Ulusal bilinç ve devlet!

Şeyhmus Özzengin

Parçalanmiş sömürge uluslarda en önemli iki olgu, onları ulusal birliğe götürür. Bu unsurlardan biri „tarihsel altyapı" ve diğeri de „farklı dil-kültür"e sahip olmalarıdır. Bu iki olgu, üzerinde yaşadıkları toprak parçasını da yurt yapar.

Kurdistan; İran, Türkiye, Surîye ve İraq (şimdi Irak içinde bulunduğu özel konumdan dolayi Güney Kurdistan farklı bir değerlendirmeye tabi) arasında bölüşülmüş Kurd ulusu; Kendisini İranlı, Iraklı, Türkiyeli ve Suriyeli görme ve kurdistanlı görmekten vazgeçme duygusunun yoğunluklu yaşadığı siyasal Kurd yapılanmaları; ulusun, ulusal bilincin ve uluslaşmanın önündeki önemli engellerdir. Ulusal bilincin en önemli gelişme kaynaklarından biri, Kurdün kendini kurdistanlı görmesi, düşman devletlerden ayırması ve kendi tarih ve dil-kültür değerlerine sahip çıkması ile odaklıdır. Ulusal siyasi bilincin kendi toprağını ve kendi ulusal değerlerlerini sahiplenmesi ile ilintilidir.

Bu noktada Kurdistan genelinde iki eğilim ağırlıklı olarak kendini dayatiyor:

Eğilimlerden biri, ayrılmaya ve ayrı devlet kurmaya karşı. Her parçadaki kurdün egemen ulus devletini kabullenmesi, kendini onun bir parçası olarak görmesi ve kendi geleceğini de orada aramasını savunan bir eğilim. Değıişik argumanlar kullansa bile özünde ayni şeyi kurd Ulusuna  dayatan devletleşme ve bağımsızlığa karşı duran siyasi çizgilerdir.

Örneğin:

PKK ve onun siyasal kurmayının savunduğu „demokratik modernite, ulus devlet dönemi bitmiştir. Her parça kendi bulunduğu devletin demokratikleştirilmesi için mücadele etmesi" tezi ile;

Goran (Değişim Hareketi)nin savunduğu „Küçük devletler dönemi kapanmiştir. Kurdler bulundukları parçada kendi devletleri ve halkları ile birarada kardeşçe yaşamalı...  Güçlü ve demokratik bir Iraq'ta yaşamayı tercih etmeleri daha doğru ve mantıklıdır"(!) demesi gibi. Özzellikle Goran hareketinin sürekli bağdattan yana bir çizgi izlemesinin nedeni budur..Bu bir „KDP-Goran-PKK çatışması" olarak bize yansıtılmaktadır. Bu sonderece yanıltıcı(!)

Bu iki çizgi de, sonuçta Kurdlerin ayri bir ulus olarak ayrışma-uluslaşma ve kendi devletleşmesine, ulusal bağımsızlıklarına enerji taşiyan çabalara karşıdırlar. Bunun için bütün önerme ve söylevleri, sömürgeci devletin „demokratikleşmesi, kardeşçe, bir arada yaşamaya" yöneliktir. Ortak ulusal sembollerin geliştirilmesi, ulusun ayrılık, dil ve kültürüne yatırım yapılması ve ulusal bilinci öne çikarılması çabalarına karşıdırlar. Çok güçlü oldukları alanlarda „yasaklama"ya kadar giden yöntemleri de kullanmaktadırlar.

Diğer belirgin çizgi ise; bağımsızlıkçi ulusal çizgidir. Bağımsız Kurdistan hayali bile olsa vazgeçmeyen ve bu yönde ulusu, ulusal bilinci geliştiren ve „kendilerini Kurdistan"lı gören, asla düşmanla bir arada yaşamayı düşünmeyen, proğramlamayan, ulusu ortak sembollere ve ortak değerler üzerinde örgütmeye çalışan, ulusal bilinci geliştiren bir öze sapiptir. Bu nedenlerden dolayi de hem sömürgeci devletler tarafından ve hem de „uluslaşmaya karşı olan, ayrılmayı düşünmeyen, devletleşmeyi rededen ve ortak ulusal sembollere karşı olan „Kurd" güçlerin kuşatması ve saldırısı altındadırlar. Bu kuşatma, her nekadar „parti çatışması" gibi görünse bile, özünde Kurdistan'da bu iki çizginin çatışmasıdır.

