmadık. Kamu yararını gözettik, kişilik haklarına son kerteye kadar bağlı kaldık. Farklı tüm görüşlere sayfalarımızı sonuna kadar açtık. Toplumsal tüm grupların bir platformu haline gelmeye özel önem verirken şiddeti kutsayan, halklar arası düşmanlığı körükleyen, cinsiyetçi, ırkçı her türlü söylemden itinayla uzak durduk. Tamamen hak odaklı gazetecilik yaparak, hiçbir ayrımcılığa geçit vermedik. Basının manipülasyon ve iktidar yaratmadaki gücünün farkındaydık ve hiçbir şekilde bu gücü şahsi menfaatlerimiz için kullanmadık. Şahsi menfaatleri yayın politikamızın üstünde tutan, kişisel ikbal olarak bizi metalaştırmaya çalışanlarla da aramıza mesafe koyduk. Tek bir derdimiz vardı, o da halkımızın bilgi edinme hakkını kullanmalarında gerçek bir aracı olmak, doğru habercilik ile gerçekleri onlara ulaştırmak. Bunu boynumuzun borcu, halkımıza karşı en önemli sorumluluğumuz olarak gördük.

Kürtler arasında derin yarıklar oluşturacak çatışma dilinden hep uzak durduk. Kürtler arası iş birliğini, iletişimi hep önceledik. Benzer bir yaklaşımı diğer Türkiye halkları için de benimsedik, halklar arası düşmanlığı körükleyecek nefret dilinden, çatışmacı dilden özenle uzak durduk, azınlık haklarına da duyarsız kalmadık.

İnanıyoruz ki Kürt basını içinde evrensel basın ilkelerine uyan, bir marka haline geldik, okuyucularımızın güvenini kazandık. Bizim için en büyük ödül de bu oldu. 

Basında ulusal hattın temsilcisi olduk

Gazetemiz çok kısa sürede Kürt halkının neredeyse tüm kesimlerince kabul gördü, takip edildi. Sayfalarımızı birbirinden farklı tüm kesimlere açarak, muhafazakâr, dindar, liberal, sosyalist, anarşist, feminist kısacası tüm Kürtleri birbirine yakınlaştırdık.

Coğrafyamızın en ücra köşesinden diasporaya, cezaevlerine varır sayısız övgüler, cesaretlendirici müspet reaksiyonlar aldık. Bilgelerimizin, entelektüellerimizin, siyasetçilerimizin, gençlerimizin, kadınlarımızın, kültür, sanat, edebiyat üstatlarımızın ilgisine mazhar olduk.

Yoğun emek odaklı olan basın faaliyetimiz süresince bize gelen destek mesajları ve dayanışma duyguları her türlü sıkıntıyı göğüsleme gücü verdi. Duayenlerimiz, bilgelerimiz her aşamada yanımızda oldu. Dört parçayı bir gazetede birleştirdiğimiz, adeta  ulusal bir ansiklopedi yarattığımız yönünde sıklıkla övgüler aldık.  Gazetenin kapatılacağını paylaştığımız tüm dostlarımızın derin bir üzüntü içine girmeleri, ulusal bir mevziiyi yitirdikleri, Kürt basınında yerinin doldurulmasının çok güç olduğu yönlü söylemleri misyonumuzu yerine getirdiğimizi, halkımıza karşı sorumluluğumuzun hakkını verdiğimizi de göstermiş oldu.

Eleştiriler de aldık kuşkusuz. Ancak bu eleştirilerin hiç biri yayın politikamıza yönelik değildi. Eleştirilerin odak noktası bazı siyasi çevrelere ayrıcalık göstermediğimizdi.   En üst düzeyde bu eleştirilere cevaplar verildiğinden kuşkumuz yok. Ancak biz bir kesimin değil, tüm Kürtlerin sesi olmak için yola çıkmış, kutsal bir davayı bütün Kürtlerle birlikte omuzlamıştık. Haklıydık. Hiçbir kesime ayrıcalık tanımadan bizi eleştirenlerin bile sesini kitlelere ulaştırdık. Tüm Kürt kesimlerin ifadesini bulduğu bir platform olduk. En güzel cevabımız inşa ettiğimiz bu bütünlüklü ulusal hattımızdı. 

