"Zeynel Abidin Han, Güney Kürdistan’da Kürt Felsefe köyü kurmak istiyordu"

26.02.2020 tarihinde hayatını kaybeden Kürt yazar, siyasetçi Zeynel Abidin Han’ı arkadaşı Hüsamettin Turan anlattı.

Haber Merkezi - 26.02.2020 tarihinde hayatını kaybeden Kürt yazar, siyasetçi Zeynel Abidin Han’ı arkadaşı Hüsamettin Turan anlattı.

-Geçtiğimiz günlerde Kürt yazar Zeynel Abidin Han maalesef Almanya da vefat etti. Siz yakın arkadaşı olarak öncelikle bize ondan biraz bahseder misiniz?

 

-Zeynel Abidin Han; Siyasete genç yaşlarda (1975.) Komal-Rizgarî ile başladı. O günden itibaren tüm ömrünü Kürt ve Kürdistan mücadelesine adayan, bağımsızlıktan taviz vermeyen, okuyan, yazan ve konuşan bir siyasetçi idi. Z. A. Han bütün yeteneklerini, yayıncılığı da felsefe ile olan ilgi ve bilgisi de bu temel amaca Kürdistan özgürlük davasına hizmet etti.  Bilinci yüksek, inançlı ve umutları dipdiri olan bu Kürt yurtseverini ani ve erken ölümü hepimizi derin acılara boğdu. Umutsuzluğun kol gezdiği, teslimiyetin hüküm sürdüğü zamanlarda hiç yılgınlığa kapılmadı.

 

Zeynel, anti sömürgeci ve bağımsızlıkçı bir yurtseverdi. Bu kimliğinin iki ayağı var kanımca.  İlki Xalid Begê Cibrî’nin ailesiyle olan içiçeliği. Zeynel Abidin’in anlatımıyla ;’Xalid Beg Varto’ya her gelişinde önce Qalçik köyüne, Zeynel Abidin’in ailesinde ağırlanır. Orada kalır’. Kürdistan'ın tüm parçalarından yurtsever aydın ve ileri gelenlerle bağımsız ve birleşik bir Kürdistan projesini önüne koyan Xalit Beg Kürdistan’daki değişik dini ve sosyal gruplar arasında bir köprüdür. Qalçik köyü Kürt alevi köyüdür, bu anlamda Xalid Begin orada konaklaması oldukça anlamlıdır’. Zeynel Abidin, Kürt davası ile ilgili anlatımların ve hikâyelerin eksik olmadığı bir ortamda doğup büyümüştür. Bağımsızlıkçılığı buradan gelmektedir. Onun düşlediği Kürdistan Kuzey, Güney, Rojhilat ve Rojava’ya bölünmemişti. Kürdistan’daki bütün lehçelere hâkimdi.

Nitekim kendisinin gençlik yıllarına denk düşen 70’li yıllarda Kuzeyde Komal-Rizgarî anti sömürgeci ve bağımsızlıkçı bir siyasal akım olarak çıktığında Zeynel kendisini içinde bulacaktı. Bu iki olgu Zeynel’in siyasal kimliğinin oluşturucu öğeleri olarak bütün bir yaşamına egemen olmuş.

 

Esas olarak Kürt hareketini dizayn etmek ve Kürt yurtseverlerine, kadrolarına akla hayale gelmeyecek işkence ve uygulamalar yapan Diyarbakır 5 Nolu zindanından da teslim olmadan onuruyla çıkmış. Orada zulmün katmerlisini görüp yaşaması onu daha da güçlendirmiş, bilenmiş. 90’li yıllarda o da binlerce kurd mücadelecisi gibi yurtdışına çıkmak zorunda kalmış. Z. Abidin Han Avrupa da çalışmalarına yayıncılık alanında devam eder. Çok sayıda çeviriye imza atmış, romanlar yazmış, güncel siyasal gelişmelere ilişkin makaleler kaleme almış. Bu zaman zarfında ailesiyle beraber emek verdiği yayınevinde onlarca Kürtçe eser yayımlamış.