Bu çizgi, toplumsal hafızaya kendilerini; „Kurd ve Kurdistan"lı olma vasfını işleyen bir „Kurd Ulusal Bilinc"in taşiyicisi olarak görüyorlar. Kurdukları bütün uluslararası ve devletlerarası ilişkilerde, ülke içinde kurdukları bütün ulusal kurumlaşmalarda bu ilkeyi esas almaktadırlar. Bunun için gün geçtikçe daha bilnçli bir kenetlenme, ulusal bilinç, „peşmerge ve şehidler" bazında bir ulusal uyanışa sahne olmaktadır. Ortak bir ulusal sembol, mücadele ve kahramanlık tarihi üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bunlar uluslaşmanın önemli nüeleridirler.

Bu iki çizgi arasındaki çatışma ve ayak diretmeler karşısında bir çok Peşmerge komutanı ciddi şekilde hasasiyetlerini dillendiren söylev ve demeçler vererek, siyasi çevreleri uyarmakta, rahatsızlıklarını dillendirmektedirler.

Örneğin:

"biz kendi kanımızla Kurdistan'ı savunuyoruz, siyasilerden bu emeğe saygı bekliyoruz!(!)

Ve "Kurd basınında çıkan her siyasilerin her demeci, bir hancer gibi yüreğimize iniyor. Bizim başarı ve zaferleremizi ulusal siyasi kazançlara dönüştürecekleri yerde; particilik malzemesi ve çatışma malzemesi yapiyorlar, yazıktır, ayiptir. Sizler ne zamana kadar bizim sırtımızda siyaset yapacak sınız?" Peşmerge

Güney Kurdistan kurdçe konuşuyor ve arapça ile ilgisi kalmamiş. Kurd televizyonları dinliyorlar, kurd okullarına gidiyorlar ve kurdçe eğitim görüyorlar. Bağdatla bağları ciddi şekilde zaiflamiş ve yaklaşık 25 yıldan fazla bir zamandır kendi toprakları üzerinde, kendi bayrakları altında, kendi değerleriyle yaşiyorlar. Yeni neslin çok az bir kesimi kendini "Bağdatlı" hisediyor ve hemen hemen bağlar kalmamiş durumda..

Bunlar ciddi şekilde ayrılma ve ayri devlet kurma nueleridirler. Güney Kürdistan'ın kazançları sadece bölgelerinin kontrolü ile kısıtlı kalmadı, aynı zamanda psikolojik olarak kendilerini kabul ettirmeyi de başardılar. Bugün uluslararası ilişkilerde Güney Kurdistan'ın gördüğü ilgi ve sağladığı prestij bundandır. Önemli olan bunu ciddi siyasi kazanımlara, devlete ve siyasi bağımsızlığa evrimleyecek siyasi iradenin ülke bazında bir birliğe gitmeyi başarmasıdır.

Mevcut sancıların, farklı çıkan siyasi demeçlerin ve siyasi istikrarsızlığın, bunalımların kaynağı  siyasi partilerin çatışması olarak önümüze gelse de, esas olarak "bağımsızlıkçı" çizgi ile "bağımsızlığa karşı" olan çizgi arasındaki çatışmadır.

Kurd ulusu Sirwe Ebdulwahîd olayinda ulusal bilincin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Siyasi partilerden çok, Peşmergenin ve şehidlerin kutsandığı ulusal bilinç ve emek, peşmerge cephelerinden siyasi sokağa yansımasını gördük. Bu Güney kurdistan'da kurdler ayrilmiş ve düşman devletten ayri düşünmeye başlamişlar demektir. Bunun da sosyolojideki adı "bağımsımsız devlet kurma" talebi olarak kendini dayatması demektir.

Önemli olan siyasilerin bu talebi siyasi çekişmelere kurban etmeden, ulusal bir irade ile pratiğe geçirmesidir.

14.12.2016