Şefik Çolak
Kurdistan sorunu uluslararası bir sorundur ve çözümü de uluslararası kabul görmüş hukuk çerçevesinde ancak gerçekleşebilir. Sorun bir şahsın, gurubun, aşiretin veya partinin tek başına sorunu değildir. Kurdler tek tip insan değiller ve olmamaları da gereklidir. Bütün kesimlerin ortaklaşmadığı bir planla Kurd ve Kurdistan sorunu çözülemez. Bu gerçeği bilmeyen şahısların görüşme masasında bulunması yarar getirmeyeceği gibi telafisi zor olan zararların nedeni olurlar.
Çözüm masasının bir tarafında sadece ve kesinlikle Kurdler olmalı, dostları ancak destekçi pozisyonunda olabilir. Sembolik de olsa son derece önemlidir. Kurdler adına karar verme ve pazarlık etme hakkını ve yetkisini kendisinde gören ve Kurd olmayan biri bilinmelidir ki kesinlikle Kurdlerin dostu değildir. Daha da açık söyleyelim insanı tutum içinde değiller.
Bir yıldır kamuoyunda tartışılan ve devletin “Terörsüz Türkiye” adını verdiği bir plan (bazıları çözüm süreci demeye kendisini inandırmaya çalışmakta) yürürlüğe konulmuştur. Mutlaka bunun hazırlıkları ve planları üzerinde devlet ve devletin seçtiği muhatapların çalışma süreci birkaç yıl almıştır. Kurdler ve dostları kendi beklentileri çerçevesinde tartışmaya ve yorumlar yapmaya devam ediyorlar.
Bilim basit düşünme sanatıdır ve verilere dayalı analizler yapılması durumunda çok karmaşık olmadığı görülür. Toplumsal veya uluslararası sorunlarda en iyi veri kaynağı geçmişte yaşananlardır. Bunları yeterince inceler ve gerekli dersleri çıkarırsanız kabul edilebilir bilimsel çözümlemeler yapma şansına sahip olursunuz. Yeni teoriler üretmek güzeldir ama gereksinim duyulması durumunda anlamlı olur. Kurdistan’ı sömürgeleştiren emperyal devletler de Kurdleri gereksiz ve kendi gerçeğini yansıtmayan teoriler üretmeye ve onlar çerçevesinde oyalanmaya ve enerji tüketmeye zorlarlar. “Komünal Yaşam” gibi Kurdlerin özgür geleceği için sunulan absürt teoriler birer planın parçasıdır.
Kurdlere yönelik çözüm süreci ilk defa yapılan bir çalışma değildir. 1840 yılından buyana gündeme sokulan ve başarısızlıkla sonuçlanan süreçlerin sayısı on defadan fazladır. Bunların analizi bu makalenin sınırlarının çok üzerindedir. T.C. döneminin dışında Osmanlı’da da yine bunlara benzer süreçler yaşanmış olup hepsinde de uygulanan politika T.C. döneminde uygulanan politikalara benzerlik göstermektedir. İdris e Bedlisi ve Mir Bedirxan döneminde yaşananlar göz ardı edilmemelidir.
Devlet asla Kurdistan sorununu kendi gündeminin dışında tutmuş değildir. Sorunu, kendi politikasının gereğine göre, şekillendirmeye çalışmıştır. Kurdleri kendi iç sorunlarının ve çekişmelerinin parçası yapmaya çalışmıştır. Kurdlerin siyaset ile ilgisini kendi istediği çizgide tutmaya çalışmış ve önemli ölçüde başarılı da olmuştur. 1950’li yıllarda Demokrat Parti’ye, 1960-80 yılları arasında Devlet Solu örgütler ile CHP’ye ve 1980 yılından sonra ise Devlet dinin gereğini yerine getiren partilere taraftar yapılmaya çalışılmıştır. Bunu yapmamış olsaydı Kurdistan’ın diğer parçalarında ve dünyada yaşanan gelişmelerden Kurdlerin etkileneceğini biliyorlardı.
Bu dönemleri ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşananları iyi öğrenmeyen görüşmeci Kurdler doğru tutum alamazlar ve geçmişte yaşananların tekrarına sadece hizmet etmek zorunda kalırlar.
Daha Önce Yürütülen Süreçlerin Ortak Özellikleri Nelerdir?
- Bütün çalışmalar Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kontrolünde yapılmıştır.
- Dönemin iç siyasi iktidarlarının dönemsel politikaları gereği yapılan çalışmalar olarak değil devlet projesi gereği yapılmıştır.