Tüm Kürtler arasında örülmüş bir köprü olduk

Bas Gazetesinin en önemli misyonu tüm Kürtler arasında köprü olmaktı. Parçalı coğrafyaya rağmen tek bir ulus ülküsü, dertte, tasada, sevinçte, hüzünde milli bir refleks geliştirmek istedik. Tüm parçalarda gelişen siyasi, kültürel, sosyal gündemleri gazetemize taşıyarak aramızdaki sınırları, mesafeleri ve farklılıkları minimuma indirdik. Birbirimizi daha yakından tanıdık, ortak noktalarımızı daha görünür kıldırdık. Tüm yazın faaliyetlerimize sindirdiğimiz siyasi analiz ve arka plan bilgisi ile her parçanın kendine has sorunlarını da gündeme taşıdık. Yapay sınırlarla parçalanmış bir halkın tahayyüldeki birliğini somutlaştırdık. Özellikle Kürdistan Bağımsızlık Referandumu sürecinde tüm sınırlara ve birlik önündeki bariyerlere rağmen ulusal bir refleksin geliştiğini, bir parçanın akıbetinin diğer tüm parçalar tarafından hassasiyetle takip edildiğini, yaratılmış parçalı yapının hayatın olağan akışı içinde anlamsız birer nesneye dönüştüğünü takip ettik ve bu durumu okuyucularımızla haberlerin arka plan bilgileriyle paylaştık.  En büyük kazanımımız ulusal sorunlarımızın dile getirildiği bir platforma dönüşmemiz oldu.

Kürdistan Bölgesi ile Türkiye’nin müttefik olmasını önemsedik

2000 yılında Kürdistan Bölgesi’nde çalışma yürütebilmek için ruhsat alan ilk şirket Türkiye’dendi. Türkiye’nin hali hazırda Kürdistan Bölgesi’nde enerji, ticaret, sanayi, ulaşım, üretim ve elektrik gibi alanlarda 400’e yakın şirketi bulunmaktadır. Bu da Kürdistan’da faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 44’üne tekabül etmektedir. Diğer taraftan 50 yıllık petrol anlaşması, 26 yıllık da doğalgaz anlaşması yine Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasında imzalanmıştı.  Sadece doğalgaz anlaşmasının 2018 yılında gaz boru hattının bitmesiyle yıllık 10 milyar metreküp doğalgazın Türkiye’ye gönderilmesi, yeni petrol hattının döşenmesiyle birlikte 2 milyon varil petrolün Türkiye üzerinden ihracı öngörülmüştü.

Türkiye’nin genel ticaretinin yüzde 37’si sadece Kürdistan bölgesi ile yapılmakta, Kürdistan Bölgesi Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre de Türkiye ile Kürdistan arasındaki ticaret hacmi 2013’te 12 milyar dolardı. İki ülke arasında 1 milyondan fazla insan seyahat etmekte, 230 binden fazla Türkiyeli Kürdistan Bölgesi’nde ikamet etmektedir. İki bölge arasında iyi ilişkiler salt ekonomi alanında değildi. Kültürel, eğitim, sosyal birçok başlıkta bu iyi ilişkileri görmek mümkündü. Bas Gazetesi olarak Kürdistan Bölgesi’nin komşuları ile sürdürülebilir iyi ilişkiler kurmasını destekledik, özelde de Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtler olarak bu ilişkilerin müspet sonuçlarını yaşamın her alanında göreceğimiz beklentisini de geliştirdik. Son tahlilde her iki bölge arasındaki ilişkilerin iki güçlü bölgenin yaratımına hizmet edeceğine inandık.

Ancak 25 Eylül Bağımsızlık Referandumu’nda hiç beklemediğimiz bir şekilde Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’nin kaderini tayin etmesine karşı çıkışına tanıklık ettik. Üstelik Türkiye bu karşı duruşu komşuluk hukukunu zora sokacak ‘nefret ve üstenci bir dili’ tercih ederek yaptı. Kürtleri sınır kapılarını kapatmakla, ticari ilişkilerini askıya almakla tehdit etti, ulusal liderlerimizi ve sembollerimizi aşağıladı, Kürtlerin kaderini belirlemesi iradesini küçümsedi. En derin hayal kırıklığını ise IŞİD’in Şii versiyonu Haşdi Şabi’nin Kerkük’ü işgaline Türk siyaseti ve medyasının tuttuğu alkışta yaşadık.

Bu tutum biz Kürtlerde Türkiye’ye karşı büyük bir kırılma yarattı, güvenimizi bir kez daha sarstı, birlikte yaşam enerjimizi azalttı. Oysa Türkiye’de yaşayan Kürtler olarak Türkiye’den beklentimiz daha sorumlu bir yaklaşım göstererek, Kürdistan’ın kaderini belirlemede Kürdistan’ın karşısında değil, yanında yer almasıydı. Maalesef bu süreci Türkiye iyi yönetemeyerek, Kürdistan Bölgesi ile geliştirdiği tüm iyi ilişkileri riske attı, bölgede İran’ın temel oyun kurucu olmasının yolunu açtı. Bu yolu tercih etmesi Türkiye’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını da zarara uğrattı.

Türkiye’nin bu genel tutumundan Kürdistan Bölgesi merkezli bir gazete olarak biz de etkilendik. En basit konferans, seminer girişimlerimiz yasaklandı, yasaların baskısı Demokles’in Kılıcı gibi üzerimizde bir gölge olarak kendini hep hissettirdi.

