Türk Ordusu’nda, 49’lar Davası Sanığı Bir Kürd Binbaşı

Celâl Temel

Celâl Temel

 

                                                                

                                                                        ŞEVKET TURAN

      

1920 yılında, Diyarbakır Hazro’da doğdu. Dedesi Seyid Şêxmus’un, Şeyh Hasan Zerrakki’nin soyundan olduğu belirtiliyor. Dedesi ve takip memuru olan babası Hakkı Bey, o daha birkaç yaşında çocukken Hakkı Bey’in memuriyeti dolaysıyla Midyat’a taşındılar. Babası Hakkı Bey, bu sıralarda, Gercüş’e, Hasankeyf’te de görev yaptı. İlk ve ortaokulu Gercüş’te, liseyi Diyarbakır ve Afyon’da okudu. Harp Okulu sınavını kazandı ve 1945 yılında mezun oldu.Subay olabilen nadir Kürd gençlerinden biriydi.

Günümüzde Batman’ın bir ilçesi olan Hasankeyf’e bağlı Wezrînê (Uzundere) köyüne,yaklaşık 450 yıl önce Botan'dan gelip yerleşen, Bohtî-Govaşinli bir aileden olan Mihemedê Xelil’in kızı Selime Hanımla evlendi. İki kız kardeşi de ondan önce, aynı ailenin iki oğluyla evlenmişlerdi. Wezrînê köyünün ileri geleni olan bu aile, soyadı kanunu sırasında “Gök” soyadını aldı. Bundan sonra, o hep Wezrînêli, Hasankeyfliolarak bilindi. Kayınbabası Mihemedê Xelil, onun evliliğinden önce Midyat’ta askerlerce infaz edilmiş, ailenin diğer bazı fertleri yıllarca dağlarda, Suriye’de mahkûm kalmışlardı. Bu durum, onun sonraki yaşamında Kürd milliyetçisi bir çizgiye gelmesinde etkili oldu.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde Levazım Binbaşısı olduğu sırada, 17Aralık 1959tarihinde tutuklandı. Daha sonra49’lar Davası olarak adlandırılacak davada arkadaşlarıyla beraber önce İstanbul Harbiye hücrelerine konuldular, sonra Ankara’ya getirildiler. 49’lar Davası’nın “1” nolu sanığıydı. Davada onunla birlikte bazı subay veya yedek subaylar olmasından dolayı, dava, Ankara’daki askeri mahkemede görüldü.

      15 ay tutuklu kaldıktan sonra, 1961 yılı mart ayında tahliye oldu. Dava 1968 yılına kadar sürdü. İdamla yargılandı, sonunda berat etti. Kısa bir süre sonra subaylıktan uzaklaştırılıp emekli edildi. O yüzden adı hep, “Binbaşı Şevket Turan” olarak kaldı.

      49’lar Davası iddianamesinde savcı, onun evinin Kürdçüler için bir sığınak olduğunu; onun Kürdçe şiirler yazarak çoğaltıp dağıttığını, evindeki aramada ele geçirilen şiirlerinden örnekler veriyordu. İddianamede verilen Kavim başlıklı şiirinde şöyle diyordu:

Ey asil millet, kahraman Kürd

Ey doğunun çocuğu

 Ey kılıcı keskin

Ey heybetli aslanlar

Devletin oğlu okuyun

Bin sene geri kaldık uykuda

Hepiniz başınızı kaldırın

Ey namdar kavim

 Zincirleri parçalayın…”      

Aile dostları Feqî Hüseyin Sağnıç ve Abdülmelik Fırat’ın belirttiğine göre, Ankara Cebeci’deki evinde büyük bir kütüphanesi vardı, Kürdlerle ilgili tüm politik gelişmeleri, merakla, ilgiyle izliyordu. Ankara’daki evi, başta Batman-Gercüş çevresinden gelenler olmak üzere, Ankara’da işi olanlar, özellikle sağlık problemi olanlar için bir sığınma eviydi adeta. Herkesin derdine koşan, kezepreş (yüreği yanık) bir Kürd’tü.