Zeynel Abidin Han mücadelenin her alanında faaliyet yürüten biriydi. 1980 dönemi Diyarbakır Zindanında özgürlük mücadelesinde, basın yayında, Sürgünde Kürdistan Meclisinde Sürgünde Diaspora’da hemen her alanda mücadele eden biriydi. Bir Kürdistanlı olarak Kirmancki, Kurmanci, Sorani lehçelerinde yazan, konuşan ve zorunlu kalmadıkça sömürgecilerin dilinde yazmayan, konuşmayan ender bir Kürdistanlıydı. Çok çalışkan ve enerjik biriydi. Ahlaki olgunluğu ile üzerimde pozitif etkisi olan biriydi. Aramızdaki konuşma ve diyaloglarda Türkçe konuşmaya yasak koymuştu. Kurmanci konuşuyorduk. Konuştuğumuz her şeyi yazıya dökerdi. PDF oluşturur arşivlerdi. Kürdistanda tek başına dergi çıkaran bir Enver Atayi duymuştum birde Zeynel Abidin Han'ı.

Zeynel Abidin, Rizgari hareketinin teorik gücünü ve bağımsızlıkçı çizgisini özümseyen, güçlü pratik sahibi olan, emektar fedakâr cesur biriydi. Qazi Muhamed gibi Kürt, Xalid Begê Cibrî gibi bağımsızlıkçıydı. Bir Kürdistanlı olarak üç lehçede de düşünen, sorgulayan, sentezleştiren ve dile getiren biriydi. Muş Vartolu olması o koşularda büyümesi böylesi çok yönlü şekillenmesinde büyük rol oynadı. Varto Kürdistan’daki farklı lehçelerin, inançların simbiyotik olarak yaşadığı bir alan ve Kürdistan’daki bağımsızlıkçı damarın kalelerinden biriydi. Tüm bunları bir arada düşündüğümüzde Zeynel Abidin’i daha rahat anlayabileceğimizi düşünüyorum.

 

- Bilinen bir hastalığı var mıydı?

Bilinen veya bana söylediği bir sağlık problemi yoktu. Ailesinden de teyit ettim. Her daim Mamoste daha genciz, ülkemizin bağımsızlığı için daha uzun yıllar koşturacağız derdi. Ama çok yoğun bir çalışma temposuna sahipti ve koşturan biriydi. Kürdistan, Almanya, Norveç, Fransa, İsveç, İngiltere arasında mekik dokuyan,  İsrail ve Kanada’ya gitmeyi planlayan biriydi. Kendisiyle son olarak Güney Kürdistan’da görüştük. Orada birlikte bir enstitü açma niyetimiz vardı. Sanıyorum kalbi temposuna ve yaşadığı strese yenik düştü.

 

-Cenazeyi siz ve sevenleri Muş havaalanından aldınız. Akabinde tatsız olaylar yaşandı. Neydi olayların aslı?

 

Bütün yaşamını Ortadoğu’nun ortasında 50 milyonluk nüfusuyla devletsizliğe mahkûm edilmiş bir ülkenin bağımsızlığına adamış bir devrimcinin cenazesine sömürgecilerin hoşgörü ile yanaşmasını beklemek en hafif tabirle körlüktür. Yaşamıyla, eylemiyle, kalemiyle sömürgecileri rahatsız etmiş bir devrimciye sömürgeci bir devlet ne hak görüyorsa Zeynel de onu yaşadı. Bu bizi hiç şaşırtmadı. Tersi olsaydı şaşırırdık.

 

