Hüseyin Şahin
Son dört günde Kürdistan’ın hem güney, batı hem de kuzey yakasında önemli gelişmelere tanık olduk. Önce 9 Temmuz’da Şam’da Batı Kürdistan’ı ilgilendiren önemli görüşmeler gerçekleşti. Bu görüşmelerde bir tarafta Suriye’nin yeni ABD Büyükelçisi Tom Barrack, diğer tarafta ise Mazlum Abdi ve Suriye Cumhurbaşkanı El Şara (Colani). Bu toplantıda Kürd tarafına aba altından sopa gösterildi. Suriye için tek bayrak, tek dil, tek ordu ve devlet dayatması yapıldı. Bu da bize T. Barrack aracılığı ile Erdoğan’ın toplantıya damga vurmuş olmasını göstermiştir. ABD’nin Suriye Büyükelçisi T. Barrack, son hafta ve günlerde Lozan ve Osmanlı örneğine atıfta bulunması boşuna değilmiş. Bugün yani 11 Temmuz, Erdoğan Kızılcahamam konuşmasında çıkan en önemli nokta, Türkiye’nin hem Suriye, Irak hem de Kuzey Kürtlere hamilik yapacağı vurgusudur. Güney Kürdistan’da Apocuları bahane ederek yüzlerce karakol ve üs kurmak bu işin temel taşları gibi görülmektedir. Buna bir de Kürd federal yönetiminin Bağdat’la ilişkilerinin limoni olması eklenince işin ciddiyeti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Yazının başlığında da belirttiğim gibi Apocu cenah yanlış ata oynamış, daha doğrusu oynattırılmıştır. Yanlış ata oynamak büyük devlet aklıdır. Bunu Apo hem yeğeni Ömer Öcalan hem de kendi tarihi Fesih Manifestosu’nda Türkiye’den yana, İsrail ve ABD’ye karşı işaret ederek göstermiştir. Apocuların tüm gövdeleri ile İsrail ve ABD karşıtı demeç ve saldırılar yapmaları boşuna değilmiş. Bunda tek kârlı çıkan TC’nin kendisi olmuştur. El Şara (Colani), İsrail ve ABD’nin dil, demeç ve eğilimini anlayarak yol haritası çizmeye çalışarak teröristlik gömleğini yırtarken, Apocu cenah efendilerinin sinsi politikaları ile İsrail ve ABD karşıtlığı yapmaktadırlar. Kürdlerin, daha doğrusu Apocuların Ortadoğu gibi bir cehennemde İsrail karşıtı bir politika yürütmeleri “Kediye eti teslim etmekle eş anlamlıdır.” Apocuların bu danışıklı döğüş ile Kürdlere yine düşük yaptıracakları açıktır.
Erdoğan’ın 11 Temmuz günü önemli konular hakkında konuşacağını 10 Temmuz’da birkaç tanıdıkla değerlendirip, görüş belirtmeye çalıştık. Bu sohbetimizde ben tanıdıklarıma Erdoğan’ın bu önemli açıklamalarının içeriği şu doğrultuda olacaktır, dedim ve ekledim. CHP’ye de kayyumların atanması tesadüfî değil ve AK Parti ile MHP, DEM Parti’yle ortaklığa giderek, Erdoğan’ın gelecek cumhurbaşkanlığını garantileyeceklerdir.
Apo’nun dört gün evvelki hem de Erdoğan’ın 11 Temmuz tarihli açıklaması yüzde yüz örtüşmektedir. Irak, diğer bir deyişle Güney Kürdistan’da Apocular bahanesi ile yüzlerce karakol ve üs kurmuş bir TC’nin bu bölgemizde çıkacağı sanıldığı gibi kolay olmayacaktır. Erdoğan’ın bugünkü konuşmalarında, Güney Kürtlere de hamilik yapacağı doğrultusundadır. Kürd federal yönetiminin Bağdat’la ilişkilerinin limoni olması, buna işaret gibi gözükmektedir.
Daha önceki makalelerimde de değindiğim gibi dağ fare doğurdu. Tüm bu son gelişmelerden hareketle, şimdi ne olacak diye sorulduğunda, “Zıkkımın kökü oldu” diyesim geliyor. Dün yani 10 Temmuz, bizlerin gözlerinin içine sokulan bir onur, irade kırma sempozyumuydu. Apocular silah yakma merasiminde gözyaşlarını tutamayan o gencecik kız kardeşimiz onur abidemize kurban olsunlar. Tek taraflı “Lades” diyen devlet aklı, Apocu cenah aracılığı ile emellerine Kuzey Kürdistan yakasında ulaşmış gibi görünmektedir. Bu tuzak, yenilgi, moral bozukluğu er ya da geç aşılacaktır. Bunda hiçbir kimsenin şüphesi olmasın. O gözyaşlarına boğulan gencecik onur kaynağımızın göz damlaları bir gün mutlaka, bir mermi gibi bu sonucu yaşatanlara dönecektir. Bu dökülen gözyaşları ne pozitif entegrasyon, demokratik ulus, ortak vatan, demokratik devlet, demokratik kolektif, özerklik ne de Apo’nun sözde esaret altında oluşu içindir. Bu gözyaşı, bir dönemin ebediyen kapandığına, yeni bir dönemin başlangıcına mesaj olarak algılanmalıdır. Bu hamur çok su aldı, alacak da. Bu, Kürdlerin ilk yenilgisi de değildir. Boşa gitmeyecek, dökülen kan, acı, sürgün ve gözyaşı. Dünya eski dünya değildir. Yeni, pırıl pırıl, donanımlı, yanlışı ve doğruyu bilen, sentezleyen, kendinden oldukça emin bir nesil dipten geliyor. Bu bana, bize moral ve güç veriyor, geleceğe olan ümidimizi kamçılıyor. Bu pis ve bulanık su er ya da geç berraklaşacaktır, bunda hiç kuşkumuz olmasın. Ne demiştim makalenin başında: “Şapka düştü, kel göründü.”