Türk Malı Potasyum Nitratlar ve MİT!

Şeyhmus Özzengin

Tolga Tanış; 18.12.2016 ‚da Hurriyete, „DEAŞ'ın Türk malı potasyum nitratları" adlı bir makalesi yayinlandı. Makaleden anlaşıldığı kadariyle „Türk devletinin DEAŞ ile ilişkisi, Tolga tanış'ı epey uğraştırmiş. Peşine düştüğü her belge, Çaldığı her kapı ona „Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı' (MİT)ne  sorun", yada „direkt devletten sorun" gibi cevaplarla  karşılaştırmiş.

Tolga Tanış yazıya şöyle başliyor:

„Ruslar dışında kimse Türk hükümetini DEAŞ'la petrol kaçakçılığı yaptığı için suçlamadı"!

Rusyanın Birleşmiş Milletler'e sunduğu raporda; „Türk simsarlar var ve DEAŞ. Petrolünü Türkiye üzerinden satiyor" deniliyordu."(!)

Rusya'nın; DEİŞ-Türk devleti ilişkilerini tartışmaya açtığı dönem, türkiye Rusya ilişkileri arasında kara kedinin girdığı dönemlerdi. Sonra bu ilişkiler, önce kucak açma, yatağa alma ve uysal ilişkiler alanına kaydı birden bire. Kimi yazarlar ve raportörler ise bunu „Türkiye'nin eksen kayması" gibi de gösterdiler.

Fakat, „Musulu Kurtarma Operasyon"u dönemi ile birlikte Türkiye birden bire kabadayilaştı ve „ben her halukarda Musul operasyonunda olacağım, masada da olacağım" gibi belirlemeler ve masaya yumruk vurmalar başladı..Bir çok kişi, „Türkiye Musul üzerinde hak idia ediyor" (!) gibi yorumladı. Oysa Musul Operasyonunda Türkiye birşeylerden korkuyordu ve alel acele Musul'a girip birşeyler kurtarmaya ve gözden ırak tutmaya çalışiyordu. Korktuğu şeylerin olduğu açıktı.

Bunu ben Musul'un DEAŞ tarafından işgal edilirken; „Türk Konsolosluğu işgal ve rehine" idiası döneminde de belirtmiştim. Türkiye DEAŞ denilen cani bir örgütle ilişki içindedir. Türk konsolosluğunda „rehin" gibi gösterilen personel, aslında devletin paramiliter güçleridir ve Musul'u işgal operasyonunda ve Kurdistan'a yönelik diğer saldırılarında DEAŞ. Denilen cani örgüte eğitim, lojistik destek vermektedirler demiştim.

DEAŞ'in kelle uçurduğu, kadın-kız, çocuk demeden kılıçtan geçirdiği dönemde, iki aya yakın Türklerin 60'a yakın personeli DEAŞ'ın elinde „esir olduğu" idia edildi ve „rehine" için uzun sayilacak bir süre sonra burunları kanamadan Türkiye'ye getirildi bu Personel. Bir anlaşma ve işbirliği olduğu netti, fakat üstüne gidip soran yoktu.

Ama „Musul kurtarma Operasyonu" ile birlikte, bir çok şey belgelere döküldü ve kayit altına alındı. Bunlardan biri de „türk devleti'nin silah ve mühimat konusunda DEAŞ'e verdiği destek"i.

Bu konuda Tolga Tanış şunu belirtiyor:

„Irak Ordusu'yla buralara giren, iltilaflı bölgelerdeki silahlanmayı araştıran İngiliz sivil toplum kuruluşu ‚Conflict Armament Research' (CAR) de, DEAŞ'ın silah üretim tesislerini buluyor. Kuruluşun Kasım ayinda bu tesislerde yaptığı araştırmada ise DEAŞ'ın sanıldığından çok daha sofistike, tıpkı bir devlet gibi standardlar içeren silah ve cephane yürüttüğü ortaya çıkıyor" (!)http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/tolga-tanis_322/deasin-turk-mali-potasyum-nitratlari_40310131

Peki DEAŞ'a bu desteği veren devlet hangisi?

