Ali Buran

Ali Buran

Yazarın Tüm Yazıları >

Sömürge Kürdistan Dünü Bugünü Türk Sosyalist Solu

A+A-

Hemen belirteyim ki yeni kuşak gençlerimiz için SÖMÜRGE KÜRDİSTANI kısaca yeniden tanımlamak yararlı olacaktır diye düşünüyorum ..
 

Bilindiği gibi ülkemiz Kürdistan KASR-I ŞÎRÎN Antlaşması ile (1639) İran ve Osmanlı tarafından ikiye bölünmüştür. Kürdistan coğrafyası, Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden birkaç yıl sonraki fiili durum 24 Temmuz 1923′ te imzalanan Lozan Antlaşması ile bu kez dört ayrı devletin sınırları içinde kalmış olup, dörde bölündü. Bu bölünme şeklini askeri, siyasi ve ekonomik olarak tanımlayabiliriz. 

 

Şöyle ki; ülkemiz Kürdistan tümü iradesi dışında sömürgeci devletlerin askeri işgali altında, ekonomik olarak yer altı ve yer üstü servetlerinin hepsini sömürgeciler gasp etmişlerdir.Siyasi olarak TBMM'ye kim girerse TC Anayasasına göre Türk Milleti adına yemin edecektir..
Kürtlerde 1960'lı yılların ortalarından itibaren dünyada gelişen ulusal ve sosyal gelişmelerle hızla Kürt ulusal bilinç gelişti. Kimileri Türkiye'de Sosyalist Solun içinde yer  alırken çoğunluğu da başta Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) gibi Kürt Ulusal Demokratik örgütlerin içinde kendilerini ifade ettiler. Kürdistan sömürge kavramı çok belirgin olarak  ayrı örgütlemeyi hedefleyen DDKO'da anlam buldu. Ama açıkça sömürge kavramını 1974'ten sonra başta DDKD, Komal ,Riya Azadî,Kawa ve PKK'de  savundular.

 

Özellikle 1970 öncesi Türk solu, Kürt ulusal mücadelesine sınıfsal sorun olarak bakıyorlardı.1970 ve 1980'den sonra Kürt ulusal mücadelesine daha objektif bakmaya başladılar. 
 

Türk solunda, Kurtuluş ve Emeğin Birliği Kürdistan'ın dört ülke arasında sömürge olarak paylaşıldığını savundular. Belirtmek gerekir ki, TİKKO önderi İbrahim Kaypakkaya ilk olarak Kemalizm'i ciddi anlamda militarist ırkçı bir ideoloji olarak eleştirdi.
 

Ancak buna rağmen Türk Sosyalist solu Filistin de fiilen savaştıkları halde, teori dışında KKTH savunmazlardı . Komünistim diyenler bile 60 yıldır süresiz savaşan Büyük BARZANİN emeği ile bu güne gelen Güney KÜRDİSTANIN bağımsızlığını savunmadılar, hep mesafeli kadılar.

 

Ta ki, IŞİD'in Kürdistan'a saldırması ile Türk Sosyalist Solu YPG ye Enternasyonal dayanışma anlayışı ile katılıp KOBANİ'de Kürtlerle omuz omuza savaştılar ve bir çok militanını şehit verdiler.

 

Türk solunda önemli bir değişiklik olarak öğrendiğimize göre KOBANİ'de  IŞİD'e karşı Deniz Gezmiş'in Türk kökenli Avukatı TİP Senatörü merhum Niyazi  AĞIRNASLI'NIN  torunu Paramaz Kızılbaş Nejat AĞIRNASLI, Kurtuluştan Ulaş Bayraktar,kırmızı Fularlı kız,Eylem Ateş, Arnavut asıllı Sinop'lu Rıfat Horoz (karker) 60 yaşında ve bir çok militan Kobani'de şehit düşmüşlerdi. Kısacası hemen hemen Anarşistler dahil tüm Türk sosyalistleri Kobani'de savaştılar...

 

Kürt ve Kürdistan ULUSAL sorununun en çok tartışıldığı dönemler, 1960'lardan başlayarak, 1969, 1971 ve 1974 ile 1980 arası dönemlerdir. 1980 askeri darbesinden sonra binlerce Türk ve Kürt genci, zindanlarda bedel ödediler, bazıları da yurtdışına çıkmak zorunda kaldılar.
Kürdistan'da dört parçanın bağımsızlığını savunan örgüt ve partiler Kürt ulusunun refahı, mutluluğunun yer altı ve yer üstü varlıklarını Kürtlerin kendi eliyle işlenmesi ve sahip olmasıyla mümkün olacağını savundular. Ulusal bağımsızlık talep etmekle beraber  zorunlu koşular ve konjonktürel olarak eğer Kürtler birlikte yaşadığı ulusla federatif bir sistemde yaşamak isterlerse en uygun olanı budur diye ifade edilebilir.

