Sömürgeci Devletler Kürdlerin Özgürlük Mücadelesini Vekil Güçlerle Engellemeye Çalışıyor
Sömürgeci egemen devletler işgal altında tuttukları toprakları ve Kürd halkını ila nihaye sömürebilmek ve Kürdlerin özgürlük mücadelesini yenilgiye uğratmak üzere her gün yeni stratejiler ve taktikler geliştirmektedirler. Geçmişte resmi devlet güçlerinin ve yanlarına aldıkları Kürd hainleriyle birlikte yürüttükleri yurtseverlere yönelik mücadelede kısmen başarılı olan sömürgeci devletler özellikle son 30 yıldan beri bu işgalci şer güçlerinin yanına yerleştirdikleri ve her türlü finans ve silah sağladıkları vekil güçlerle Kürdlere saldırarak daha bir etkili olmaya çalışmaktadırlar.
Örnek verecek olursak İran Molla Rejimi , Irak ve Suriye topraklarına yerleştirdikleri Şia mezhebine bağlı Haşdi Şabi ,Hizbullah ve Devrim Muhafızları vasıtasıyla hem kendi etki alanlarını geliştirmekte hem de Kürd yurtsever parti ve örgütlerinin faaliyetlerini ciddi bir biçimde engellemektedirler. Yine Irak Merkezi Hükümeti ve Suriye Beşar Esad rejimi benzeri güçler vasıtasıyla Kürd milli güçlerinin mücadelesine engel olmaktadırlar. T.C. Devleti ise Suriye’den devşirdikleri Türkmen , Çerkez ve Araplardan oluşan adına Suriye Milli Ordusu denilen çeteler vasıtasıyla Kürdistan’da bir kısım toprakları işgal ederek adeta bununla devlet içinde devlet kurmuş gibi davranmaktadır. Yine ayrıca Güney Kürdistan topraklarında yaşayan Türkmenler , bir takım gerici Arap aşiretleri ve az da olsa bir takım Kürdlere sağladıkları menfaatler ile Güney Kürdistan’ın devletleşmesine ciddi engeller çıkararak Güneydeki yurtsever milli hareketin gelişmesini durdurmaya çalışmaktadır. Bunun en somu örneğini Kerkük ve tartışmalı bölgelerdeki yeni işgal ve Kürd düşmanlığı temelinde gayet açık bir biçimde görmekteyiz.
Kürdistan’ı sömürgeleştiren dört sömürgeci devletin Kürd Milli Kurtuluş Projesinin önüne çıkararak büyük engeller koyması ve sömürgeci devletlerin yükünü hafifleten bu sinsi girişimler düşmanların son 30 yılda geliştirdikleri bir olay olmakla birlikte sömürgecilerin önemli mesafeler aldığı bir vaka olarak karşımıza çıkarıldığını inkar edemeyiz. Dolayısıyla hem sömürgeci devletleri hem de vekil güçlerini yenilgiye uğratmanın tek yolu ve çaresi Kürd yurtsever hareketlerinin bu düşmanca gelişmelere karşılık gerçek anlamda etkili olabilmesinin yolu omurgalı bir Kürd birlikteliğini örgütlemesiyle mümkün olacaktır. Bu sorumluluk Kürd halkına karşı ciddi bir görev olarak yakıcı bir biçimde önümüzde durmaktadır. Dolayısıyla bu sorumluluk ve görevi üstlenmek tüm Kürdlerin vazgeçilmez vazifesi olarak düşünülmeli ve buna göre davranılmalıdır.
Böylesi bir projenin başarılı olmasının yolu 50 milyon nüfusa sahip dinamik ve cesur bir gençliğe sahip çıkmak ve onları mücadeleye katmakla mümkündür. Ortadoğu’da sömürgecilerinin gündeminin peşinde koşan değil bizzat proje ve gündem yaratan bir halk gerçekliğini gerçekleştirerek sürece damgasını vuracak yeni bir halk muhalefetini örgütlemekle mümkün olacaktır. Bu anlayışla Kürd siyasetinin kendi içindeki birliği sağlaması ve geliştirecekleri ciddi projelerle sürece müdahil olması halinde Dünyaya hakim devletlerin de destek ve yardımlarını beraberinde getirmesi mümkün olacaktır. Umuyor ve temenni ediyorum ki bu yakıcı gerçeklikler temelinde Kürd siyasi çevreleri bu naçizane önerilerimizi dikkate alarak Kürdlerin siyasi birliğini sağlama doğrultusunda bazı olumlu adımlar atarlar.
Hüseyin Taysun