Türkiye ve Kürdistan Bölgesi’nin geliştirdiği iyi ve kardeşçe ilişkilerin bir sonucu olarak hayat bulan Bas Gazetesi gelinen aşamada basın faaliyetlerini yürütemez duruma geldi. Oysa amacımız bu iyi ilişkilerin gelişmesine kendi mecramızda katkı sunmak, iki halk arasındaki bariyerleri kırmak, diyalog, dayanışma ve iletişime bir mecra olabilmekti. Maalesef geldiğimiz noktada bırakın bu amaçları gerçekleştirebilmeyi, yasal olarak yaşayabilme zeminini de yitirmiş olmakla karşı karşıyayız.  Bu koşullar altında yayınımızı sürdürmenin imkansızlığını görerek, yayın faaliyetimizi sonlandırma kararı aldık. 

Türkiye’nin ifade özgürlüğü karnesi

15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL ve KHK’lar dönemiyle karşı karşıya kalan Türkiye’de demokratik birçok hak budandı.

27 Temmuz 2016’daki ilk KHK ile 3 haber ajansı, 16 televizyon kanalı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi ve 29 yayınevi olmak üzere toplamda 131 yayın kuruluşu kapatıldı. 28 Eylül 2016 tarihinde yine aynı kararnameye dayanılarak önemli bir kısmı Kürtçe ve Türkçe yayın yapan 12 TV kanalı ve 11 radyonun yayın lisansı iptal edildi. 29 Ekim’deki son KHK ile yine Kürtçe ve Türkçe yayın yapan 15 gazete, haber ajansı, internet sitesi ve dergi kapatıldı. Kürdistan Referandumunun hemen akabinde Kürdistan24, Rudaw, War TV gibi Kürdistan Bölgesi merkezli yayın yapan televizyonlar Türksat’tan çıkarıldı. Düşüncenin ifade edilmesinin önüne böylece yasakların gücü ile bariyerler dizildi.  

Kürdistan kelimesine tahammülsüzlük en çok bu dönemde yaşandı. Meclis İç Tüzüğü değiştirilerek milletvekillerinin Kürdistan kelimesini kullanmalarına cezai müeyyideler getirildi. Kürdistan bayraklarına ‘suç delili’ olarak el konuldu, Kürtleri konu alan bir kısım kitaplar toplatıldı. Siyasal süreçlerden yoğun olarak etkilenen yargının bağımsızlığı en çok bu dönemde tartışmaya konu oldu.

Türkiye’de ne muhaliflerin ne de dost güçlerin demokratik yaşamın gereği olarak kendini ifade edebilmesinin herhangi bir kanalı kalmadı.

Bu süreçten Bas Gazetesi olarak biz de payımızı aldık. Gelinen noktada, basın faaliyetlerimizi sürdürmenin yasal tüm olanaklarını yitirdik.   

Dileğimiz, demokratikleşme ekseninden giderek uzaklaşan Türkiye’nin en kısa sürede demokratik bir sürece girmesi, gerek içerde gerekse de dışarıda Kürtlerle ilişkilerini normalleştirmesidir. O gün gelinceye dek, bir Kürt gazetesi olarak yayın hayatımızı sürdürebilmenin tüm dinamiklerini yitirdiğimiz aşikârdır. 

Bir gün yeniden buluşacağımıza eminiz

Yayın hayatımızı sürdürdüğümüz süre boyunca çeşitli ekonomik sorunlarla boğuştuğumuz da bir diğer gerçekliğimizdir. Son derece cüzzi bir bütçeyle faaliyetlerimizi sürdürürken, yazarlarımızın telif haklarını ve diğer giderlerimizi karşılamakta ciddi sorunlar yaşadık. Buna rağmen yazarlarımızın gönüllü bir ruhla bizle yola devam etmeleri en büyük onurumuz oldu.

Basın emekçisi yol arkadaşlarımızın bu süreçte gösterdikleri özveriyi ve gönüldaşlığı unutmamız mümkün değil. Bas Gazetesinin en büyük mimarları onlardır.

Dünyanın dört bir yanında yaşayan ve özellikle cezaevinde bulunan okuyucularımızın her daim desteklerini gördük, övgülerine tanıklık ettik.  Onlarla büyüdük, onlarla değer kazandık.

Bas Medya Grubu adına imtiyaz sahibi şirketin yayın hayatımız boyunca hiçbir desteğini esirgemeyen tutumu, basın ilkeleri doğrultusunda özgür bir platforma aracılık etmemize verdiği desteği, Kürt basını adına bir kazanım olarak kabul ediyoruz. Kürt basınının ancak özgürlüklerden yana, sansürden uzak böylesi yaklaşımlarla kurumsallaşacağına inanıyoruz. Bu minvalde her zaman yanımızda olan İmtiyaz Sahibi Botan Tahsin’e tüm ekip arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum.

Çıktığımız ilk günden son güne dek yanımızda olan her kese teşekkürü borç biliyoruz.

Gerek basın faaliyetleri gerekse sosyal duyarlılık projeleri ile bir gün yeniden buluşacağımıza eminiz.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.