 

Ancak Kürtlerin ayrılma hakkı dahil, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin ve ilgili uluslararası sözleşmelerin insanlara ve halklara tanıdığı, doğuştan gelen, temel vazgeçilmez hak ve özgürlüklerdir.
 

Bu anlamda en uygun çözümün yol ve yöntemi demokratik bir şekilde ayrılma hakkı için referandumla Kürt halkının iradesine başvurmaktır .
 

Bu anlamda Güney Kürdistan'da referandumla elde edilen kazanımlar ve bu kazanımların geliştirilerek Bağımsız Kürdistan'a doğru yol alması ile ciddi şekilde her parçadaki Kürtleri hem motive ediyor hem de yeni istem ve talepleri almayı zorunlu kılıyordu..
 

Ta ki 15 Ekim ihaneti ile hain Pawel TALABANİ'nin Haşdi Şabi  ve Irak askeri güçlerine Kerkük'ü teslim etmesine kadar. Bu olay  dünyada eşi az görülen tarihi bir ihanettir.
 

Kürtlerin önünde üç seçenek var.
 

1-) Türkiye'den ayrılıp bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını istemek; yani kendi kaderlerinin tayin hakkını istemek;
 

2-) Duruma/koşulara göre Türkiye'de Kürtlerin kendilerini, Türklerin de kendilerini yönettiği ikili federal bir Türk-Kürt devleti, yani gevşek bir federasyonla birlikte yönetmek.
 

3-) Asgari ve zorunlu bir talepte; yerel toprağa bağlı kültürel özerklik, Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde bir yöntemin uygulanması. (Bu uygulama 11 Mart 1970'te Büyük Barzani ile Saddam arasında Özerklik antlaşması diye imzalanmıştı).
 

Bu özerklikte  yetkiler gerçekten Federasyon kadar genişti. Bugün Kürtlerin önündeki en önemli mesele, Kürt politik alanının çoğulcu ve demokratik anlayışı önemsemesi ve geliştirmesidir.
 

Ancak garip olan o ki, Türkiye'de devleti yönetenler hem kendilerini hem de devleti bireye karşı korumak istemektedir. Onun için Kürt sorunu olunca ordu, devlet ve iktidar ve muhalefet devreye giriyor.
 

Bugünkü oyun ise, birkaç yıldır Kuzey'de gelişen Kürdistan'ı, Kürt  yurtseverliğini Kemalist Türk soluna tahvil ederek HDP'ye monte edilmek istenmesidir.
 

BDP'den Kürt oyu ile seçilenler HDP'ye geçtiler, gerçi Kürt asıllı olup da ayni çizgiyi benimseyenler de HDP'ye geçmişlerdi..
 

İlginçtir ki; Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay açıklamasında HDP'yi MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ÖCALAN'ın kurdurduğunu ifade etmişti.
 

Özellikle HDP'nin PKK/ÖCALAN güdümünden çıkmadıkça ve diğer Kürdistani partilerle güç ve işbirliğine girmedikleri sürece Kürdistan'daki tüm kazanımlar heba olacaktır..
 

Bu günlerde Diyarbakır'da Azadi Hareketi, PAK, KDP-Bakur, Hak-Par, KDP-T ve PSK Türkiye'deki seçimlerde ortak hareket etmek amacıyla protokol hazırladılar..

Kürdistan Özgürlük Partisi PAK Genel Başkanı Sayın Mustafa ÖZÇELİK  Rûdaw televizyonunun konuğu oldu.

Kürt Bloğu ve Kürt ulusal birliğine yönelik önemli açıklamalarda bulunan PAK Genel Başkanı Sayın Mustafa ÖZÇELİK, verdiği mülakatta; "Kürt partileri arasında düşmanlık olmaması gerekir. Kürdistan'ın her parçasında öncelikle Kürtler arasında ulusal değerler üzerine birlik ve ittifak olmalı" diye çok önemli belirlemelerde bulundu.

Özetle, önümüzdeki  yıllar  için hem Cumhurbaşkanlığı hem parlamento hem de yerel seçimler için Kürtlerin birliği çok önem arz etmektedir. Önümüzdeki yıl için Kürt ve Kürdistan'ın özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık idealleri için birlik ve beraberlik yılı olması için oluşturulan KÜRT BOLUĞU çok iyi çalışılmalı ve halka gidilerek bölgesel toplantılar yapmalıdırlar. ..

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.