Cenazeyi dava arkadaşları ve ailesi ile birlikte Muş havaalanından aldıktan sonra Muş girişindeki polis noktasında sıkı bir kimlik kontrolünden geçtikten sonra yolumuza devam ettik. Varto’ya 15 km kala Muş belediye başkan yardımcısı Abdullah Avcı ambulans şoförünü arayıp, cenazeyi indirerek geri gelmesini, aksi halde tutanak tutacağını bildirir. Biz arkadaşları ve ailesi ambulansı bize tedarik eden belediye başkan yardımcısı Aydın Özarslan’ı arayarak bilgi almaya çalıştık. Aydın bey sorunu Abdullah Avcı ile görüşüp cenaze sahiplerine döneceğini söyledi. Telefon görüşmesinden döndüğünde emrin büyük yerden geldiğini, kendisinin de bir şey yapamayacağını belirtti.  İlgili başkan yardımcısının çabaları boşa çıkınca cenaze sahibi İsmail Han belediye başkanını aradı. Tüm aramalar cevapsız kaldı. Bizler de şoföre zarar gelmemesi için kendi imkanlarımızla cenazeyi Varto Cemevine getirdik. Bu kez de Kaymakamın talimatı ile Cemevinde dini törenin yapılmasına müsaade edilmedi, gelen imam da tehditler yüzünden çekip gitti.  Bu nedenle dini tören cenazeye gelen bir akrabasının çabasıyla yerine getirildi. İkinci kısıtlama da devlet yetkilileri kalabalığın izdihama neden olabileceğini bahane ederek mezarlığa gelecekleri kısıtladı. Sınırlı sayıda araca izin verildi. Kitlesel katılıma müsaade edilmedi.

 

-Herhangi bir şikâyette bulundunuz mu?

 

Hayır, herhangi bir şikayette bulunmadık. Ancak, bu somurgeci anlayışın peşini de bırakmış değiliz. Bu konuda bulunduğumuz bütün alanlarda konuşup, bilgi alışverişinde bulunuyoruz.

-Rahmetli kendisi mi Varto da gömülmek istemişti?

 

Evet. Anne ve babasının yanında gömülmeyi dile getirdiği biliniyor. Bu yüzden ailesi onun son isteğini yerine getirdiler. Her Kürdistanlı mücadeleci yurtsever ülkesinin topraklarında mezarlığına gömülmek ister.

 

-Cenazeye ilgi nasıldı? Tüm siyasal Kürt oluşumları orada mıydı?

Devlet, cenaze törenine katilimi engellemek için engellere başvurduğundan, siyasi oluşumlar kurum olarak değil ama her oluşumu temsilen kişisel iştirak ettiler.

 

-Rahmetli sürekli Güney Kürdistan’a giderdi. Bize oradaki çalışmalarından bahseder misiniz?

 

Zeynel Abidin Güney Kürdistan’da birçok aydın ve siyasetçiyle ilişki içerisindeydi. Genç araştırmacılardan oluşan bir ağ oluşturup, Onunla Güney Kürdistan’da akademi kurmayı hedefliyorduk. Bu çalışmalar doğrultusunda, zamanının çoğunu ziyaretler yaparak geçiriyordu. Birçok çalışması ve projesi vardı. Zaten bütünüyle Güney Kürdistan’a yerleşmeyi düşünüyordu.

 

İlk projesi üç ayda bir Sorani, Zazaki, Kurmanci olarak çıkardığı felsefe dergisini ayda bir çıkarmaktı. Keza bu dergiyi Arapça, Farsça ve Türkçe de çıkaracaktı, çünkü Kuzey Kürdistan’da çoğu Kürdistanlı anadilini yeterince bilmemekte, yazıp okuyamamakta. Güney Batı Kürtlerinin de anadillerini yeterince bilmediği bana söylerdi.

 

İki, Güney Kürdistan’da Kürt Felsefe köyü kurmaktı.

 

Üç, Kürdistan’daki lehçeler ve dini inançlar ile ilgili çalışma yapacak akademik bir kurum oluşturmaktı.

 

Dört, Dersim ve Duhok belediyelerinin kardeş belediye olmalarını sağlamaktı.

Beş, Kürdistan mücadelesi için uzun yıllar mücadele eden Kürdistanlılardan Ru Sipi Komitesi kurmaktı.

 

Altı, kendisi Kürt siyasetinin KDP, PKK ve YNK eksenli olduğuna inanıyordu. Güçlü, geniş ve 5 parçadan Kürtlerin içinde yer aldığı yeni bir oluşumun çözüm olacağına ikanaydı. Diasporada ve Güney Kürdistan’da Rojhilat’ta birçok kişi ile konuşmuştu. İlk resmi toplantıları Newroz’dan sonra başlayacaktı.