- Osmanlı’da ve Türkiye’de Kurd sorunu iç sorun olarak görülmüş ve öyle yansıtılmıştır. Bunu Kurd tarafı da ağırlıkla kabul etmiştir ve büyük yanılgının taşlarının döşenmesinde kolaylaştırıcı durumuna düşmüşler. Oslo Süreci incelendiğinde uluslararası kuruluş temsilcilerinin uyarısına rağmen devlet yetkililerinin kendi aramızda çözelim önerisine Kurd temsilcisi olarak görüşmelerde bulunanların büyük yanılgıya nasıl hizmet etme durumuna düştükleri en iyi örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.
- Hiçbir süreçte Kurd tarafı bütün kesimleri ile muhatap olarak ortaklaştırılmamıştır. Kurd tarafı bir parti, düşünce gurubu veya aileler birliği şeklinde yer almıştır. Son iki süreçte Kurd ve Kurdistan sorunu PKK sorunu olarak yansıtılmış ve PKK’lılar de öyle ele alınmasını istemişler. Günümüzde de aynı şey iki taraf tarafından tekrarlanmak istenmektedir. Bu bir devlet politikasıdır ve PKK da Kurdler içindeki güç politikası gereği buna uymaya kendini hep hazır tutmuştur.
- Bütün süreçlerde devlet yanlısı guruplar arasında şiddetli çekişmeler varmış görüntüsü yaratılmaya çalışılmıştır. Konu Kurdler olunca şiddetli çekişme varmış görüntüsü verilse de dönemin gazeteleri analizciler tarafından incelendiğinde aynı politikayı yürüttükleri kolaylıkla görülebilir. Bu nedenle olası süreçte Kurd temsilcileri geçmişi inceleyen bir komisyon kurmalı ve bunların çalışmasından yararlanmalıdır.
- Gerek kurumsal gerek kapalı kapılar ardında sürdürülen süreçlerde Kurd tarafı ile devlet arasında yazılı bir anlaşma veya ön protokol yoktur. Bana göre en güvenilmez söz İttihatçıların ve devamlarının namus ve şeref sözüdür. Bunu Kurdler yaşadıkları ile çok iyi bilmelidirler. İşgalcinin tavrından nimet aramak sadece hata değil intihardır. Ortak dini ve yaşam özellikleri sömürgeci uygulamalarda farklılık ve demokratik özellikler taşımaz.
- Süreç öncesi ve süreç süresince Kurdlere yönelik gerek devlet tehdidi gerekse de devlet tarafından uydurulan başka devletlerin Kurdlere yönelik tehditleri öne çıkarılmıştır.
- Bütün diyaloglar öncesinde ve sonrasında devletin Kurdlere yönelik ağır şiddet girişimleri en üst seviyeye çıkarılmıştır. 1916 Kurd tehciri, 1925 Azadi hareketi sonrası yaşanalar, 1960 sonrası sürgünler, 1980 öncesi ve sonrası saldırılar, 1992 sonrası faili meçhuller dâhil ağır saldırılar ve göçe zorlamalar, 2010-2012 arası ile 2015’den günümüze kadar sürdürülen uygulamalar unutulmamalıdır.
- Her süreç öncesi uluslararası koşullar Kurdlere fırsat yaratacak durumdadır ve işgalci devletler bunu çok iyi analiz ettikleri halde Kurdler yeni durumu okuyamamıştır. İşgalci devletler gerek ekonomik gerekse de siyasi sorunlarla boğuşmak durumundadır. Kendi durumlarını tahkim etmek için sürece ihtiyaçları var. Bu durumdan Kurdler akıllı politika ile yararlanma şansını kullanmamışlar ve devletlerin tuzağına düşmüşler. Uluslararası koşulların devleti anlaşmaya zorladığını Kurdlerin görememesinin sonuçları ağır olmuştur.
- Kurdlerin görüşmeler öncesi talepleri net değil ve bütün Kurdlere mal edilememiş. Bu nedenle sistem içi çözümlere yönelinmiş ve devlet de Kurdleri buna zorlamış. Sorunun kaynağı sistemin kendisidir ve sistemin esasları her iki taraf tarafından masaya taşınmamaya çalışılmıştır.
- Gerek Osmanlı gerekse de T.C. döneminde geliştirilen projelerde Kurdler adına masaya oturan heyet veya gurupların arasında mutlaka Kurd olmayan birileri var olmuştur ve Kurdler bu tuzağa düşmüşler. Kurdler adına taraf olanlar başka Kurd gurupları ile ittifaklar ve işbirliklerini geliştirme yoluna gideceğine kendi dışındakilerle ittifaklar kurma yanlışını devam ettirmişler. Bir daha düşünmekte yarar vardır. Acaba bu durum işgalcilerin bir planı mıdır?