       1965 seçimlerinde, Batman, Siirt’e bağlı bir ilçeyken Siirt’ten bağımsız milletvekili adayı oldu. Bu sırada, halk arasında, “Binbaşı Şevket”, “Şewket Efendi”, “Şewketê Hekkî”, “Şewketê Heskîfî”, “Şewketê Hazroyî” gibi adlarla anılıyordu. Halkın büyük ilgisini çekerken devletin büyük engellemeleriyle karşılaştı ve az oy farklarıylaseçimi kaybetti. 1969 seçimlerinde de denedi yine olmadı.

Kürd kültüründen uzaklaşmamaları için, her yaz, çocuklarını Batman’a, Hasankeyf’e,Wezrînê’ye götürüyordu. Köyün çocuklarıyla Kürdçe konuşup ilgilenen mütevazi biriydi. Rahat bırakılmadıkları için, iki oğlu, İbrahim ve Selahaddin (Ferda), yurt dışına çıktılar.

Monaco Üniversitesi’nde Tıp alanında profesör olan İbrahim, İsveç’te, Huddinge Hastanesinde çalıştığı sırada ayaklardaki deformasyona karşı geliştirdiği ameliyat tekniği, Dünya Tıp literatürüne, ayak cerrahisinde"TURAN   METODU” olarak geçti. Bu metot, ABD’de kullanılmaktadır. ABD Ayak Cerrahisi Derneğinin şimdiye kadar şeref üyesi olarak aldığı dört Tıp bilim adamından biridir. Hâlen İsveç’te yaşıyor. Zaman zaman, Flörence Nightingale hastanesi ve benzeri hastanelerde bu teknikle yapılan ameliyatlara katılmak üzere İstanbul’a da gelip gidiyor. Diğer oğlu Ferda (Selahaddin),bir dönem, Irak Kürd Federe Devleti’nde Başbakan Nêçirvan Barzani’nin danışmanlığı yaptı.

Güzin, Güzide, Gülseren ve Zafera dlı dört kızı vardı. Kızların dördü de köklü Kürd ailelerinin çocuklarıyla evlendiler. Güzin Hanım, Şeyh Said’in kardeşi Şeyh Mehdi’nin oğlu Ahmet Aygören’le; Güzide Hanım, Bingöl şeyhlerinden Vahdettin Bilgin’le; aynı zamanda avukat olan Gülseren Hanım, Kars Kürd Avşar beylerinden Av. Zeki Avşar’la evlendi. Av. Gülseren Avşar, hâlen Ankara’da yaşıyor. En küçük kızları Zafer Hanım da Raman Aşireti’nden Şükriyê Emin’in oğlu Berzan Özdemir’le evlendi.

                                           Şevket Bey'in eşi Selime Hanım son yıllarında

    1977 yılında özgürlük özlemi içinde vefat etti. Şeyh Misbah’ın belirttiğine göre, Hasankeyf’teki mezarına, vasiyeti üzerine, kendisinin Soranice’den[1] Kürmanci’ye çevirdiği aşağıdaki dörtlüğü yazdılar.

  “Ditirsim ey welat bimrim       

Nebînim bextîyarî tû.

   Bla binûsin li ser qebrimin        

Welat xemgîn, min xemgîn”[2]

Kürdlerin mezarlarından da korkanlar, 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra, bu dörtlüğü sildiler; bir daha yazılınca, bu kez mezar taşını kırdılar. 2020 yılında, Kürd tarihiyle beraber onun mezarı da Hasankeyf Mezarlığı da Ilısu Barajı sularına gömüldü. Eşinin ailesi onun mezarını kendi köyleri olan Wezrînêköyüne taşıdı. Yeğenleri, mezarının tekrar düzenlenip, o dörtlüğün yazılacağını belirtiyorlar.

 

NOT: Bu yazının hazırlanmasına katkı sunan, aileden Av. Fethullah Gök’e teşekkür ederim. CT

 

[1] Aynı şiirin Soranicesi, Süleymaniye’de bulunan Mustafa Yamulki Paşa’nın mezar taşına da yazılmış.

[2]Türkçesi: Korkarım ki ey vatan öleyim / Senin mutluluğunu görmeden / Mezarıma yazsınlar / Vatan mahzun, ben mahzun.

49'lar Davasının dört yiğidi. Şevket Turan'ın, sağında Sait Elçi, solunda Muhsin Şavata. Ayaktaki Faik Savaş