 

Yedi, Qazi Muhamed’in yaşamı mücadelesi ve savunmasını roman olarak yazıyordu. Hatta büyük liderin savunmasından çok kısa bir paragraf okudu.

Ey Daryusun Torunları ! Dedeleriniz İskender’in ayakları altında ezildi. Biz Kürtler sizi kurtardık. Şimdi bizi mi yargılıyorsunuz.

 

Sekiz, güncel çalışması Newroz’a yetiştirmek için Çiya Lal Dibin adli bir roman hazırlığıydı. Veman Linevai & Zeynel Abidin birlikte hazırlamışlardı.  Aslında amacı Kürdistan Cumhuriyeti (Mahabad)nin kuruluş gününe romanı yetiştirip yayınlamaktı. 19 Mart 2020 de Almanya Giesen’de Civata Kurd Almanya tarafından düzenlenecek Newroz şenliğinde romanın tanıtımı planlanmıştı.  Veman Norveç’te, Zeynel Abidin de Berlin’de katılacakları Newroz şenliklerinde, keza 20 Mart 2020 Hevkari tarafından düzenlenecek Köln Newroz’unda ve 22 Mart 2020 Hamburg Newroz’unda tanıtımlar devam edecekti.

 

Uzun zamandır hazırlığını yaptıkları romanın son şeklini vermek ve baskıya yetiştirmek için gittiği Norveç’ten döndüğü gece Berlin’de evinde geç saatlere kadar bilgisayarda çalışırken kalbi bu yoğunluğa dayanamadı. Kürlere daha çok eser kazandıracakken maalesef Kurd camiasını büyük bir acıyla baş başa bırakarak aramızda ayrıldı. Şu sözü çok enfesti

 Zaaf aşılır, hatta eleştirilir. Suç yargılanılır, İhanet af edilmez. Hiç bir şey yapamıyorsan evinde kal Kürtçe Stran söyle yeterdir.

 

-Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim

Ben teşekkür ederim.

                                                                                                                                                      

Zeynel Abidin Han kimdir?

“Ey serxwebûn”, “Siya Çûyinê”, “Bagera Nergizan” ve “Stran digotin”  gibi ondan fazla kitabın yazarı olan Han, uzun yıllar Kürt siyaseti içinde mücadele etti.

Muş’un Varto ilçesinin Qilçix(Aydınpınar) köyünde 1961 yılında dünyaya gelen Han, Kürt meselesindeki görüşleri nedeniyle Türkiye’de uzun süre hapis yattı.

1985-89 yılları arasında Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünden mezun olan  Zeynel Abidin Han, siyasi baskılar nedeniyle Almanya’ya göç etmek zorunda kaldı.

Zeynel Abidin Han'ın Kürtçenin Kurmanci ve Kirmancki (Zazakî) ile Türkçe dillerinde çok sayıda kitapları ve çevirileri bulunuyordu.

Han, 2003-2007 tarihleri arasında Berlin’de kurulan Evra Yayınevi’nin uzun süre editörlüğünü yaptı. Evra Yayınevi, çok sayıda Kürt eserin basılmasına ön ayak oldu.

Zeynel Abidin Han’ın oğlu Gazîn Onur Han 2007 yılında  Han Yayınevini kurdu.  Zeynel Abidin Han oğlunun kurduğu yayınevinin editörlüğünü yaparak, çok sayıda Kürtçe kitap basılmasına yardımcı olmuş,  Kürt dili ve edebiyatına büyük katkıda bulunmuştu.

Zeynel Abidin Han, 2015 tarihinden itibaren Xwenasê dergisinin editörlüğünü yapıyordu.

 

 

SÖYLEŞİ Haberleri

Mustafa Aydoğan: Kürt nüfus çoğalıyor, Kürtçe konuşanlar azalıyor
30 yıl sonra tahliye olan Rojbin Perişan: Vazgeçmediğin sürece umut vardır
İstanbul Sözleşmesi, İngiltere’de yürürlüğe girdi
Mücahit Bilici: 'Kürt demokrasisinin de Kürt askeriyesine 'haddini bil' diyebilmesi lâzımdır'
Kürt korkusu Kürtlerle ilgili hak taleplerini güvenlik meselesine indirgiyor