 Bir devlet desteği olmadan, üstelik kuşatma altında olduğu idia edilen bu örgüte bu denli teknik destek, malzeme kimler tarafından sağlaniyor?

Bu soruların cevabını da yine Tolga Tanış'tan öğrenelim:

„Tesislerde kullanılan malzemelerin de büyük oranda Türk malı olduğu anlaşıliyor. Roket yakıtında kullanılan şeker, patlayici yapımına uygun alüminyum, mühimat ve silah bakımında kullanılan gres, havan mermisi yapımında kullanılan çimento..ve yine roket yapımında kullanılan potasyum nitrat gübre..hepsi Turk malı"(!)

Ele geçen bu malların hangi şirketlere ait olduğu ve paketler üzerinde ablemleri, seri numaraları yazılı..Yani her şey belgeleri ile birlikte İngiliz şirketi (CAR)ın elinde. Bu konuda tesbit edilen 13 türk şirketi mevcit. Bu şirketler sürekli bu alana askeri malzeme ve mühimat taşımiş.

Tolga Tanış, araştırma hikayesini de „sizin bunları bilmeye hakkınız var" diyerek, şöyle sunuyor okuyucusuna:

Araştırmaların önü kesiliyor ve hiç bir ilerleme sağlanamiyor diyerek:

„elde ettiğim paketlerin seri numaralarına göre ilgili şirket ve kurumlara baş vurdum. ‚Bu bilgilerin resmi yazı ile talep edilmesi halinde resmi olarak cevap verilebileceğimizi ya da Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile doğrudan paylaşabileceğimizi bildirmek isterim' denilmekteydi..Yani polisle değil direkt MİT'le"(!)

Malların dağıtıldığı bayiler de ayni cevapları veriyor; „bu bilgileri sadece MİT"e vermeye hazır olduklarını" beyan ettiklerini belirtiyor.

Bugün Türkiye de patlayan bombalar, Kurdistan'ın 13 şehrinde yapılan imha ve kırım, birbütün olarak Türk devletinin bölge siyasetinin bir parçası olarak yürümektedir. Türk devleti sürekli bir biçimde ağzından düşürmediği „terörle Mücadele" idiası, aslında boğaza kadar teröre bulaşmiş ve bölgedeki terörü bizat besleyen bir güç olduğu çok net olarak ortadadır. Yıllardır Kurdistan'da yürüttüğü devlet terörü, şimdi bölgesel düzeye kaydırmiş durumda.

Musul'da ortaya çıkan durumun aynisi Halep ve Rakka"da da ortaya çıkacağından hiç şüpheniz olmazsın!

„Ne ekersen onu biçersin" diye bir söz var. Türk devleti Kurd düşmanlığı nedeniyle ektiği terör şimdi hasilatı harmanına „terör" olarak dönmektedir. DEAŞ'a verilen destek ve bizzat organizasyonunda paramiliter güçleri ile yer alma tespiti, şehir merkezlerinde bombalara dönüşerek can almaya deval ediyor.

Bu noktada durumun ciddiyetini anlaması gereken güçlerden biri kurdlerdir. Türk Devleti'nin boğaza kadar bulaştığı bölgesel terör pisliğinin faturasını Kurd ve Kurdistan'a ödetmek istemektedir. Buna karşı uyanık olmak ve sağlıklı bir ulusal siyaseti oluşturmak gerekmektedir.

Patlayan her bombanın ardından sokaklarda pışpışlanan ve dolduruşa getirilen Türk milliyetçiliği devletin isteğine ve gösterdiği hedeflere göre kan akıtmaktadır. Bu da gösteriyor ki içine girdiği pis ilişkilerin sonucu darboğaza girmiş bir devlet, çözümü Kurd düşmanlığını körüklemek ve Kurdleri hedef göstermekte buluyor.

19.12.2016