- Devlet süreçlerde başka devletler ile ortak hareket etmenin yollarını aramış ve iş birlikleri geliştirmiş ama Kurd tarafı bu yolu denememiştir. Başur é Kurdistan’ında bazen farklı tutumu Kurdler geliştirebilmişler. Meşru zeminde başka devletler ve uluslararası kuruluşlar ile iş birliğinde yarar vardır. Bu birilerinin uydurduğu gibi emperyalizm ile iş birliği değildir. Uluslararası hukuktan yararlanmaktan Kurdler utanmamalıdır.
- Her diyalog öncesi Devlet kendisine bir düşman yaratmış ve düşman ile uğraşıyor görüntüsü vermeye çalışmış ve Kurdlerin de yaratılan hayali düşmana düşmanlık yapmasını sağlamaya çalışmıştır. Bugün de Kurdleri israil’e düşman yapma çalışması görmezlikten gelinmemelidir.
- Devlet süreç öncesi ve süreç boyunca Kurdlerin diğer işgalcileri ile ortak hareket etmeyi başarmış ama Kurdler ise Kurdistan’ın diğer coğrafyasında yaşayan Kurdler ile ortak hareket etmeyi başaramamış veya işgalci devletlerin bazı düşünce gurupları ile ittifak etme yanlışına düşmüşler. 1920-26 arası ile 1958-63 arası Kurdler kısmen bu yanlışa düşmemişler.
Kurd tarafı bunları görmeli ve aynı yanlışlara düşmemelidir. Yanlışa düşmemenin tek garantisi vardır ve o da sürece Farklı Kurd düşünce guruplarını ortak etmekten geçiyor.
Kurdistan sorununun çözümü gibi sorunların çözüm şekli bilinmeyen bir şey değildir. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yürütülen çözüm süreçleri sayısı 143 tanedir. Hemen hemen hiçbir çalışma bir defada sonuçlanmamıştır. Bunların sayısal verileri Cuma Çiçek Tarafından bir mühendis titizliği ile hazırlanan “SÜREÇ” adlı kitapta (İletişim Yayınları) görülebilir. Veriler ham olup siyasiler tarafından kolaylıkla analize tabi tutulabilir.
Çözüm süreçleri konusunda çalışan Barselona Üniversitesi’nde bir kürsü vardır ve bu kürsü BM ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. BM’nin verdiği görevler çerçevesinde bu kürsüdeki hocalar kolaylaştırıcı görevler üstleniyorlar. Oslo ve 2013 süreçlerinde de fiilen görev almışlar. Bu kürsünün Direktörü Vicenç Fisas aynı zamanda iyi bir Kurd dostudur. Kurdler bunların deneyimlerinden azami ölçüde yararlanmanın yolunu bulmalıdır. Şimdilik bu yazıyı Kurdlerin okumasında yarar vardır. https://escolapau.uab.cat/cozum-sureci-dersleri-gunay-aslan-lecciones-aprendidas-de-procesos-de-paz-bakurpress-turquia/
Türkiye’de yürütülen sürecin nedenleri ve tarafların beklentileri ile hedeflerinin neler olduğu ayrı bir çalışma konusudur. Bir şey bilinmelidir ki 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yürütülen ve başarılı olan süreçlerin birine benzer süreç günümüzde yürütülmüyor. Başarısızlıkla sonuçlanması muhtemeldir.
Başarısızlıkla sonuçlanan her sürecin sonunda ağır şiddet ortamının geliştiği bilinen gerçektir. Çalışmayı yürüten taraflardan devletin ve yetkililerinin başarısızlıktan kendilerini sorumlu göreceğini beklemek hayal olur. Kurdler adına hareket edenlerin son iki süreçte sorumluluklarının hesabını vermeye çalıştıkları veya niyetli oldukları bile görülmedi. “Bizi konuşmaya zorlamayın” demekten daha ileriye gitmediler.
Başta İmralı’daki olmak üzere kapalı kapılar ardında süreci yürütmeye çalışanlar Kurdlere hesap vermeleri gerektiğini bilmelidir. Onlara inanan Kurdler yakın zamanda ağır psikolojik sorunlar yaşamak istemiyorlarsa kendilerini hesap sormaya hazırlamalıdır. Umarım Ağır sorunlar yaşanmayacak……
Endüstri Mühendisi
22.08.2025