Kurd Kurumlarına Hizmet Etmek Bağımsızlık Hedefli Görev

Şefik Çolak

Şefik Çolak 

Toplu yaşamın gereği ve sürekliliğinin güvencesi kurumsallaşma ile sağlanabilir ve garantiye alınabilir. Kurumsallaşma olmadan bireysel çalışmalarla gelişim ve değişim çabaları sadece kısa süreli kısmi sonuçlar verir ama elde edilenlerin kaybedilmesi fazla zaman geçmeden kaçınılmaz olur.

Kurumların güvencesi ise güç ile uyumlu hukuksal sistemin (Statü) olduğu gerçeği görülmelidir. Bir ulusun kurumlarının garantisi ve sürekliliği kendi devleti ve bu devletin yapılanma şeklidir. Bir ulusun kurumlarının başka devletlerin kurumları ile ilişki içinde olmasında, ortaklaşma yapmasında ve halkların yararına ittifaklar kurmasında çoğunlukla yarar vardır.

Sömürge bir ulusun sömürgeci devletin kurumları ile ilişki içinde olması zorunluluk arz edebilir. Hatta ilgili devletlerin kamu yararına kurumları ile bütünleşme zorunda kalabilirler. Bu durum mazlum halkın yararına geçici merhem olabilir. Geçici kazanımlar önemsiz değildir ama bu kurumlarla bütünleşmeyi hedeflerseniz kesin çözüm yolunu kapatma durumu ile karşı karşıya kalabilme olasılığının yüksek olduğunu da bilmelisiniz.

Mükemmel bir kurum kendiliğinden ve kısa sürede kurulamaz. İdeal işlevini de ancak elde ettiği deneyimler sonucunda zamanla yerine getirebilir.  Kurdler çağdaş devletlerin gereği olan kurumlara (Bağımsız hareket edebilen) sahip olmanın yollarını zorlamalıdır. Mevcut statü bunun imkânsız olduğu görüntüsünü verebilir. Her sistemin açıkları vardır. Bu açıklardan yararlanmaya çalışmak doğru tutumdur. Şimdiki şekillenmesi hedeflediğimiz şekilde olmasa da kısmi yararlar sağlayan ve gelecekteki kurumlarımızın altyapısını oluşturacak kurumlar kurabiliriz. Doğru tutum takınmazsak Türk Egemenlik Sistemi ile bütünleşmemizi isteyen anlayışa yeniliriz.

Bütünleşmeyi esas alırsan kendi hassasiyetine göre değil karşındakine göre tutum almak zorunda kalırsın. Bu da seni onların hizmetçisi konumuna iter. Şimdiye kadar olan budur. Kendi hassasiyetini ve çıkarını göz ardı etmeye Kurdlerin hakkı yoktur. Karşılığını almadan başkalarının isteğine göre tutum belirlemenin gerçekçi bir siyaset olmadığını tarihimiz bize yeterince gösterecek örneklerle doludur. Son zamanlarda özellikle Bakür e Kurdistan’da Kurdler arasında “demokrasi ve özgürlük için bizim Türklere borcumuz var. Halkların kardeşliği için buna insani mecburiyet duymalıyız” söylemi çok kullanılmaktadır. Sömürge ulusun kendi sömürgecisine karşı kendisini borçlu hissetmesi akla ve mantığa sığmadığı gibi insanlık tarihinde de örneğine rastlanmamaktadır.  Kurdler kendilerine saygı duymayan ve haklarına peşinen olumlu bakmayan demokratik kitle örgütlerine mesafeli durmalıdır. Ancak bu tutumla onları meşru ve insani hukuk çerçevesine çekebiliriz.

Irkçılar zorunda kalmadıkça demokratik tutum alma eğilimi içinde olmazlar. Kurdlerin onlardan uzaklaştığını ve dönüşü olmayan yola girdiğini görürler ise demokrasi havarisi olurlar ve ancak o zaman insani koşullarda masaya oturmaya evet derler. Kurdler çağrı yapmadan onlar barış çağrıcısı olurlar.

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti son derece haklı gerekçelerle Türkiye Gazeteciler Federasyonu’ndan ayrılmış bulunmaktadır. https://portal.netewe.com/ggc-turkiye-gazeteciler-federasyonundan-ayrildi/ GGC yaptığı açıklama ile gazeteci görünümlü görevlileri de gerçek yerine oturtmuş bulunmaktadır. Güzel bir tutumdur ve desteklenmelidir. Nitekim Kurdî partiler, şahsiyetler olması gerektiği şekilde destek ve kutlama mesajları yayınladılar. Sadece bir örnek: https://portal.netewe.com/ggc-baskani-sayin-felat-bozarslan-pwk-genel-baskani-sayin-mustafa-ozcelike-tesekkur-mesaji-gonderdi/

Semboller ve isimlendirme önemlidir. Yerinde kullanılır ise ulusal bilincin gelişmesine ciddi katkı sağlar. Umarım GGC yetkilileri yakın zamanda isim değişikliğine de giderler. O zaman gelecekte kurulacak Bakür e Kurdistan Gazeteciler Cemiyetinin kurucuları olarak anılma şerefine sahip olurlar.

Belediyeler halkın memnun olacağı hizmeti yerine getirmekten vazgeçemezler. Gereğini mutlaka yerine getirmeye çalışmalılar. Bunu yaparken sistemin onlardan istediği sınırların dışına çıkabilmeliler. Kayım problemi engeldir diye düşünemeyiz. Kurdler yönetme yeteneğini kazanmasınlar diye devletin kayım tehdidi her zaman Demokles’in kılıcı olarak başlarının üzerinde dolaşacaktır. Devlet her zaman istediğini yapabilecek güce sahip olmaz. Kararlı tutum alınmadığı görüldüğü anda kayım atamasının siyasi pozisyona bakılmaksızın yapılacağını bilecek durumdayız.

Belediyeler yerel ekonominin lokomotifi görevini dünyanın her yerinde göstermektedir. Kurdistan’daki belediyeler birlikte ve kararlı hareket ederler ise Kurdistan Ekonomik Konseyini rahatlıkla yaşama sokabilirler. Gerçekçi anlamda hukuksal engel yoktur. Yerel işletmelerin ve iş insanlarının bundan mutlu olmaması için gerekçe yoktur. İş insanları da TÜSİAD gibi KUSİAD benzeri yapılanmalara gidebilme şanslarını sonuna kadar kullanmalılar. Büyük kazanç elde edecekleri kesindir. Kötü de olmayacak.

Kurumlara sahip olmaya çalışmak istek olmaktan çıkmalı, görev olarak görülmelidir. Böylelikle Başür ve Rojava Kurdistan’ındaki kurumlarla meşru muhataplık oluşturulur ve deneyimler kolaylıkla karşılıklı aktarılabilir.

Kurdlerin sevgili Siddik BOZARSLAN’ın aşağıdaki yazısını düşünerek okumasında yarar vardır.

Görevlerimize odaklanmak umudu artırır….

Şefik Çolak

Endüstri Mühendisi

O4.03.2025